SİZDEN GELENLER

Güncelleme Tarihi:

SİZDEN GELENLER
Oluşturulma Tarihi: Şubat 12, 2004 16:03

Önce hava muhalefeti, yapmadığım bayram tatili, işlerimin yoğunluğu (Okullarımız Yıkılmasın, Kars ve Ağrı, toprağa verdiğim can dostlarım...) sebebiyle geç kaldım, sizden gelenler birikti, biraz da ... yoo, gündem pek değişmedi alsında! Yağmur Akgün’den bir fotoğraf, Yakup Karahan’dan bir internet geyiği, Rasim Yılmaz’ın Çanakkale Savaşları, Kanada Kabusum Atacan’dan bir iki not, Hakar Uluer’in (şu sıralar muhtemelen yeniden başladığı) toplu taşımacılık görevi, Eda göndermiş, öğrencilerin muhteşem cevapları, Feyzi Faruk Mengüç’ten bir fıkra, Rasim Duran’dan, Aylin’den (Belleli), Arzu’dan, Cem Erkli’den, Pelin Güven’den, Nilüfer Onursal’dan ve Caner Can’dan katkılar...

Haberin Devamı

Merhaba Serdar Bey,

Ankara, 2003 Aralık. Kar yağıyor. Bir ilkokul sınıfı herhalde, otobüsün üzerindeki yazıya bakarsan Kalecik'den gelmişler. Çocuklar cıvıl cıvıl, benim olduğum halk otobüsü yanlarından geçerken el sallıyorlar. Otobüstekilerin hiç biri kafasını çevirip bakmıyor bile. Ne garip oldu şu insanlar, kış içlerine girmiş. Davranıyorum deklanşöre, bir an, bir anı. (YANDA)

Yağmur

*

BURASI TÜRKİYE...

“Aha da melmeketimden gelişmeler.. du bakiim aslinda bu mevzuu bi süredir
internette degil miydi?.. Neyse yeni şeyler eklenmiş sanki.. Selam kelam”

Yakup Karahan

Aksaray'da bir lastikçinin vitrininden : Vindovslu aletle rot balans yapıyoruz

Gebze'de bir eczanenin camından : SSK gözlüğü yazılır. Tansiyona şekere bakılır. Kurban kesilir...

Haberin Devamı

Yanımdaki adam korsan VCD'ciden Harry Potter'ı isterken : Dostum bana bi tane Yüzüklerin Efendisi’nin ocuk versiyonundan verir misin!

Eskişehir’de bir dükkanın camından : Kartuş ve kolonya doldurulur

Eminönü’nde bir bakkalın camından : Burada adam olana, edebiyle konuşana hizmet verilir...


İzmir'deki enterasan bir kuaförön devasa afişindeki gaz verici cümle: Bir fön neyi değistirmez ki !

Bir kırtasiyecinin camından : Patlayan top geldi !

Kocaeli Hereke'de kendi halinde bir bakkalın camından : Penguen Yemi bulunur !

Kadıköy’de bir duvar : Reşat, lütfen buraya park yapma !...

Kaş'ta Doğan görünümlü bir görünümlü bir Şahin'in arka camından : The Anatolian child does not eat these feet !...

İşe gelmek icin bindiğim dolmuşun şoförü, son durağa geldiğimizde sırıtarak: Geçmiş olsun, buraya kadar frensiz geldik !

Yaşlı teyze : Evladım sağda mubarek bir yerde indirir misin!
Minibüs şoförü : Az ilerde cami var, seni orada bırakayım teyze!..

Adana'da belediye otobüsünde on ve arka kapıda görevli 2 muavin
arasında gecen diyalogdan:

Muavin-1 : Durakta inecek var mı?

Yolculardan ses çıkmaz...
Muavin-2 : Olumsuz!

Otobüs şoförü: Paso lütfen!
(Ben pasoyu almak için cüzdanıma davrandığımda... )
Aynı şoför: Varsa gösterme!

*

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

Serdar Bey,

Haberin Devamı

Köşenizden ses getirip yönetici insanların biraz olsun utanmasını sağlayabirsek gerçekten çok sevineceğim.

Dün akşam Çanakkale’de şehir merkezinde ikamet eden annemle konuştuktan sonra gerçekten bir kez daha çok iyi anladım. ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!

Üç gündür kara teslim olmaş Çanakkale’de kendilerini adam zanneden il yöneticileri sanırım annem gibi evlerinde mahsur oturuyorlar. Bir şehrin merkezinde trafik (65 bin nüfuslu bir ilden bahsediyoruz) kar yüzünden işlemiyorsa, ekmek çıkmıyorsa, elektrik ve su 3 gün süreyle verilmiyorsa, o ilin yöneticileri hakkında soruşturma açılmalı diye düşünüyorum!

Evlerinde zaten elektrik olmadığı için çalışmayan kalorifer yüzünden soğukta donmaya bırakılmışlarsa, Türkiye tarihinde destan yazan şehrin bu ayıbından bütün Türkiye utanç duymalı derim!

Rasim Yılmaz

*

Haberin Devamı

KANADA’DAN KABUSUM...

Kanada’dan, en büyük kabuslar dolusu sevgiler (CNSD)

Acaip başınızı ağrıtacağım yine ama, eleştirilerim bogazıma kadar dayandı. Bunu hemen en güvendiğim gazeteci olarak sizinle paylaşmazsam, gece uyku muyku haram bana...

Öncelikle bu karta kışta işinize gelmeyi başaran herkes gibi, size de bir kahramanlık madalyası takıyoruz arkadaşlarla. Buyrun gelin Kanada’dan madalyanızı alın...

Eleştiriler:

(1) Hürriyetim’in manşeti : İstanbul’un göbeğinde bir öğrenci donarak can verdi

Lütfen Olimpiyatlar için İstanbul’a oy atanmlar, kendi ülkelerini ne kadar büyük bir rezilliğin içine attıklarını artık görsünler. Allah’tan onların oylarına bakan yok, yoksa yandık. Dünyanın en önemli şehirlerinden biri olan İstanbul’un göbeğinde biri donarak ölecek. Sonra aynı şehir Olimpiyatlar için aday olacak... Yabancı basın bunu görmedi zannediliyor galiba!

(2) Hürriyetim’in spor sayfasında NBA ile ilgili haber vermişler. Los Angeles Lakers, Dallas'a yenilmiş. Sacremento Kings de zor geçen maçta Clevelend'ı yenmeyi başarmış.

Haberin Devamı

Başlık: Kings zorlandı, Dallas fark attı

Lakers’da kim oynadı? Kim oynamadı? NBA’dan haber veriyorsunuz, adam gibi bir puan cetveline bile ulaşmak mümkün değil. Lakers kaçıncı sırada, Dallas kaçıncı?

Madem NBA’den haber vereceksiniz, adam gibi haber ya verilsin ya hiç verilmesin. Sadece skoru vermek ne biçim bir spor gazeteciliğidir? (...)

(3) Bir soru var aklımı karıştıran. Bildiğiniz gibi Formula 1 Türkiye’ye geliyor. Yine bildiğiniz gibi Kanada (Formula 1’in en önemli ayaklarından biri) Formula’da koşan markaların üstündeki sigara reklamlarının kaldırılmasını istedi. Formula da, daha önceden yapılmış anlaşmalar ve sponsorluklar sebebiyle bu isteği kabul etmedi. Kanada da bastı tekmeyi Formula’ya...

Haberin Devamı

Adamlar, tek yarışın 16 milyon dolara yakın bir gelir bıraktığı bir pazara tek kalemde HAYIR dediler. “Benim ülkemde sigara reklamı yasak, sen de yapamazsın!” dedi koskoca Ferrari’den tutun da BMW’sine kadar...

Sorum şu: Türkiye’de sigara reklamı yasağı var mı? Biz neden İstanbul’a gelsinler diye bu adamlara bu kadar yağ çekiyoruz? Sanki bize gelince reklamlarını kaldıracaklar mı? Kaldırmazlarsa biz eyvallah mı diyeceğiz?

(4) Bu arada ufak bir hatırlatma. Yine bildiğiniz gibi 2010 Kış Olimpiyatları Vancouver’da yapılacak. Vancouver. Sadece Olimpiyatlar için, havalimanından Olimpiyat alanına giden bir skytrain (bir nevi metro) inşa edecek.

Sevgiler:))

*

CİP VERGİLERİ VE TOPLU TAŞIMACILIK

Serdar Bey, daha önce de nacizane bir yorum yapmıştım Cip vergileri ve vatandaş olarak nasıl kazıklandığımız konusunda.

İki gündür 98 model mütevazi 4 çekerimle toplu taşımacılığa kendimce katkı sağlamaya çalışıyorum. Yaklaşık 8 kişiyi çevre yollarından topladım. Geçen sene 4 milyar vergi ödediğim aracımla, vatana böyle bir de hizmetim oldu. Aslında “insanlık için” demek dana doğru ama... Bugün acınacak halimize bir kez daha tanık oldum.

Sultanahmet-Dragos arasında 2 gün içinde bir tane iş makinesi gördüm, saat 7 civarında, o da E5 üzerinde çalışıyordu. İnanılmaz bir manzara. Balmumcu-Ortaköy arasında ilk geçen araç bendim. 4 çeker lüks diyenler umarım anlamışlardır artık nasıl sürprizlerle dolu bir memlekette yaşadığımızı.

Bu arada sürekli özelliştermeden bahsediyoruz ama bir taraftan da şirket araçlarının toplu taşımacılık yaptığı nadir ülkelerden biriyiz herhalde ve sanırım bu rahatlıkla belediye sabah otobüslerini iptal etmişti. Bazın konuların da bir yandan devletleşmesi gerekiyor sanırım. Toplu taşıma, dünyanın her tarafında olduğu gibi, kamunun görevi olmalı. Biz de belki bu sayede 4 çeker vergisi ödemeden iş yerimize ulaşabiliriz belki de.

Sevgiler- İyi çalışmalar...

Hakan Uluer

*

ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR HARİKA

Eda göndermiş...

Dahi çocukların yazılı cevapları :

Soru : Yukarıdaki şiirin ölçüsü nedir?
Cevap : Yaklaşık dokuz santimetredir. (Lise 1)

Soru : Kimlere zekat verilmez?
Cevap : Şeytana. (İlkokul 5)

Soru : Demokrasilerde “kuvvetler ayrılığı” prensibinde söz konusu olan kuvvetler hangileridir?
Cevap : Kara, deniz, hava kuvvetleri. (Orta 3)

Soru : Mondros'u açıklayınız.
Cevap : Mondros kimdir bilmiyorum (Orhan/8)

Soru : İneğin midesi kaç bölümdür?
Cevap : İki oda, bir salon, bir mutfak (Ortaokul 1)

Soru : Servet-i Fünun edebiyatı hangi edebi akımlardan etkilenmiştir?
Cevap : Elektrik akımından (Yaşar/Lise 3)

Soru : Üremeyi açıklayınız.
Cevap : Anne ve babanın gece yaptıgı işe üreme denir. (Gülşah/Lise 1)

Soru : Canlıların ortak özellikleri nelerdir?
Cevap : Yol, su, camii, mezarlık.

Soru : Orta Asya'dan göçün sebepleri nelerdir?
Cevap : Elektirik kesintisi (Gülümser/6)

Soru : Türkiye'nin geçitlerini yazınız.
Cevap : Altgeçit, üstgeçit, yaya geçidi (Serkan/7)

Soru : Kanunî Fransa'ya neden kapitülasyon tanımıştır?
Cevap : Bir kadına yardım etmek için (Berat/İlkokul)

Soru : GüneydoğuAnadolu bölgesinde petrol nerelerden çıkar?
Cevap : Petrol, Raman ve Gazman'dan çıkar. (Filiz/Ortaokul 2)

Soru : İzmir'i kim işgal etti?
Cevap : Gazeteci Hasan Tahsin (Barış/Orta3)

Soru : Ailenin reisi kimdir?
Cevap : Anam (Sabri/İlkokul3)

Soru : Koşma nedir?
Cevap : Yürümenin hızlı şekline koşma denir. (Samet/Lise1)

Soru : Canlıların en küçüğune ne ad verilir?
Cevap : Bebek

Soru : Kasabayı kim yönetir?
Cevap : Şerif ve adamları (Kamil/I?lkokul5)

Soru : Mübarek geceler hangileridir, yazınız.
Cevap : Kına, gerdek ve dolunay gecesi (Hatice/İlkokul 5)

*

MAFYALI FIKRA

Feyzi Faruk Mengüç diyor ki...

Size yeni ögrendiğim bir fıkrayı yolluyorum.

İtalyan mafya babası ölüm döşeğindedir. Torunu Giancarlo'yu yanına çağırır. Yastığının altından altın süslemeli, sedef kakmalı (Türkiye'den almış demek ki) 38'lik tabancasını çıkarıp torununa hediye etmiş:

- Bak oğlum Giancarlo, bu sana hediyem. Al, şerefinle kullan...

Fakat Giancarlo ailenin adam kesme geleneğinden biraz sapmış, tabiri caizse biraz metroseksüel (ben de bu lafın hastasıyım) bir erkek olmuştur.

- Dedeciğim, ben silahlardan hoslanmıyorum. Onun yerine bana altın Rolex kol saatını bıraksan olmaz mı? diye sormuş.

Dede hayal kırıklığı içinde cevap vermiş:

- Bak Giancarlo, gün gelecek, ailenin başına sen geçeceksin. Dev gibi bir malikanen, fıstık gibi bir karın, birbirinden şirin bambinoların olacak. Bir gün eve gelip de karını yatakta süttçüyle basarsan ne halt edeceksin? Saatine bakıp “Yandı paralar!” mi diyeceksin ?

*

TAYLANDLILAR’IN ÖZ ELEŞTİRİSİ

(BİZ NE DERDİK ACABA?)

Merhaba Serdar Bey,

Aşağıdaki yazıyı “Thai Airways in-flight magazine”de okumuştum.

Yapılan araştırmalara göre, işyerinde geçen zamanı insanlar bakın nasıl kullanıyorlarmış:

Amerikalılar: Zamanlarının % 25’ini toplantılarda, % 75’ini bu toplantılarda alınan kararları uygulamakla geçirirlermiş.

Japonlar: % 75 toplantı, % 25 uygulama

Taylandılar: Zamanlarının % 100’ünü toplantıda geçirir, bu toplantılarda, konuyu daha detaylı görüşmek üzere alt komisyonlar oluşturma kararı verirlermiş.

Taylandlılar kendileriyle dalga geçmeyi (ara sıra da olsa) biliyorlar...

Selamlar, saygılar

Rasim Duran

*

E-MANAV

Sevgili Serdar,

Mahallemizde yaşanan önemli bir gelişmeyi sana aktarmak istedim.Türkiye'nin ilk teknolojik manavı mahallemizde hizmete girmiştir, hepimize hayırlı uğurlu olsun. Ahmet Adnan Saygun Cad. Deniz Sitesi'nde açılan Mevsim Manavi (orijini Nişantaşı'dır) internetten sipariş de alıyor. İnternet sitesinin adresi www.mevsimmanavi.com . Henüz tarihçe gibi bölümler hazırlanmamış, ama fiyat listesi ve sipariş formu hazır ve işler durumda. Bugün önünden geçerken içerip girip kısa süreli bir hayırlı olsun ziyareti yaptım. Dükkana girer girmez, kasanın bulunduğu masanın üzerindeki laptop çarpıyor gözünüze. Ekran koruyucusunun üzerindeki taze sebze resimleri ile görüntüyü daha da zenginleştirmişler ama bana sorarsan bu kadar yatırımı yaptıktan sonra dükkanın içine bir kaç webcam koymaları gerekirdi. Müşteri domatesi görmeden nasıl alsın.... Ya da direkt manavla chat yapıp, bugün göbek salata nasıl, yoksa yeşil mi alsam diye sorsak...

Dalga geçiyor gibi görünebilirim ama aslında maksadım bu değil. Tamam güzel, acil durumlarda işe yarayabilir ama teknolojinin hayatımızın bu kadar içine girmesinin sonu ne olacak diye merak etmiyor değilim.

Araştırmacı Gazeteci(!) Aylin Belleli

*

VAKIFBANK’A BİR SORU

Sayın Devrim,

ben Türk Telekom personeliyim, 2001 yılından bu yana maaşlarımızı Vakıfbank'tan alıyoruz. Maaş kartlarımız bize verildiğinde Vakıfbank tarafından herhangi bir kredi talebinde bulunmamış olmamıza karşın maaş hesaplarımız kredili açılmıştı. Benim kredili hesabımı sadece bir kereye mahsus olmak kaydıyla arkadaşım kullandı ve ertesi ay başında kredi ve faiz borcu bankaya ödendi. Ve daha sonrasında ben şubeye giderek kredili kısmı iptal ettirdim. Ancak bu ay benim maaşımda banka tarafından 4.230.542 TL'lik bir kesinti yapılmış ve kurumdaki çalışanların pek çoğundan bu kesinti farklı miktarlarda yapılmış. Bankayla yaptığım telefon görüşmesinde benim 2001 yılı veya sonrasında yaptığım 2000000 TL altındaki herhangi bir kredili işlemden kaynaklanabileceği söylendi bu borcun. Ben adı, adresi belli olan biriyim, bu bankada maaş hesabım var, bu bankaya herhangi bir borcum varsa bankanın benim haberim bile olmadan bu borcu maaş hesabımdan kesmesi mümkünken neden böyle bir keyfi uygulama yaptığını anlayamadım.

Bankaya dilekçe yazdım ve bana bilgi vermelerini istedim, ancak bana 2001 yılının nisan ayında bir işlem yatığımı ve bu faizin bu işlemden kaynaklandığını söyleseler ben bunu aksini nasıl ispat edebilirim. Bu yapılan işlemin adı nedir? Soygun mudur değil midir? Ben sadece Vakıfbank'ın bana ve benim kurumumdaki pek çok insana yaptığı haksızlığı biliyorum, belki de başka kurumlardaki pek çok insana da aynısını yapmış olabilirler. Lütfen siz de bu konuda köşenizde bir şeyler yazın da bu haksızlık sona ersin. Ben bankadan gelecek açıklama sonrasında konuyu tüketiciyi koruma derneğine götürmeye kararlıyım.

*

FİRDEVS’Lİ ABİDİN’Lİ O ANKET...

Serdar bey, yazılarınızı sürekli olmasada takip etmeye çalışıyorum.Ama benim kafama takılan sizin yazılarınız değil. (Zaten siz yazının, haberin vs.. cevabını gerektiği uslübuyla veriyorsunuz) Benim kafama takılan, sizin şu anket köşenizde bir soru varya birkaç haftadır, Abidin mi? Firdevs mi? diye, bir de ilgilenmiyorum diye üçüncü bir şık var. (Arzu Hürriyetim’in o tarihte ana sayfasında yer alan anketten bahsediyor...)

Bakıyorum da ilgilenmeyenlerin yüzdesi diğer ikisinden her zaman daha fazla. Yani ilgilenmiyorlar ama o anketi doldurmadan da geçemiyorlar. Anlayamadım doğrusu.

Sevgiler

Allah size gerçekten kolaylık versin

Arzu / İstanbul

*

BİR YARIŞMA - TEST

Life TV Show adlı bilgi ve kültür yarışmasına katılan bir yarışmacı...

Ödül: 1 Trilyon Eski TL

(1) Yüzyıl Savaşı ne kadar sürmüştür?


· 116 Yıl
· 99 Yıl
· 100 Yıl
· 150 Yıl

Yarışmacı pas geçer...

(2) Panama Şapkası ilk kez hangi ülkede kullanılmıştır?

· Brezilya
· Şile
· Panama
· Ekuador

“Seyirci” jokerini kullanır...

(3) Sovyetler Birliği döneminde bir bayram gibi kutlanan Ekim Devrimi hangi aya rastlar?

· Ocak
· Eylül
· Ekim
· Kasım

Yarışmacı “telefon” jokerini kullanır.

(4) Kral Georg IV... Doğru adı nedir?

· Albert
· Georg
· Manuell
· Jonas

”İki yanlışı götürme” jokerini kullanır.

(5) Kanarya Adaları adını hangi hayvandan almıştır?

· Kanarya
· Kanguru
· Sıçan
· Fok balığı

Yarışmacı cevap veremediği için elenir...

Şimdi, siz eğer bu yarışmacının haline ve cahilliğine güldüyseniz, bakalım doğru cevaplar nelermiş (diyor Burcu Kılınç) ?

(1) Yüzyıl Savaşı 116 Yıl sürdü (1337 ile 1453 arası).

(2) Panama Şapkası Ekvador’dan gelmedir.

(3) Ruslar’ın Ekim Devrimi 7. Kasım’da kutlanırdı.

(4) Kral Georg IV’ün asıl adı Albert idi, 1936 yılında değiştirmiştir.

(5) Kanarya Adaları adını Fok balığından alır, zaten adının Latince karşılığı da “Fokların Adası” şeklindedir.

Siz daha bilgili çıktınız mı acaba?

(5.cevap hariç hepsini anladım, bu Kanarya adının Fok’tan gelişine kafam basmadı...)

*

CAN YÜCEL’İN MEŞHUR FIKRASI

Cem Erkli bana Can Yücel’in hakim karşısında anlattığı o meşhur “bizim oralarda g.te g.t derler” fıkrasını göndermiş, bir punduna getirip kullanırım ileride...

*

BİR KONUKSEVERLİK HİKAYESİ DAHA

Perşembe yazdığınız Vizontele ile ilgili yazıyı yeni okudum.Ben de bayramda çok tatlı iki insanla tanıştım hayatımda daha önce hiç gitmediğim bir köyde.

Bayramda annemin yanına gidecektim nişanlımla. Haymana’nın bir köyüne. Daha önce giderken babam bizi kestirme bir yoldan götürürdü. Haymana’ya uğramadan Polatlı tarafına geçersiniz Ankara’dan. Neyse ben de o kestirme yolu bulabileceğimi zannettim ama dönüşü kaçırmışız. Bir köye girdik ama çıkış yok. Orada bir genç kız vardı ona sordum. O da "Dedeme sorayım" dedi. O sırada ninesi geldi. Dedesi evden çıktı. Bayramlaştık. Bizi çay içmeye davet ettiler. Ben de teşekkür ettim. Ama dede kabul etmedi. Yemek yemeden gidemezsiniz, dedi. “Bugün bayram kurban kestik yemezseniz olmaz.” Geç kaldık olur mu filan dedik kabul etmediler.

O kadar duygulandım ve mutlu oldum ki. İnsanlar nasıl bu kadar saf ve taze kalabiliyolar şaşırdım. Çoook tatlılardı. Herşey hakkında konuştuk. Nerelisiniz, kimlerdensiniz? Çok meraklılar ama insanı hiç rahatsız etmiyor.

Bayramın beni mutlu eden olayıydı.

Annemin mezarına gidiyordum ağlayarak yola çıkmıştım oradan yüzümde bir gülümsemeyle ayrıldım.

Pelin Güven

*

KIBRIS’TA RECEP BEL SOKAĞI

Sevgili Serdar Devrim,

Bayram tatilinde Kıbrıs’taydım ve birçok yeri gezme fırsatı da buldum. Bunlardan biri Dipkarpaz idi. Belki biliyorsunuzdur, burada Rumlar ve Türkler beraber yaşıyorlarmış yıllardan beri. Tamamen yemyeşil, doğa harikası bir yerdi gerçekten. Rumlar’ın istedikleri yerlerden biri de burasıymış.

Ana caddesi denilebilecek sokağın ismi “RecepTayyip Erdoğan Sokağı” idi.

Hepimizi çok şaşırttı bu tabelaJ L !

Sevgiler,

Nilufer Onursal

*

VE BİR ATASÖZÜ

(Pek benim yazdığımla paralel değil ama...)

Merhaba,

Nasılsınız Serdar Bey?

Köşenizde yazdığınız Çin atasözü (Küçük insanların gölgeleri büyük oluyorsa, orada güneş batıyor demektir") bana, çok sevdiğim Aziz Nesin'in bu anlama gelen bir sözünü hatırlattı.
Beş altı yıl önce otobiyografisi "Böyle Gelmiş Böyle Gitmez"de okumuş ve bir yere not etmişim: “Güneşin en güzel renkleri, batarken ortaya çıkar.”

İyi çalışmalar

Caner Can

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!