Güncelleme Tarihi:
Bir portre : Müslüm KOÇNEBİOĞULLARI
Mahkeme dosyaları arasında bir Şaİr
Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi Yazıişleri Müdürü Müslüm Koçnebioğulları, bülbüller iyi korunsun diye gülün dallarını budayan bir gönül bahçıvanı.
Bir yıl önce ilk Şiir Dünyası yayınlandığında, Akdeniz sütunlarında küçük bir haberi yer almıştı sayfamızda:
‘‘Şair Müdür: Emekli olunca kitabı çıkacak..’’
Bir insan hem memur hem de şair olunca elbette ki emekliliğini bekler. Eline geçecek üç kuruş emeklilik ikramiyesini kimi repoya yatırır, kimisi de otomobil alır. Bizim şair müdürümüz de kitap bastıracak. Hem de şiir kitabı... Sanki şiir kitapları çok satıyormuş gibi...
Ama, Orhan Veli'nin söylediği gibi ‘‘Bakakalırım giden geminin ardından/Atamam kendimi denize/Dünya güzel, sen güzel/Serde erkeklik var ağlayamam.’’
Evet, her şeye karşın şiir düşünmek, şiir yazmak, şiir kitabı bastırmak, bastırabilmek güzel şey, umutlu şey...
Çünkü, Müslüm Koçnebioğulları, kendi anlatımıyla,‘‘Gönül bahçıvanıyım. Gülün dallarını budarım, bülbüller iyi konsun diye. Güllere bakarım bülbüller mutlu olsun diye.’’
Bu haftaki konuğumuz, mahkeme dosyalarının sıra sıra dizili olduğu dolapların üzerinde şiirler asılı olan bir şair müdür. 1957, Erzincan doğumlu. On yıldır Antalya'da yaşıyor ve 3. Asliye Hukuk Mahkemesi Yazıişleri Müdürlüğü görevini yürütüyor. Şiirlerinin son dörtlüğünde ‘‘Baba Müslüm’’ mahlasını kullanan Koçnebioğulları, dizelerinde sevdayı, insanı, özlemi, doğayı işliyor. Antalya Barosu Dergisi'nde de şiirleri yayınlanan şairin umudu, iki yıl kaldığı emekliliğini kazanmak ve 300'ün üzerindeki şiirlerini kitaplaştırmak. Bir de Ben Gülüm'e Varayım şiirinin Türk Halk Müziği Sanatçısı Sabahat Akkiraz tarafından kasete okunduğunu görmek...
BİR ÖRNEK
Ben Gülüm'e Varayım
Karlı dağlar kar
üstünde gülüm var
Nasıl olsa şu
dünyada ölüm var
Bende sevda, dağlar sende çözüm var
Bırak beni ben
Gülüm'e varayım.
Yüce dağlar heybetinden korkarım
Alev almış cayır
cayır yanarım
Dertlerime derman sende ararım
Bırak beni ben
gülüm'e varayım.
Başında dumanın hiç eksik olmaz
Tufan vurur dünya sana da kalmaz
Ayrılığa kurtlar,
kuşlar dayanmaz
Bırak beni ben
gülüm'e varayım.
Yamacında niceleri beslenir
Duymaz mısın Baba Müslüm seslenir
Gülüm taze gelin gibi süslenir
Bırak beni ben
gülüm'e varayım.
FAKSIMIZA DÜŞENLER
Çekin Ellerimden Ellerini
Antalya'nın
(Son 30 yılın belediye başkanlarına ithaf olunur)
Ben falcı kadın/Uzat ellerini ellerime Antalya/Uzat ki/Geçmişi bildireyim/Geleceği deyivereyim./Bu Kaleiçi var ya/Dar sokaklarında, cumbalı evlerde/Mutlak selamlaşan insanlar.../Ve/Saçlı kuyularla serinlenen akşamlar.../Üç vadede değişecek hepten/Çok katlılar arasında kaybolmuş/Kendi halinde bir yapı/Mahzun.../Kesik minare mi desem/Üçkapılar mı desem./Şu karşı ki ahşap evin bahçesinde/Ne portakal/Ne limon/Ne nar çiçekleri/Ne taşlar arasında kertenkeleler.../Ne de servilerde kumruların oynaşı./Asmalarda son telaş/Belki de son gözyaşı./Bugün mü desem/Yarın mı desem/Yerlerinde Güneş kesen/Meltem kesen Otel-Motel siteler.../Tarihi örnek sanki, tek tük/Cellatın baltasından arda kalan/Can çekişir/Nokta nokta yeşillikler./Bir kirli sarı Güneş/Bir kirli mavi/Deniz mi desem/Gökyüzü mü desem./Ben falcı kadın/Geçmişi bilmeseydim/Dilim kopsaydı keşke, geleceği demeseydim/Çekin ellerimden ellerini Antalya'nın/Gökkuşağı yitmeden/Beton duvarların sıcaklığındandır/Bunalışım, terleyişim/Ruh sıkıntım.../Birezcık yasemin kokusu, meltemle birlik/Ve bir saksı toprak verin ne olur/Bitmeden.
Mehmet YİĞİT
Güzel Başlamalı Güne
Güzel başlamalı güne
Yürek dolus
Oh! Günaydın
Sabah aydınlığı
Ötüşlü kuş Günaydın
Yasemin, hanımeli
Bir gönülden merhaba da
Komşuya dünyanın öbür ucundaki
Çekik gözlü çocuğa,
Türül türül tüten
Sabah çayı Merhaba!
Güzel başlamalı güne
Her adımda bir ıslık
Ve türküsüyle yeşilin
Sekerek... Duymalı sesini suyun
Köprüden geçerke8n
Berrak Akmalı zaman
İçimizden.
Güzel başlamalı güne
Şaşırtmalı insanı Toprağın cömertliği
Güzelliğin
Nakış nakış olduğunu görmeli.
Dinmemeli içimizde
Kuş sesleri.
Güzel başmlamalı güne.
Hey!..
Nadire SÖNMEZ
ŞİİRİMSİ HOCA
NASRETTİN ÖYKÜLERİ
Hoca Eşeğini Yitirmiş
Hoca dağda eşeğini yitirmiş
Ara tara yok!
Yorulup bir taşa oturmuş
Gözü aramadığı karşı tepede
Başlamış ıslıkla bir türküye.
Yoldan geçen birisi:
‘‘Hayrola Hoca Efendi
Koyvermişsin ıslığı?’’
‘‘Hiç... eşeğimi yetirdim de.’’
‘‘Hayret doğrusu!
Hiç benzemiyorsun
Eşeğini yitirmiş birine.’’
‘‘Sahi mi demiş Hoca
‘‘Sen bakma çaldığım ıslığa
Son umudum şu tepenin ardı
Eğer orada da yoksa
O zaman seyreyle sen
Hoca'daki feryadı!’’
Hoca saz çalıyor
Hoca saza merak sarmış
Gitmiş bir saz almış
Başlamış tek tel üstünde çalmağa
Karısı bir dinlemiş, iki dinlemiş
Dayanamamış:
‘‘Hoca Efendi bu nasıl saz çalma? Herkes çalarken bir aşağı bir yukarı
Götürür getirir elini
Sen tutturdun bir teli bırakmazsın bir türlü.’’
Hoca hem çalar, hem yetiştirir yanıtı:
‘‘Onlar benim tuttuğum yeri arıyorlar hanım
Sen anlamazsın!’’
Yazan: Metin DEMİRTAŞ Resimleyen: Oğuz DEMİR
Aşk
Şiiri
İki Kere İki
Sevdimse seni sevmişim
Rüzgar olmuş peşin sıra esmişim
Yolumda izlerin var bilinmez
Gözümde nazların var görülmez.
Sevdimse seni sevmişim
Kırk naneli ağızlara düşmüşüm
Canım ciğerim
Hürriyetim,
SEVDİMSE SENİ
SEVMİŞİM.
O. Murat ARIBURNU