Oluşturulma Tarihi: Haziran 14, 2003 00:00
Aslında ‘‘Sokak Mobilyaları'nın dönüşü’’ demek yanlış, bir yere gittikleri filan yok ki, onlar hep sokaktaydı.Kafa karıştırmadan önce Sokak Mobilyası nedir onu açıklayalım. Oktay Güzeloğlu'nu tanıyorsanız, Sokak Mobilyası nedir zaten bilirsiniz.Oktay Abi'yi 13-14 senedir tanırım. Tiyatrocudur, yazardır, film yapımcısıdır, yönetmendir, Nevizade'deki Mini Meyhane'nin sahibidir. Yaptığı işleri saymak uzun iş vesselam. Ama bütün bunların ötesinde gariban babasıdır ve tam bir hayat adamıdır.1990'ların son virajında eşi benzeri görülmemiş bir dergi yapmıştı ‘‘Hiç’’ diye. Dergi demek zor aslında. Bukowski'nin bile şapka çıkaracağı gerçek insan hikayelerinin birinci ağızdan anlatıldığı bir platformdu Hiç.Yazarları arasında tinerciler, travestiler, eşcinseller, genelev kadınları, hırsızlar, dolandırıcılar, pavyoncular... Bu listede uzar gider.Belki de dünyada eşine benzerine rastlanmayacak güzellikte bir dergiydi. Oktay Güzeloğlu, dergisinin kahramanlarıyla yaptığı röportajları ‘‘Sokak Mobilyaları’’ adı altında kitaplaştırmıştı hatta.Hiç, çok çok ucuza satılmasına rağmen (Aslında tamamen bu sebepten ama Oktay Abi, garibanların hayatından para kazanacağına dergiyi kapatırdı zaten) kapanmak zorunda kaldı.Ne zaman Oktay Abi'ye rastlasam ‘‘Abi çıkarmıyor muyuz dergiyi?’’ diye takılırdım, o da ‘‘Çıkarıyorum yine, biraz bekle’’ derdi.Birkaç ay önce aradı ve ‘‘Kanat dergiyi çıkarıyoruz. Yarın gece kokteylimiz var. Bütün ekip toplanıyor’’ dedi.O gün de
Galatasaray-
Fenerbahçe maçı var. Maç biter bitmez soluğu kokteylin yapılacağı yerde, İngiliz Konsolosluğu'nun karşı köşesindeki Fehmi Baba Birahanesi'nde aldım.Hakikaten tüm ekip oradaydı. Masanın bir fotoğrafını çekmek mümkün olsaydı, emin olun size bir Fellini filmi karesi diye yuttururdum.Uzun süredir görmediklerimi gördüm, yeni insanlarla tanıştım, yıllardır İstiklal Caddesi'nde gördüğüm fakat iki satır konuşmadığım ne kadar tip varsa onlarla muhabbet ettim...İlk çıktığında 13 sayı devam edebilmişti Hiç. Oktay Abi, bu kez daha da ucuza satacağını, ama 4 sayfa yapacağını söyledi kokteylde.Hiç'in çıkması için biraz daha beklememiz gerekti. Nihayet geçen ay, ilk sayısı (14'üncü sayı olarak) çıktı. Ertesi hafta da 15...Hiç, her yerde bulabileceğiniz bir dergi değil. Son sayıda Recep Bülbülses'in inanılmaz hayat öyküsü var. Şarkıcı veya film artisti olmaya çalışırken başına gelmedik kalmamış Bülbülses'in. Bu röportaj dışında Travesti Okşan'ın köşe yazısı, Volkan Hacıoğlu ve Fatoş'un şiirleri var.Bir de tabii ki Eflatun Nuri'nin karikatürü.Sokak Mobilyaları, zaman içinde büyük değer kazanacak. Kitabın yeni baskısı yapılıyor mu bilemeyeceğim. Bulabilirseniz, bir de ‘‘Beyoğlu'nda Garibanın Otopsisi Yapılmaz’’ı okuyun. Onu da Oktay Güzeloğlu yazmıştı.Burada size, Sokak Mobilyaları röportajlarından birkaç örnek vermek isterdim ama, bölününce hiçbir anlamları kalmıyor. O sebepten bu işe kalkışmıyorum. Merak eden zaten ne yapar eder bulur...32 sayfada 34 Gürtuna fotosuGeçen hafta, mahalle kahvesinde oturuyorum. Yanımda kitap yok. Bir şeyler okuyacağım ama kahvedeki bütün gazeteleri, dergileri okumuş vaziyetteyim. Okumadığım ne var diye bakınırken İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bültenine rastladım. Karıştırmaya başladım. Şimdi ‘‘Belediyenin basın bülteninde başka ne olmasını bekliyordun ki?’’ diye sorabilirsiniz. Ama kardeşim, 32 sayfalık dergide 34 tane Ali Müfit Gürtuna fotoğrafı da kullanılmaz ki. Bir de eğer Gürtuna, fotoğraflardan anladığım yoğunlukta yaşıyorsa, makamına çok az uğrayabiliyor demektir. Haydi, fotoğrafları da geçiyorum, normaldir diyelim...
Bulmaca sayfasındaki sorulardan biri neydi biliyor musunuz? ‘‘İstanbul Büyükşehir Belediye başkanımızın soyadı nedir?’’ Bu kadarına da harbiden pes yani!
button