Güncelleme Tarihi:
Mastroianni'nin hayat arkadaşı Anna Maria Tato anlattı
Sayın Tato, ölümüne çeyrek kala Marcello neden bir otobiyografisinin çekimini istedi?
- Temmuz ayında Orson Welles'in böyle bir yapıtını izledi. Sonra bana ‘‘Zaman daralıyor, hani 10 yıldan beri başımın etini yerdin, bir autoritratto yapalım, diye... Haydi tam zamanı’’ dedi... O dönemde Portekiz'e Manoel de Oliveira'nın ‘‘Voyage au debut du monde’’ filmini çekmeye gidecektik. Karşı geldim... ‘‘Hayır hayır, sen ekibini al orada zaman buldukça çekim yaparız’’ ısrarında bulundu.
Hastalığı ilerlemiş miydi?
- Kendisini yorgun hissediyordu... Ölmekten korkuyordu. Tek arzusu adını ‘‘Hatırlıyorum. Evet, ben Hatırlıyorum’’ adı verdiği bu belgeseli gerçekleştirmekti. Portekizli yönetmen Manoel'i fazla rahatsız etmemek için çok küçük bir ekibin çalışmasını istemişti. Boş zamanlarda, aralarda küçük bir sette, küçük bir grupla özel işi için kamera karşısına geçecekti... Yakın dostları Peppino Rotunno, Roberto Cieutto'dan yardım istedi...
Çabuk olmalıyız
Belgeseli siz yaptınız. Nasıldı Marcello?
- Öncelikle sanki kendisini ‘‘Latin Lover’’ etiketinden arıtmak istiyordu. Kendisini anlatmaktan, hatıralarını paylaşmaktan çok hoşlanıyordu. Ama çok hızlı gidiyordu. ‘‘Niçin? Rahat ol’’ dediğimde hep ‘‘Tamamlamadan ölmek istemiyorum. Çabuk olmalıyız’’ diyordu. Kamera karşısında şiir gibiydi, hatırlıyordu, anlatıyordu, düşünüyordu, muhasebe yapıyordu. Çok doğaldı. Sanki film çeviriyor gibiydi. O zayıflamaya yüz tutmuş bir kaşık suratının ifadeleri ile geçmişinin anılarını tazeliyordu... Aslında kendisini oynuyordu.
Çekim ne kadar sürdü?..
- Altı haftada bitirdik. Montajdan sonra altı saatlik bir ana film yapıldı. Sonra bu 2.5 saate indirildi.
Kendisi izledi mi?
- Tabii... İlk adı ‘‘Autoritratto’’ yani kişisel portreydi. Marcello bu ismin afişlerde kendini beğenmiş olarak algılanabileceğini düşündü ve ‘‘Ben Hatırlıyorum, Evet Ben Hatırlıyorum’’la değiştirilmesini istedi.
Marcello öldüğünde başucundaydınız... Aslında size çok düşkündü...
- Dubleks apartman katında yatak odasına pek çıkamıyordu. Hele son günlerinde bitap düşmüştü... Salonda pencere önüne ona bir yatak yaptık... Sık sık arkadaşları geliyordu Claudia Cardinale, Mareo Ferreri, İbrahim Moussa. Burada dalgın gözlerle Paris'i seyrediyor, ‘‘Bir de Roma'yı görebilsem’’ diyordu... Ölmekten korkuyordu. Aralık ayı idi. ‘‘Ah bir Noel'i atlatabilsem sonrası kısmet’’ diye mırıldanıyordu...
Belgeseli çok istedi
Marcello sizin için eşi Fiora'ya, ‘‘Önemli değil bir arkadaş. Bana iyi bakıyor. Ciddi bir şey değil’’ mesajı veriyordu.
- Aslında doğru. Aramızda teklif yoktu. İstediği zaman gelir, istediği zaman giderdi. Özgürdü. Benimle birlikte olmaktan, konuşmaktan hoşlanırdı... Bana anlatırdı. Gençliğini, filmlerini, isteklerini hep anlatırdı. Rahattı, sevimliydi... Bazen şefkate ihtiyacı olduğunu söylerdi. Zampara, kalp çalan ‘‘Latin Lover’’ olarak tanınmaktan üzüntü duyardı. ‘‘İnan’’ derdi, ‘‘Kimse inanmaz ama hayatta kur yaptığım kadınlardan çoğu beni reddetti’’ derdi... Bizimkisi bir sevgili ilişkisinden çok, dostluk, arkadaşlık, dayanışmaydı. Bazen gider, beş altı ay gözükmezdi. Sonra gene bana sığınırdı.
Marcello'nun yakınları bu belgesel için ortalığı birbirine kattı.
- Çok saçma geliyor... Bir kere Marcello kendisi istedi. Arkadaşlarıyla anlaştı. Ben de bir yönetmen olarak filmi çektim o kadar. Belgeselin her hakkı Mikado film şirketine aittir. Belgesel onlar için değil, İtalyan sinemasına bir hizmet, bir armağandır ve Marcello'nun son isteği olmuştur.
Bu filmden elde edilecek gelirle vakıf kurulacakmış.
- Evet, bu Marcello'nun vasiyeti. Ancak vakıf genç sinema oyuncuları yetiştirmenin dışında Venedik Film Festivali'ne de ‘‘Marcello Mastroianni Ödülü’’nü bundan böyle her yıl koymayı kararlaştırdı...
ÖNEMLİ DEĞİL, BİR ARKADAŞ!
Marcello'nun eşi Fiora'ya, ‘‘Önemli değil bir arkadaş. Bana iyi bakıyor. Ciddi bir şey değil’’ diye bahsettiği Anna Maria Tato, ‘‘Doğru’’ diyor hiç sakınmadan. ‘‘Aramızda teklif yoktu. İstediği zaman gelir, istediği zaman giderdi. Benimle birlikte olmaktan, konuşmaktan hoşlanırdı... Bana anlatırdı. Bizimkisi bir sevgili ilişkisinden çok, dostluk, arkadaşlık, dayanışmaydı. Bazen gider, beş altı ay gözükmezdi. Sonra gene bana sığınırdı.’’ Fotoğrafta Anna Mario Tato, Reha Erus ile...
DÜŞÜNDÜ, MUHASEBE YAPTI
Tato, Marcello'nun ‘‘Latin Lover’’ etiketinden kurtulmak istediğini, kendisini anlatmaktan çok hoşlandığını anlatıyor. Belgeseli bir an önce çekmek için çabalamış. Tato, ‘‘Niçin? Rahat ol’’ dediğinde hep ‘‘Tamamlamadan ölmek istemiyorum. Çabuk olmalıyız’’ diyormuş. ‘‘Kamera karşısında şiir gibiydi, hatırlıyordu, anlatıyordu, düşünüyordu, muhasebe yapıyordu. Aslında kendisini oynuyordu’’ diyor Tato.
‘‘İo mi rocordi. Si, io mi ricardo
Ben hatırlıyorum. Evet, ben hatırlıyorum. Bir malta eriği ağacı hatırlıyorum. New York'un gökdelenlerini, yumurta pişiren annemi hatırlıyorum. Alman askerlerinin üniformalarını. Tahta kokusunu. Uzay mekiğinde dolaşma düşümü hatırlıyorum. Evet, Ben Simenon'u, Gordon Flash'ı ‘Domenica del Corriere' ekindeki ilüstrasyonları hatırlıyorum... Fellini'nin beni ‘Snaponaz' diye çağırmasını, Cehov'u, nohut çorbasını, Stardust'ın müziğini hatırlıyorum. Evet, ben hatırlıyorum... Yılbaşı geceleri tombala oynamayı, ağabeyim Ruggero'yu. Roma'ya düşen ilk bombayı, Ay'da yürüyen ilk insanı... Kızımın doğumunu hatırlıyorum. Ben hatırlıyorum. Evet, ben hatırlıyorum. 2000 yılına kadar yaşamayı o dönemde de her şeyi hatırlamayı istiyorum... İlk aşkımı hatırlıyorum... Son aşkımı da hatırlıyorum... Evet, ben hatırlıyorum. Ne denli meraklı olduğumu hatırlıyorum... Tembelliğimi, çapkınlıklarımı hatırlıyorum. Sophia'yı, Gina'yı, Claudia'yı, Stefania'yı hatırlıyorum... Evet, ben hatırlıyorum...’’
Hey koca Marcello hey. Biz de seni hatırlıyoruz ve de her zaman hatırlayacağız. Rahat uyu...
* * *
Evin bahçesinde hasır koltuğa oturmuş... Başında panama şapka... Boyunbağı takmamış ama kakao rengindeki gömleğinin üst düğmesini bile iliklemiş. Beyaz keten ceketi ve bej pantolonu ona artık bol geliyor... İki elini kavuşturmuş ötelere bakıyor... Kanser, yavaş yavaş ama ısrarla yemiş onu birkaç haftadır...
‘‘Ben hatırlıyorum... Evet ben hatırlıyorum... Bir malta eriği ağacını hatırlıyorum...’’
Böyle başlıyor Marcello Mastroianni'nin ‘‘Autoritratto’’su, yani ölümünden beş ay önce 20 yıllık hayat arkadaşı Anna Maria Tato'nun çekimini yaptığı otobiyografik belgeseli... ‘‘Io mi ricardo, Si, io mi Ricardo...’’
Her ne kadar Marcello'nun Catherine Deneueve'dan olan kızı Chiara, babasının 20 yıllık hayat arkadaşının kendilerine hiçbir şey danışmadan belgeseli çektiğini açıklayarak karşı çıksa da Anna Maria Tato tüm sorulara ve polemiklere yanıt veriyor.