"Sosyal hayatım sıfır denecek kadar az"

Güncelleme Tarihi:

Sosyal hayatım sıfır denecek kadar az
Oluşturulma Tarihi: Ekim 23, 2012 11:31

Çoğu insan için “spor”, “sağlık” ile özdeş bir kelimedir. Dört farklı branştan sporcuya göre, bu iş pek de bilindiği gibi değil.

Milli sporcular; güreşçi Rıza Kayaalp, halterci Nurcan Taylan, artistik buz patenci Sıla Saygı ve motosikletçi Şakir Şenkalaycı, profesyonel olarak spor yapmayı anlattı.

Kazandığı bronz madalya ile Türkiye'ye Londra Olimpiyatları'ndaki ilk madalyasını getiren, 120 kilo grekoromen güreşçi Rıza Kayaalp, bir sporcunun kariyerinin, kısıtlı bir süreyi kapsadığını ve bu süre içinde başarılı olması gerektiğini söyledi.

Kayaalp, sürekli bir düzen içinde yaşamanın zor olduğunu ve buna alışmak zorunda olduklarını ifade etti. 2011 dünya ve 2012 Avrupa şampiyonu Kayaalp, güreşe erken yaşta başlamanın, sakatlanmanın önüne bir nebze geçse de yine de birçok sakatlık yaşadığını dile getirerek, “Kaburgam, kulağım ve bileğim kırıldı. Parmaklarımda sorunlar oluştu. Hiçbir şekilde sakatlıktan kaçamıyorsunuz” diye konuştu.

Kayaalp sporun, özel hayatını da olumsuz etkilediğini şu sözlerle anlattı: “Sosyal hayatım sıfır denilecek kadar az. Çok yorucu antrenmanlar oluyor. Güreş zor ve emek isteyen bir spor. Özellikle de şampiyonluğu hedefleyen sporcunun, çok çalışması gerekiyor. Bundan dolayı özel hayatından fedakarlık etmesi şart. Çünkü vücut, antrenmandan sonra dinlenmek istiyor.”

Kayaalp, güçlüklere rağmen sporu çok sevdiğini, çünkü Türk halkını temsil etmeyi ve şampiyon olduktan sonra insanlar tarafından tebrik edilmenin verdiği hazzı, hiçbir şeyin vermediğini kaydetti.

-Nurcan Taylan-

Halterde kadınlar 48 kiloda 2004 olimpiyat ve 2010 dünya şampiyonu Nurcan Taylan, insanların sporu sağlık için yapmak istediklerini ve yaparken de keyif aldıklarını, ancak “ağır spor yapan” diye nitelediği profesyonel sporcuların, sağlıklarının devamlı risk altında olduğunu belirtti.

121 kilo ile silkmede dünya rekorunun sahibi Taylan, 17 yıllık spor kariyerinde birçok derece elde etmesinin yanı sıra başta dizinden ve dirseğinden olmak üzere birçok sakatlıkla boğuştuğunu belirterek, şöyle konuştu: “Sakatlanmayan yerim kalmadı. 2008'de dizimden, 2010'da dirseğimden sakatlandım. Ciddi anlamda tedavi isteyen sakatlık süreçlerim oldu. Her antrenmanda, her müsabakada, kısacası her saniye sakatlıkla karşı karşıyayız.”

Taylan, halter sporunu yapan birine dışarıdan bakıldığında vücudunda bir hasar görülmese de barı sürekli boyunlarına aldıkları için ezik ve yırtılmalar meydana geldiğini ve ellerinde nasır çıktığını dile getirerek, “Günde 3 tondan fazla ağırlık kaldırıyorum. Antrenmanın ertesi günü uyandığımda kendimi çok kötü hissediyorum” dedi.

Her gün belli bir uyku ve beslenme düzeni olduğunu ifade eden Taylan, bundan dolayı özel hayatına vakit ayıramadığını söyledi. Taylan, “Benim en iyi arkadaşım, 17 yıldır antrenman yaptığım takım arkadaşlarım. Spor salonu dışında da üniversitede de çok fazla arkadaşlık kuramadım. Zamanımızın büyük bölümü spor salonunda geçtiği için arkadaşımız da ailemiz de kısacası her şeyimiz, hayatımız spor oluyor” diye konuştu.

Taylan, bir sporcunun hedefi varsa çektiği zorlukları fazla önemsemeyeceğini kaydederek, yarışma heyecanı, müsabakada yapacağı derece, kazanabileceği madalyayla İstiklal Marşı'nı okutma motivasyonun, bu kadar zorluğa rağmen spora devam etmesindeki etkenler olduğunu bildirdi.

-Sıla Saygı-

Uluslararası Paten Birliği'nin (ISU) 22 Ekim'de açıkladığı ve 195 sporcunun yer aldığı kadınlar dünya sıralamasında Türkiye'den tek isim ve 255 puanla 119. sırada bulunan artistik buz patenci Sıla Saygı, sporun hobi olarak tercih edildiğini ve çoğu insanın, sporu, fit kalmak ve zayıflamak için yaptığını söyledi. 2011 ve 2012 Türkiye gençler şampiyonu 16 yaşındaki Saygı, profesyonel sporun, çok farklı olduğunu belirterek, bu konuda şunları kaydetti: “Her gün 4 saat antrenman yapıyorum. Bunun yanında okuluma ve ödevlerime ayrıca arkadaşlık ilişkilerime de vakit ayırmam gerekiyor. Bu şekilde tüm gün bitiyor. Bizimkisi daha çok bir yaşam tarzı diyebilirim.”

2012 Dünya ve Dünya Gençler Şampiyonası'nda Türkiye'yi temsil eden sporcu, diğer insanlardan farklı bir yaşantısı olmasına ve bazı fedakarlıklar yapmasına rağmen sporun, disiplinli yaşamayı öğrettiğini dile getirdi.

Saygı, sürekli yeni hareketler denedikleri için çok kez düştüklerine değindi. Bunları yapmaya çalışırken burkulmalar ve nadiren olsa da kırılmalarla karşılaştıklarını söyleyerek, “İki yıl önce düşüp beyin sarsıntısı geçirdim. Yüzümün yarısı darmadağın oldu” dedi.

Saygı, “deli işi” dediği profesyonel sporu, yapmak isteyenlerin bu gibi zorluklara katlanması gerektiğini belirtti ve ekledi: “Sporu profesyonel olarak yapmak için çok sevmeniz ve gerçekten bağlanmanız lazım. Gerçekten profesyonel olarak spor yapacaksınız bu yaşam tarzını sevmek zorundasınız.”

-Şakir Şenkalaycı-

Motokros, supermoto ve enduro yarışçısı Şakir Şenkalaycı, antrenman veya yarış ayırt etmeksizin sürekli fit ve hazır olmaları gerektiğini, bu yüzden de beslenmelerine dikkat ettiklerini ifade etti.

Şenkalaycı, sistemli yaşanılmaması ve motivasyonun üst düzeyde olmaması durumunda sakatlığın kaçınılmaz olduğunu vurguladı.

2012 TransAnatolia Rallisi'nde 7 Eylül tarihinde vefat eden Kemal Merkit'in yanı sıra Selçuk Bektaş ile 2012 Dakar Rallisi'nde Türkiye'yi temsil eden Şakir Şenkalaycı, motosikleti, “mesleğim ve yaşam biçimim” olarak tanımlayarak, “Onunla nefes alıp onunla yatıyorum. Günümün önemli bir bölümü çalışarak geçiyor. Bu nedenle özel hayatıma yeterince zaman ayıramıyorum” diye konuştu.

1998-2006 yılları arasında 250cc Türkiye motokros, 2001-2006 yılları arasında Türkiye enduro ve 2002-2008 yılları arasında Türkiye supermoto şampiyonu olan Şenkalaycı, profesyonel sporda başarının sırrını şöyle anlattı:

“Motosiklet branşında başarılı olmak istiyorsanız zamanınızı tamamen bu işe ayırmalısınız. Başka bir işle uğraşırsanız başarılı olmanız mümkün değil.”

-Göksu Üçtaş-

Londra Olimpiyatları'na katılarak, Türkiye'yi tarihinde ilk kez artistik cimnastik dalında temsil eden Göksu Üçtaş, profesyonel olarak spor yapmanın ailesi başta olmak üzere ilişkileri ihmal etmesine yol açtığını, ancak sosyal çevresinden de saygı görmesini sağladığını belirtti.

2009'da İtalya'nın Pescara kentinde düzenlenen Akdeniz Oyunları'nda atlama masasında gümüş madalya kazanan Üçtaş, spor ile profesyonel spor arasındaki farkı, “Spor yapmak hobidir. Sağlık amaçlıdır, eğlencedir. Fakat profesyonellik, spora hayatını vermektir, yaşam biçimidir” ifadeleriyle özetledi.

Londra Olimpiyatları'ndan önce elinden sakatlanmasına rağmen oyunlara katılan, ancak sakatlığı nedeniyle sadece denge aletinde yarışabilen Üçtaş, her sporda olduğu gibi artistik cimnastikte de sakatlık riski olduğunu ifade ederek, “Hareketleri tekniğiyle yaptığınız zaman ufak tefek sakatlıklarla kurtulabilirsiniz. Bunlar da sporun tuzu biberidir zaten” diye konuştu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!