Güncelleme Tarihi:
Önünüzde ters çevrilmiş üç fincan var. Soldakinin altında bir limon duruyor. Limonun orada olduğundan hiç kuşkunuz yok, çünkü sihirbazın fincanları özenle karıştırdıktan sonra onu oraya koyduğunu gözlerinizle gördünüz.
Size limonun hangi fincanın altında olduğu sorulduğunda da, kendinizden son derece emin bir tavırla o fincanı gösterdiniz.
Ama, fincan ters çevrilip de altında hiçbir şey olmadığını görünce şaşkınlıktan ağzınız açık kaldı!
Belki de olup bitenleri izleme konusunda pek becerikli değilsiniz. Bu kez sağdaki fincanı işaret ettiniz. Ancak onun da altından hiçbir şey çıkmadı. Öfkeye kapılıp son fincanı ters çevirdiğinizde de, altından limon yerine bir portakal çıkıverdi.
İyi bir sihirbazın nitelikleri
Ne var ki, salt yanılsamanın fiziksel düzenekleri konusundaki beceri sahibi olmak, sihirbazın mesleğinde başarıya ulaşmasına yetmiyor. Devant’ın da bir zamanlar belirttiği gibi, "İyi bir sihirbazın bir numaranın nasıl yapıldığını bilmekle, onu nasıl yapacağını bilmek arasındaki farkı da kavraması gerekiyor."
Bir başka deyişle, sihirbazın yanıltma sanatının inceliklerinden yararlanmak suretiyle izleyicinin beklentilerini gösteri boyunca denetimi altında tutması gerekiyor.
Sihirbazlıkta yanıltmanın belki de en bilinen biçimlerini, izleyicinin ilgisini belli anlarda belli yerlere çekmek türü fiziksel yanıltmalar oluşturuyor.
Burada asıl amaç izleyicinin ilgisini belli bir anda belli bir noktaya çekmek ve o noktaya yoğunlaşmasını sağlamak. Örneğin, sihirbaz numarasının en can alıcı noktasında sahne arkasındaki bir gürültüyle izleyicinin ilgisini oraya yönlendirebiliyor. Ancak, fiziksel yanıltma kimi zaman çok daha ustalıklı bir uygulamayı da gerektirebiliyor.
Ruhbilimsel yöntemler
İzleyicilerin tanık oldukları görüntü karşısındaki düşüncelerine yön vermek amacıyla başvurulan ruhbilimsel yanıltma biçimleri de vardır.
Örneğin, sihirbaz izleyicilere elinde sıradan bir kese kağıdı olduğunu söyleyebilir. Bu duyuru karşısında izleyici bunun gerçekte öyle olmadığını düşünür ve ilgisini kese kağıdıyla yapılabilecek numaralara odaklar. Bu arada sihirbazın kullandığı bir başka sahne donanımı gözden kaçıverir...
Bu stratejilerin birçoğunda insanın görme duyusuyla ilintili birtakım şaşırtıcı özelliklerden yararlanılır. Dış dünya ile ilgili görsel deneyimlerimiz genellikle düzenli ve sürekli bir değişimden ibarettir.
Bu düzenli akışta A’nın arkasından B gelir, B’yi C izler. Gözlerimiz ve dikkatimiz bir nesneden ötekine kayarken, bilgi de gerçekte belli aralıklarla özümsenir. Bu süreç beklentilerimize bağlı olarak görsel, işitsel ve dokunsal birtakım dış etmenlerin de katkısıyla belli bir görüntüye dönüşür.
Ruhbilim uzmanları kısa yoldan edinilen bu zekasal veriler sonucunda açıkça ortada olanı görmezden gelebileceğimizi, ya da hiç yaşanmamış olgulara tanık olduğumuz inancına kapılabileceğimizin artık bilincindeler.
Goril olayı
Goril olayını ele alalım. 1999 yılında Harvard Üniversitesi ruhbilimcilerinden Daniel Simons önderliğindeki bir ekip "Dikkatsizlikten kaynaklanan körlük" durumunu şaşırtıcı bir örnekle gözler önüne serdi.
Deneklere basket topuyla aralarında paslaşan, yarısı siyah yarısı beyaz tişörtlü insanların olduğu bir film izleten Simons onlardan yalnızca beyaz tişört giyenlerin topu kaç kez pasladıklarını öğrenmek istedi. Deneklerden istenen bu görev oldukça incelikliydi ve yoğun bir dikkati gerektirmekteydi.
Filmin sonunda deneklerin ekranda bir goril görüp görmedikleri soruldu. Yaklaşık yarısı bir gorilin gözlerinden kaçabileceğine ihtimal vermediklerinden soruya olumsuz bir yanıt verdiler.
Dikkatsizlik kaynaklı körlük
Ancak, ikinci kez izlediklerinde filmin ortalarında goril kılığına bürünmüş bir kişinin sahaya çıkıp oyunculara katıldığına tanık oldular.
Şimdilerde Illinois Üniversitesi’nde görevli olan Simons’a göre "dikkatsizlikten kaynaklanan körlük" bakmakla bilinçli bir biçimde görmenin farklı kavramlar olduğunu ortaya koyuyor.
Bu durum kaza yapan sürücülerin genellikle ortalıkta başka bir araba görmediklerini öne sürmelerinin nedenini de açıkça ortaya koyuyor.
Sihirbaz, doğal olarak, işini şansa bırakmaz. Böylesine belirgin olduğu göz önünde tutulduğunda, goril etkisi şaşırtıcı bir başarı oranına sahip olsa da, izleyicinin yarısı bunu yutmaz. Bu da, sihirbazın başarısı açısından oldukça olumsuz bir durumdur. Gelgelelim, goril etkisinin gözler önüne serdiği olgu çok daha incelikli biçimlerde sihirbazlığa uygulanabilir.
Örneğin, söz konusu olgu iki sihirbazın yarattığı yeni oyuna esin kaynağı oldu. Hertfordshire Üniversitesi ruhbilimcilerinden Richard Wiseman ve Edinburgh Üniversitesi tarihçilerinden Peter Lamont bir deste oyun kağıdının izleyicinin gözleri önünde renk değiştirdiği izlenimi veren basit bir yanılsama şakası tasarladılar.
Anahtarı bükme olayı
Duyduklarımız da düşüncelerimizi belirlemede aynı oranda etkili olabilir. Wiseman bu yılın başlarında yayımlanan ve telkinin gücünü ortaya koyan araştırmasında bu olaya dikkat çekiyor.
Araştırmada iki ayrı gruba ayrılan deneklerden bir sihirbazın görünürde beyin gücüyle bir anahtarı büktüğü, gerçekte el çabukluğunun etkili olduğu bir filmi izlemeleri isteniyor.
Filmin sonunda sihirbaz bükülmüş anahtarı kameranın önünde masanın üzerine koyuyor. Filmin farklı bir kopyasında, öyle bir durum söz konusu olmadığı halde, sihirbaz filmin sonunda anahtarın bükülmeyi sürdürdüğünü belirtiyor.
Denekler sorgulandığında, filmin bu kopyasını izleyenlerin %40’ı anahtarın masanın üzerine konduktan sonra da bükülmeyi sürdürdüğüne gözleriyle tanık olduklarını öne sürüyorlar. Sihirbazın böyle bir yorumda bulunmadığı kopyayı izleyenlerin ise yalnızca %5’i bükülmenin sürdüğü yönünde bir görüş belirtiyor.
Beni aldatacak
Sihirbazlık kimi açılardan öteki aldatma biçimlerinden farklı bir özellik taşıyor: izleyici gösteriyi sergileyen kişinin sonuçta kendisini aldatacağını başından biliyor ve yanılsama numarasının düzeneğini keşfetmeye çalışıyor.
New Scientist’ten aldığımız bu ilginç yazı şöyle sürüyor: İzleyici olayı bir tür zekasal meydan okuma, ya da beyin cimnastiği olarak değerlendiriyor. Öte yandan, olayın püf noktasını yakalayamamış olmak izleyicide genellikle düşkırıklığına neden olmuyor.
Tam tersine, kötü bir gösteri izlemek onları hüsrana uğratabiliyor. İzleyici ile sihirbaz arasında bir tür anlaşma söz konusu oluyor ve bu anlaşmanın ödülü olarak şaşırtılmayı umuyor.
Steinmeyer, "Sihirbazın görevi izleyiciyi şaşırtmaca, büyülenme ve kuşkunun kol gezdiği ve ödül olarak gönlünü eğlendirdiği bir yolculuğa çıkartmaktır," diyor.
Wiseman gibi ruhbilimciler sihirbazların sahip olduğu ruhbilimsel bilgi dağarcığının kaynağını deşmeye çalışıyorlar. Sihirbazların engin bir bilgiye sahip oldukları görüşüne katılan Simons da, bu bilgilerin dikkat ve algılamayla ilgili araştırmalara ışık tutabileceğine inanıyor.
Bu düzenli akışta A’nın arkasından B gelir, B’yi C izler. Gözlerimiz ve dikkatimiz bir nesneden ötekine kayarken, bilgi de gerçekte belli aralıklarla özümsenir. Bu süreç beklentilerimize bağlı olarak görsel, işitsel ve dokunsal birtakım dış etmenlerin de katkısıyla belli bir görüntüye dönüşür.
Ruhbilim uzmanları kısa yoldan edinilen bu zekasal veriler sonucunda açıkça ortada olanı görmezden gelebileceğimizi, ya da hiç yaşanmamış olgulara tanık olduğumuz inancına kapılabileceğimizin artık bilincindeler.
İskambil kağıdı numarası