Güncelleme Tarihi:
Bunları tanımak kolay…
Maçtan önce ortalıkta gözükmezler…
Kadrolar gelince lafı eveler geveler, üç ihtimalli masallar anlatırlar…Â
Büyük takımlar yenildiğinde gözleri ve kalemleri bir ayrı ışıldar…
Böyle kısa ve üç nokta ile biten çok bilmiş cümleler yazarlar…
Seneler sezonlar boyunca aynı oyuncuları, aynı kötü esprilerle ve benzetmelerle eleştirirler, sorunun ne olduğunu söylemeden saatlerce konuşup yazabilirler…
Kariyerlerini böyle kuran spor yorumcuları var bu ülkede. Ben onlara kısaca ‘Skorbilimciler’ diyorum. Sonuçta söylediklerini de yazdıklarını da pek bir uzman tavrı ve bilimadamı kesinliğinde bildiriyorlar. Birgün önce tam tersini söylemiş de olsa, yeni söylediği demin laboratuar deneylerle kanıtlanmış hissiyatı yaratırlar. Helal olsun hepsine.
Fenerbahçe Trabzon’da da kaybetti. Antalya’dan başka kazandığı maç yok zaten. Çok iyi bir takıma karşı oynadı, fark yemediği için sevincinden pırlanta gibi timsah gözyaşları dökenler gördük. Oysa herkes tarihi bir farktan kurtulmanın dayanılmaz rahatlığı içindeydi. Fenerbahçe dün ilk yarı Trabzon’da yoktu, ikinci yarıda silindi. Fenerbahçe 3-3 yapsa da bahar gelmeyecekti, 6 tane yese de. Geldiğimiz mevsim sonbahardır arkadaşlar. Bahara daha vakit var.
Maçın Fenerbahçe açısından en önemli noktası, tüm olumsuz şartlara ve ard arda erken gelen şanssız gollere rağmen takım olarak karakter göstermesi ve mücadeleye karşılık vermesiydi. İlk yarıda Trabzonspor’un eksiklerinden goller de buldular ve skoru saygıdeğer bir yere çekmeyi başardılar.
Şenol Güneş’in ikinci yarı değişiklikleri, Fener’deki ufak kıvılcımları alev almadan söndürdü. Orta alan Karadeniz’e teslim oldu, Fenerbahçe’nin en çıplak yeri yine sayısız defa olduğu gibi ortaya çıktı.
Geçen yazıdan beri 10 gün geçmiş. En son paragraf nasıldı? İşte aynen böyle:
Neden anlatıyorum? 2006 sezonunda Türk futbolunu izlemeyi bırakıp da şimdi Fenerbahçe’yi gören biri şöyle der de ondan: ‘Ya bu takımda bir Aurelio vardı? Ne oldu ona??’ Bu kadar hocanın, bu kadar forvetin gelip gitmesi, hala Alex’in tartışılması boşunadır. Orada açılan boşluk hala dolmamıştır. Nokta.
Bu sabah bir de kalktık ki Aurelio Beşiktaş’ta. Beşiktaş’ın şu ana kadarki anlı şanlı transferlerinin yanında değil, sezon ilerledikçe parlayacak bu transfer. Beşiktaş’a yararlı olacağı şüphesiz ama bir artısı daha olacak: Demirören her fırsatta didiştiği Yıldırım’a en büyük darbeyi indirmiştir dün. Fenerbahçe’li, orta alandaki felaketini izledikçe artık gözönünde olan Marco’yu işaret edip, ‘Sahi, sen bu adamı neden bırakmıştın, başkan?’ sorusunu soracaktır en sonunda.
Skorbilimciler bu sabah 2-3’lük skorun da verdiği ‘verileriyle’ gelecekten, umutlardan bahsediyor. Bir yandan da ileride bol malzeme yapmayı planladıkları Aykut Hoca – Alex, Stoch – Özer savaşları yaratıyorlar.
Hiçbir gerçek değişim acıların içinden geçmeden gelmez demiştim sezon başında. Transfer sezonunun bitmesine 1 hafta kaldı. Fenerbahçe ligden önce transferde sınıfta kaldı. Stoch, Dia ve Niang iyi oyuncular ancak doğru noktayı düzeltmediğiniz sürece dün Avni Aker’de Stoch ve Niang’ın ikinci yarıdaki hallerinden başkasını göremezsiniz: kayıp. Aykut Hoca düşünce devrimini yapabilir bu ekipte ama elindeki malzeme eksik kalacak her durumda.
Marco ‘Mehmet’ Aurelio Fenerbahçe’de oynadığı 5 sezonda 3 şampiyonluk ve 1 Şampiyonlar Ligi çeyrek finali gördü. Fenerli sonra ne gördü?
Maldonado, Josico ve Christian Baroni.Â
Bunu çözmek için skorbilimci olmaya gerek yok.
Â