Güncelleme Tarihi:
Hiç flört etmedim ki!
Kadın olarak ortalama Türk kadınından farklısınız, çocukluğunuzda sizi diğer kız çocuklarından ayıran özellik neydi? Solucanlarla oynar mıydınız, ağaç tepelerine çıkarmıydınız, kedilerin boğazını sıkar mıydınız?
- Bu saydıklarınızı sanırım yapmadım, ama hiçbir zaman apartman çocuğu da olmadım. Ben, at yetiştiricisi bir ailenin kızıyım, çiftlikte doğdum, toprakla ilişkim vardı, çayırlarda, sokaklarda büyüdüm. Bilye de oynadım, bisiklete de bindim. Patende kimse beni geçemezdi. Dizlerim hep yara bere içerisindeydi. Ya basketbol oynarken düşerdim, ya paten kayarken, ya da atletizm yaparken. Yaptığım sporlarda kaptandım. Sosyal aktivitelerin organizasyonların ben üstlenirdim. Sınıf başkanlıkları benimdi...
Ailenizin sizi erkek çocuğu gibi yetiştirmeye çalıştığını düşünüyor musunuz?
- Erkek gibi yetiştirmeye çalışmamışlar, hayatı öğretmeye çalışmışlar. Kadının Türkiye'de çalışmadığı o dönemlerde annemle ortak iş yapan, küçüklüğümüzden itibaren bizi işe götürüp haftalığa bağlıyan, bu arada İngiltere'de yaz okuluna gönderip dil öğrenmemizi sağlayan geniş vizyonu olan bir adamdı, babam. Dolayısıyla ben 11 yaşında restoranlarımızın mutfaklarında işe girdim, işçilerle, ahçılarla karavana yedim. Çiftliklerde çalıştım, traktör kullandım. Benim ‘‘erkek-kadın’’ olduğumu görünüş olarak kimse iddia edemez. Makyaj yapıyorum, bakımlıyım, kadınım. Ama aynı zamanda erkeğim de. Medeni cesaret, atılganlık, müteşebbis ruh, delikanlılık neden erkeklere has olsun ki?
Erkek kardeşinizle aranız nasıldı? İyi geçinir miydiniz?
- Elbette, biz üç kardeşiz. En büyüğümüz abim, sekiz aylıkken zehirli ishal hastalığı geçirdiği için özürlü. Yani, şu an herşeyi çok iyi, çok tatlı fakat bir yetişkin yeteneklerine sahip değil.
Henüz genç bir kızken, ileride ne yapmak istediğinizi biliyor muydunuz? Tesadüfler mi, yoksa bir plan var mıydı?
- İlk planım, astronot olmaktı, aya giden kadın astronot olma hayalerim. Heyecanlı bir tipim, yeniliklere meraklıyımdır, 12-13 yaşından itibaren de bilgisayar konusunda eğitim almayı istedim. Zaten benim üniversiteye girişim 1980. Beş yaşında ilkokula başladığım için, 15,5 yaşındaydım B.Ü'si Bilgisayar Programcılığı Yüksek Okulu'na kaydolduğumda. Üniversite sınavlarında tek tercih yapmıştım ve kazandım. 19 yaşında mezun oldum. Siyasete gelince, hiç bir zaman politikacı olmayı düşünmüyordum. Fakat aktüaliteye, siyasete hep ilgim vardı. Dalan, Demokrat Merkez Partisini kurdu. Kağıthane İlçe Başkanlığına atanan kişi, bizim mutfaklarımızı yapan Malatyalı bir işadamıydı, gide gele beni siyasete soktu. Bu işi sevecekmişim ki, ardından ilçe başkanlığı geldi. Türkiye'yi dolaştım, yüzlerce üye kaydettim, mitinglerde konuştum. 25-26 yaşındaydım o zaman. Ardından, 27 yaşında Doğru Yol Partisi'nden Çatalca Belediye Başkanı seçildim.
Genç kızlık flörtlerinizde nasıldınız? Uzun süreli mi olurdu flörtleriniz, kısa mı sürerdi?
- İşte benim eksiğim bu. Ben flört etmedim, evlendim! Şu anda da öyle, yine flört etmeden evlendim. Rahmetli anneannem Osmanlı kadınıydı, ‘‘Aman flört etme, ismin çıkar evde kalırsın!’’ gibi laflar ederdi. Rahmetle anıyorum onu, genç yaşta dul kalmış, bir daha da hiç evlenmemiş, anlayacağınız biraz namus kumkumasıydı. Belki yetiştiriliş, bilmiyorum, aktif bir kızken, bu flört konusunda pek aktif olamadım. Dönüp baktığımda diyorum ki, acaba hata mı ettim. Çünkü hep resmi işleri tercih ettim.
Hayatınızda aşkın yeri nedir? Mesela aşk için ne tür çılgınlıklar yapabilirsiniz?
- Neler yapabileceğimi bence gösterdim. İlk kez bu yaşımda öğrendim aşkın önemini, keşke daha evvel bilseydim...
İlk kez aşık olduğunuzu söylemeyeceksiniz herhalde!
- Elbetteki daha önce de sevdim, ama bugüne kadar en yoğun hislerimi Orhan'la yaşıyorum.
Gülay Hanım'ın Orhan Bey'le seyahatleri
Yeni eşinizin adı Turan Çevik, Nurettin Güven ve Uğur Süzer gibi Türkiye'nin en büyük hayali ihracatçıları arasında adının ortaya atıldığını biliyor musunuz?
- Yok canım bunlarla ne alakası var? Türkiye'nin ihracat yapan bugün aklınıza gelen bütün firmaları hakkında dava açılmıştır. Hala da bu davalar sürmesine rağmen eşimin üç ayrı davadan beraati var. Buyurun diyorum kendisiyle konuşun, kendisi size bunları göstersin. Benim olmam gereken yer Şişli Belediye Başkanlığı'dır. Ben kamuya karşı sorumluyum. Arzu ettiğiniz soruları, cevaplamaya hazırım. Bir çekintimiz olsa, bu cesaretimiz olmazdı.. Bilin lütfen, yok bir çekintimiz... Bana söylediğiniz iddialar, avukatların iddiasıdır.
Ben Kavala işini bırakıyorum, ama Orhan Bey'in 15 dolayındaki tekstil firmasıyla ikili parasal ilişki içinde bulunduğu, bunlardan menfaat sağladığı iddiaları da var...
- Ama bunlar doğru mu acaba? Onu da bu tarafa sorun... Kapalı değiliz ki bu konuya... O bunlara en güzel şekilde cevaplayacağına inanıyorum, güveniyorum. Benim de sevdiğim bu insan... Yanlışının olduğuna inanmıyorum.
Tam anlatmıyorsunuz ya da bilmiyorsunuz. Bunu da geçiyorum. Karagözyan Vakfı' nın bir bölüm arsasını Belediye mülkiyetine geçirme konusunu Mesut Yılmaz'la görüşmek üzere Ankara'ya hangi uçakla gittiniz? O zaman eski eşinizden henüz boşanmamıştınız.
- (Düşünüyor...) Kendilerinin -Orhan Aslıtürk'ün- uçak şirketi Formair'den tuttuğumuz uçakla gittik. Bu benim bindiğim ilk uçak değil ki... Ben seçim kampanyalarında, projelerimin tanıtımında uçak ve helikopter tutarım. Ancak bunların çoğunun parasını cebimden veririm.
(Bu arada, eşinin ortak olduğu uçak şirketinin iki uçağının -birini Nail Keçili'den aldığını- ve hem helikopter-hem uçak olan Tiltratör denilen uçağı sipariş eden dünya sıralamasında 42. işadamı olduğunu aktarıyoruz. Gülay Hanım da bize, 'Charter seferleri için Türkiye'ye yurtdışından önemli yatırımlar getirecek' açıklamasını yapıyor.)
Belediye'de bunların faturası var mı?
- Belediye'den bir kuruş ödenmedi. Ben bunca senedir Avrupa Konseyi'ne resmi görevli olarak gidiyorum. Bunları hiçbir zaman Şişli Belediyesi ödememiştir. Ankara'ya resmi görevli gidişim dışında, 'Şişli 2020' projesinin tanıtımı için tutulan helikopterler dışında, hep cebimden karşılamışımdır. Encümen orada, müfettişler her yıl geliyorlar. Çatalca'da arabamı makam arabası yaptım, benzinini cebimden ödedim.
16 Ağustos'ta Avrupa Yerel Yönetim toplantısına gidiyorum demişsiniz, 17'sinde Marmaris'te Orhan Bey'in teknesinde görülmüşsünüz.
- Ben hiç Marmarise gitmedim diyorum...
Pardon, Dalaman'a...
- Dalaman'a gittim. Sebebi çok ayrı. Çocuklarımla kısacık bir tatil oldu... THY ile gittim.
Şimdiki eşinizin teknesine gitmediniz mi?
- Hayır, gitmedim. Niçin yalan söyleyeyim. Dalaman'a uçuşta yalnızdım..
Yurtdışından gelmiştiniz ama..
- Takvime bakarım, yurtdışından gelip Dalaman'a gitmek suç mu?
(Bu arada yerel yönetimler komisyonu başkanı olan Trabzon Valisi'nin bu tarihte böyle bir yerel yönetim toplantısı olmadığını söylediğini aktarıyoruz. 'Onunla ne alakası var' diyor. 'Bir dakika' diyerek masasından bir Viyana gazetesini getiriyor. 'Bu Viyana'nın en entellektüel gazetesidir, nefis bir röportaj yapıldı benimle..' Anladığımız kadarıyla 10 Ağustos'ta bir yerel yönetim toplantısı için Viyana'ya gitmiş...)
Peki, Sadettin Atığ ile evliyken de, Orhan Bey'le bir bilgisayar projesi için Işın Çelebi'ye gitmediniz mi?
- Nerde yani, bir dakika!.. Ne alakası var. Işın Bey'e biz, Şişli 2020 projesinin takdimini yaptık. DPT'den bazı kararların alınması gerekiyordu. Belediye o anda Internet'e bağlı değildi. Kore Şehitleri'ndeki List-2000'in merkezindeki Internet line'nı kiraladık. Biz orada prezentasyon yaptık.
Orhan Bey de vardı.
- Efendim firmanın ortaklarından biri... Ama bize prezentasyon yaptı. Ve bu da sabittir, Akşam yazdı.
Ama, Ankara'ya gidişiniz olmadı mı?
- Neyin? Ankara'ya gidişimizde bazen yanımızdaydı. Yanımızda Başkan Yardımcıları ve Meclis üyelerimiz de vardı. Fakat bilgisayar ihalesi diye bir şey yok. Şişli projesi için Işın Bey'le belki 20 defa görüştüm. Anlamıyorum, bunun ne suçu var
(Bir gazeteci olarak bu soruları sık sık yinelemekten sıkılıyorum... Ankara'ya, Refah döneminde durdurulan iş makinalarının ihalesini çıkartmak için gittiğini söylüyor... 'Orhan Bey'le mi?' diye ısrar ediyorum. Bu kez 'vallah hatırlamıyorum... Hatırladığım, Işın Bey'le bilgisayarla ilgili görüşmemiz olmadığı...'' diyor.)
Orhan Bey, eski Vog-Bali çoraplarının eski arkadaşı Mehmet Sarper'i de zor durumda bırakmış...
- Vallahi tanımıyorum.
Fethi Namlıoğlu kimdir?
- Ben bilmiyorum, gidin Orhan Bey'e sorun. Affedersiniz, sorumluluğum da yok ama, geçmişine de her konuda güveniyorum.