Sözde futbol yazıları

Güncelleme Tarihi:

Sözde futbol yazıları
Oluşturulma Tarihi: Eylül 24, 2003 00:00

‘‘Okudun mu Bekir Coşkun'la Emin Çölaşan'ı?’’ dedi sevgilim. ‘‘Bu evin erkeği sabahları gazeteleri sürekli gaspettiği için okuyamadım!’’ dedim. ‘‘Ne yazmışlar?’’ ‘‘Futbol.’’ ‘‘Ver, ben de okuyayım...’’Okudum.Ve sabahın kör karanlığında gazeteleri benden kaçırıp, bir yerlere kapanmasının intikamını ondan şöyle aldım:‘‘E tabii satır aralarını okumak maharet ister! Bunlar senin düşündüğün gibi naif futbol yazıları değil canım!’’‘‘Ama ikisi de Fatih Altaylı'nın fırlattığı viski kadehinden söz ediyor...’’‘‘Neden sence? Halkı bilgilendirmek ve ‘Bu tür şeyler yapmayalım arkadaşlar! Gazeteciler rol-modeldir, insanlara iyi örnek olmalı' filan demek için mi?’’‘‘Ha anladım. Demek istiyorsun ki, bunlar futbol-pozisyon yazıları adı altında intikam yazıları. Sen şimdi ince ince benden intikam alıyorsun. Onlar da Fatih Altaylı'dan...’’‘‘İnsanın hem çekici hem zeki bir sevgilisinin olması olağanüstü. Seni bir öpebilir miyim?’’‘‘Bana bak dalga geçme, kafanı kırarım! Yeni tıraş olmuş bir erkeği öpme zevkinden mahrum bırakıyorum seni! Ne acayip bir işiniz var sizin, sürekli birileri birilerine geçiriyor...’’‘‘E öyle...’’‘‘Peki Fatih Altaylı'yı okudun mu?’’‘‘Ver onu da okuyayım... Ama kedi yine parçaladı gazeteyi! Babana git oğlum, rahat ver anneye...’’‘‘En çok hangi cümleye takıldın?’’‘‘Gazeteci gözüyle mi söyleyeyim?’’‘‘Ukalalık etme de söyle...’’‘‘Şu cümleye: GS-Fener maçını Doğan Medya Grubu'nun üst düzey yöneticileri ve spor yazarı bilmem kimle birlikte izliyorduk...’’‘‘Ben o cümleye dikkat etmemiştim bile...’’‘‘Yaaaa...’’***Hepimiz yapıyoruz bunu.Gazeteci milletinden söz ediyorum.Fırsatını bekliyoruz -işin inceliği de burada zaten- bulduk mu, açık açık değil, başka türlü saldırıyoruz. Gerekçemiz de hazır: ‘‘Ama o da benim için geçen gün şöyle şöyle yazmıştı. Ve o yazı, gazetede yayınlandı. Benim başım kel mi? O zaman benimki de yayınlanacak...’’Bazen çok anlamsız geliyor bütün bunlar bana.Biri, ‘‘Ben hiç futboldan anlamam ama...’’ diye esprili bir şekilde yazıyor, kaleminin bütün kıvraklığını gösteriyor; öbürü bodaslama dalıyor, diğeri de ‘‘Ama benim tanıklarım var’’ diyerek bir takım insanları işaret ediyor ‘‘Ve zaten anama küfretmişlerdi...’’.Sizce de biraz oyun gibi değil mi her şey?HAMİŞ: Aslında bu işler daha derinlere de gidiyor ama bana düşeni bu kadarının tespitidir. Bazı hakemler penaltıları görür, bazıları görmez. Ve bu sadece futbol için geçerli değildir!KopyacılarBundan böyle Ender Saraç da Vatan Gazetesi’nde yazacakmış. Ne kadar yaratıcı! Ender Bey'in tıp bilgisine itimat etmediğimden değil, sadece durumu garipsediğimden. Şimdi Osman Müftüoğlu Hürriyet'te yazıyor ya, hani daha önce de Sabah'ta yazıyordu ya, o Hürriyet'e geçince, Mithat Yılmaztürk Sabah'ta yazmaya başladı ya...Her gazetede bir profesör doktorun, anti-aging ve sağlık yazıları yazması gerekiyor ya, bundan böyle de Vatan Gazetesi, pazardaki boşluğu Ender Saraç'a sağlık yazıları yazdırarak dolduracak!Mış...Tutan bir şey mi var? Aman yeni bir şey bulmakla ne uğraşalım? Bu tutuyor işte. Aynısını yapalım...Ne kadar yaratıcı! Ne kadar geliştirici!İnsanı kopyacılıkta çok ileri götürür...Bu biraz şuna benzemiyor mu?Deniz Akkaya, Hotiç ayakkabı çekimleri yaptı ya. Hoooop. Ebru Şallı da yaptı. Ama o artık evli ya, konsept aynı, açılıp kapanma oranı farklı. Peki bu kızcağız şunu demez mi: ‘‘Bir meslektaşım, yeni buna benzer bir projede yer aldı, bana yakışmaz!’’Yok kimsede böyle şeyler yok.‘‘Bir gazetenin bilmem kaçıncı sayfasında bilmem kim yazıyor. Hemen onun müadili birini de bizim bilmem kaçıncı sayfaya koyalım. Şekerim, hiç uğraşma, mizanpajının da benzerini yapalım...’’‘‘Logosunu araklayalım...’’‘‘Onlar şu eki mi çıkarıyor, aynısını çıkaralım...’’Ne acayip bir şey bu!Peki kabul edenler nasıl ediyor?Ben etmem, edemem. Nitekim, başlarken benden de böyle bir şey istenmişti, ‘‘Hıncal Uluç gibi yaz’’ denmişti. Beceremedim. Olmadı. O başka biri, ben başka biriyim. Onun bir şey karşısında verdiği tepki başka, benimki başka. Ben ancak kendim gibi yazabildim. Şu anda da kendimden şikayetçi değilim. Ama bazılarının araya karbon kağıdı koyup bir başkasının tarzını, stilini kopyalamasını hiç anlamıyorum. Dahası, bunun, yapana da zarar verdiğine inanıyorum. Böyle bir yöntem kopyacının değil, kopyalananın işine yarar çünkü. Her olayda orijinalinin adı kendiliğinden tekrarlanır. Demek istiyorum ki, Ender Saraç, Osman Mütfüoğlu'nun bedava reklamını yapmaya başlar! Her yazısı Osman Müftüoğlu'nunki gibi olur, öyle tanımlanır. Olmasa bile...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!