Şiir Dünyası

Güncelleme Tarihi:

Şiir Dünyası
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 01, 2000 00:00

Haberin Devamı

Bir portre : Müslüm KOÇNEBİOĞULLARI

Mahkeme dosyaları arasında bir Şaİr

Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi Yazıişleri Müdürü Müslüm Koçnebioğulları, bülbüller iyi korunsun diye gülün dallarını budayan bir gönül bahçıvanı.

Bir yıl önce ilk Şiir Dünyası yayınlandığında, Akdeniz sütunlarında küçük bir haberi yer almıştı sayfamızda:

‘‘Şair Müdür: Emekli olunca kitabı çıkacak..’’

Bir insan hem memur hem de şair olunca elbette ki emekliliğini bekler. Eline geçecek üç kuruş emeklilik ikramiyesini kimi repoya yatırır, kimisi de otomobil alır. Bizim şair müdürümüz de kitap bastıracak. Hem de şiir kitabı... Sanki şiir kitapları çok satıyormuş gibi...

Ama, Orhan Veli'nin söylediği gibi ‘‘Bakakalırım giden geminin ardından/Atamam kendimi denize/Dünya güzel, sen güzel/Serde erkeklik var ağlayamam.’’

Evet, her şeye karşın şiir düşünmek, şiir yazmak, şiir kitabı bastırmak, bastırabilmek güzel şey, umutlu şey...

Çünkü, Müslüm Koçnebioğulları, kendi anlatımıyla,‘‘Gönül bahçıvanıyım. Gülün dallarını budarım, bülbüller iyi konsun diye. Güllere bakarım bülbüller mutlu olsun diye.’’

Bu haftaki konuğumuz, mahkeme dosyalarının sıra sıra dizili olduğu dolapların üzerinde şiirler asılı olan bir şair müdür. 1957, Erzincan doğumlu. On yıldır Antalya'da yaşıyor ve 3. Asliye Hukuk Mahkemesi Yazıişleri Müdürlüğü görevini yürütüyor. Şiirlerinin son dörtlüğünde ‘‘Baba Müslüm’’ mahlasını kullanan Koçnebioğulları, dizelerinde sevdayı, insanı, özlemi, doğayı işliyor. Antalya Barosu Dergisi'nde de şiirleri yayınlanan şairin umudu, iki yıl kaldığı emekliliğini kazanmak ve 300'ün üzerindeki şiirlerini kitaplaştırmak. Bir de Ben Gülüm'e Varayım şiirinin Türk Halk Müziği Sanatçısı Sabahat Akkiraz tarafından kasete okunduğunu görmek...

BİR ÖRNEK

Ben Gülüm'e Varayım

Karlı dağlar kar

üstünde gülüm var

Nasıl olsa şu

dünyada ölüm var

Bende sevda, dağlar sende çözüm var

Bırak beni ben

Gülüm'e varayım.

Yüce dağlar heybetinden korkarım

Alev almış cayır

cayır yanarım

Dertlerime derman sende ararım

Bırak beni ben

gülüm'e varayım.

Başında dumanın hiç eksik olmaz

Tufan vurur dünya sana da kalmaz

Ayrılığa kurtlar,

kuşlar dayanmaz

Bırak beni ben

gülüm'e varayım.

Yamacında niceleri beslenir

Duymaz mısın Baba Müslüm seslenir

Gülüm taze gelin gibi süslenir

Bırak beni ben

gülüm'e varayım.

FAKSIMIZA DÜŞENLER

Çekin Ellerimden Ellerini

Antalya'nın

(Son 30 yılın belediye başkanlarına ithaf olunur)

Ben falcı kadın/Uzat ellerini ellerime Antalya/Uzat ki/Geçmişi bildireyim/Geleceği deyivereyim./Bu Kaleiçi var ya/Dar sokaklarında, cumbalı evlerde/Mutlak selamlaşan insanlar.../Ve/Saçlı kuyularla serinlenen akşamlar.../Üç vadede değişecek hepten/Çok katlılar arasında kaybolmuş/Kendi halinde bir yapı/Mahzun.../Kesik minare mi desem/Üçkapılar mı desem./Şu karşı ki ahşap evin bahçesinde/Ne portakal/Ne limon/Ne nar çiçekleri/Ne taşlar arasında kertenkeleler.../Ne de servilerde kumruların oynaşı./Asmalarda son telaş/Belki de son gözyaşı./Bugün mü desem/Yarın mı desem/Yerlerinde Güneş kesen/Meltem kesen Otel-Motel siteler.../Tarihi örnek sanki, tek tük/Cellatın baltasından arda kalan/Can çekişir/Nokta nokta yeşillikler./Bir kirli sarı Güneş/Bir kirli mavi/Deniz mi desem/Gökyüzü mü desem./Ben falcı kadın/Geçmişi bilmeseydim/Dilim kopsaydı keşke, geleceği demeseydim/Çekin ellerimden ellerini Antalya'nın/Gökkuşağı yitmeden/Beton duvarların sıcaklığındandır/Bunalışım, terleyişim/Ruh sıkıntım.../Birezcık yasemin kokusu, meltemle birlik/Ve bir saksı toprak verin ne olur/Bitmeden.

Mehmet YİĞİT

Güzel Başlamalı Güne

Güzel başlamalı güne

Yürek dolus

Oh! Günaydın

Sabah aydınlığı

Ötüşlü kuş Günaydın

Yasemin, hanımeli

Bir gönülden merhaba da

Komşuya dünyanın öbür ucundaki

Çekik gözlü çocuğa,

Türül türül tüten

Sabah çayı Merhaba!

Güzel başlamalı güne

Her adımda bir ıslık

Ve türküsüyle yeşilin

Sekerek... Duymalı sesini suyun

Köprüden geçerke8n

Berrak Akmalı zaman

İçimizden.

Güzel başlamalı güne

Şaşırtmalı insanı Toprağın cömertliği

Güzelliğin

Nakış nakış olduğunu görmeli.

Dinmemeli içimizde

Kuş sesleri.

Güzel başmlamalı güne.

Hey!..

Nadire SÖNMEZ

ŞİİRİMSİ HOCA

NASRETTİN ÖYKÜLERİ

Hoca Eşeğini Yitirmiş

Hoca dağda eşeğini yitirmiş

Ara tara yok!

Yorulup bir taşa oturmuş

Gözü aramadığı karşı tepede

Başlamış ıslıkla bir türküye.

Yoldan geçen birisi:

‘‘Hayrola Hoca Efendi

Koyvermişsin ıslığı?’’

‘‘Hiç... eşeğimi yetirdim de.’’

‘‘Hayret doğrusu!

Hiç benzemiyorsun

Eşeğini yitirmiş birine.’’

‘‘Sahi mi demiş Hoca

‘‘Sen bakma çaldığım ıslığa

Son umudum şu tepenin ardı

Eğer orada da yoksa

O zaman seyreyle sen

Hoca'daki feryadı!’’

Hoca saz çalıyor

Hoca saza merak sarmış

Gitmiş bir saz almış

Başlamış tek tel üstünde çalmağa

Karısı bir dinlemiş, iki dinlemiş

Dayanamamış:

‘‘Hoca Efendi bu nasıl saz çalma? Herkes çalarken bir aşağı bir yukarı

Götürür getirir elini

Sen tutturdun bir teli bırakmazsın bir türlü.’’

Hoca hem çalar, hem yetiştirir yanıtı:

‘‘Onlar benim tuttuğum yeri arıyorlar hanım

Sen anlamazsın!’’

Yazan: Metin DEMİRTAŞ Resimleyen: Oğuz DEMİR

Aşk

Şiiri

İki Kere İki

Sevdimse seni sevmişim

Rüzgar olmuş peşin sıra esmişim

Yolumda izlerin var bilinmez

Gözümde nazların var görülmez.

Sevdimse seni sevmişim

Kırk naneli ağızlara düşmüşüm

Canım ciğerim

Hürriyetim,

SEVDİMSE SENİ

SEVMİŞİM.

O. Murat ARIBURNU

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!