Güncelleme Tarihi:
Futbolun “en”lerini bir araya getiren Şampiyonlar Ligi 2021-2022 sezonuna bir hayli hareketli başladı. Kariyeri Barcelona ile özdeşleşen Messi göz yaşları içinde Barcelona’yı bırakarak Paris'in yolunu tuttu. Cristiano Ronaldo ise İtalyan ekibi Juventus’dan ayrılarak, 12 yıl aradan sonra Manchester United’a geri döndü ve kıta Avrupa’sındaki futbol rekabetinin kızışacağının sinyallerini verdi. Futbolseverler, kulüp bütçeleri milyarlarca avroya ulaşan takımlara odaklanmışken, bir futbol takımı aradan sıyrıldı ve tüm paradigmayı tersyüz etti. Bu takım Sheriff Tiraspol’den başkası değil.
Birçok insanın varlığından haberdar olmadığı, Moldova ve Ukrayna arasında bulunan de facto bir devlet olan Transdinyester’in futbol takımı Sheriff Tiraspol’un Şampiyonlar Ligi’nde yarattığı sarsıcı etki, dünyanın ilgisini bu bölgeye yöneltmesine neden oldu.
Hırvat devi Dinamo Zagreb’i eleme turu ilk maçında 3-0 yenen Sheriff Tiraspol’un orta saha oyuncusu Edmund Addo, maçın son düdüğüyle birlikte, yüzünde bir çocuk gülümsemesiyle arkadaşlarına bakıyordu. Başarıda önemli katkısı bulunan Yunan asıllı kaleci Giorgos Athanasiadis ise ayakta duramıyordu. Saha kenarında antrenör Yuriy Vernydub, kendinden geçmiş bir halde dans ediyordu ve ilk defa Devler Ligi'ne çıkacak olmanın keyfini doyasıya yaşıyordu. Evet, o gece “itilaflı” küçük bir bölgeden gelen bu takım, devler ligine katılmaya bir adım uzaklıktaydı. Zagreb ile oynanan ikinci maç berabere bittiğinde, farklı ülkelerden gelen oyuncular kariyerlerinde ilk kez Şampiyonlar Ligi’ne çıkmanın coşkusunu yaşıyordu.
'LİGDE YERİ YOK' DENİLDİ, LİDERLİK KOLTUĞUNA OTURDU
Şampiyonlar Ligi grup kuraları çekildiğinde dünya lideri Real Madrid ve Inter’in bulunduğu, Shakhtar Donetsk gibi güçlü bir ekibin yer aldığı D Grubunda şanslarının olmadığı söylendi. Hatta bazı yorumcular durumu daha da ileri götürerek, böyle bir takımın Devler Ligi'ne alınmasının dahi hata olduğunu dile getiriyordu. Transdinyester takımı, Shakhtar Donetsk’i 2-0’lık bir skorla mağlup edince tüm tahminciler bir sonraki maça dikkat kesildi. Öyle ya, siyasi belirsizlikler içinden sıyrılıp gelen böyle bir takım dünya devini yenemezdi. Tüm tahminler boşa çıktı; 12,38 milyon avroluk piyasa değeri bulunan, adı sanı duyulmamış bir takım, 795,50 milyon avroluk piyasa değeriyle ligin en zengin takımlarından olan İspanyol devi Real Madrid’i 2-1’lik bir skorla Santiago Bernabeu Stadı'nda mağlup etti ve grup liderliğini göğüsledi.
Sheriff Tiraspol, 19 Ekim’de grubun bir diğer zorlu ekibi Inter ile karşı karşıya gelmeye hazırlanıyor. Orta Avrupa takımı bu maçı kazanması durumunda bir üst tura çıkmayı büyük ölçüde garantileyecek. Sheriif'in hikayesi, The New York Times’ın baş spor yazarı Roy Smith’in de gözünden kaçmamıştı. “İtilaflı bir bölgeden çıkan peri masalı” başlıklı yazısında Smith, bir futbol kulübünün öyküsünden yola çıkarak bir ülkenin hikayesine odaklanıyor.
SHERİFF TİRASPOL’UN PATRONU ESKİ KGB GÖREVLİSİ
“Dünyayı şoke eden bu takımın hikayesi nedir?” sorusuna yanıtlara arayan Roy Smith, peri masalının ardındaki tabloyu resmetmeye girişiyor. Gelin takvimleri geriye alalım; 1990’ların başında Sovyetler Birliğinin (SSCB) çözülüşüyle birlikte orta Avrupa ülkelerinin pek çoğu siyasi belirsizliklerle karşı karşıya kalmıştı. Moldova’nın en doğusunda bulunan Dinyester nehrinin yer aldığı bölge halkı, Moldova’nın bağımsızlık kararını tanımayarak, Transdinyester adı altında tek taraflı bağımsızlığını ilan etmiş ve Rusya’dan yana bir siyasal hat belirlemişti. Güney Osetya, Dağlık Karabağ Cumhuriyeti ve Abhazya tarafından tanınan ama hiçbir Birleşmiş Milletler ülkesi tarafından tanınmayan Transdinyester'in takımı Sheriff Tiraspol, tüm bu karışıklıklar nedeniyle UEFA'ya göre Moldova takımı olarak görülüyor.
Ancak Sheriff Tiraspol kendisini Moldova'nın bir parçası olarak görmüyor. Açıkça belirtilmese de, arkasında Rusya’nın garantörlüğü bulunan ülkenin tüm kurumlarının başında eski Sovyetler Birliği İstihbarat ve Gizli Servis (KGB) görevlileri bulunuyor. Örneğin, Sheriff şirketinin sahibi ve eski KGB görevlisi Viktor Gushan’ın spor kulübü başta olmak üzere ülkede pek çok altyapı yatırımları bulunuyor. Öyle ki çoğu Moldova takımı köhne sahalarda maçlara çıkarken, Sheriff Tiraspol’un 200 milyon dolara inşa edilmiş son teknoloji stadyumu bulunuyor.
‘SERMAYE BİRİKİMİ YASADIŞI FAALİYETLERDEN’
Üretime dayalı bir kalkınma modelini hayata geçiremeyen ve ekonomik darboğazda olan ülke halkı ciddi bir yoksullukla boğuşuyor. Peki o zaman, Sheriff Tiraspol’un zenginliğinin kaynağı nereden geliyor? Ülke ekonomisini elinde tutan bu şirket bir tür monopol konumunda denebilir. Roy Smith’in yazısında, şirketin sermaye birikimini asıl olarak yasadışı faaliyetlerden sağladığı iddia ediliyor.
Transdinyester, sınır güvenliğinin bulunmadığı ve denetimin sağlanamadığı bir ülke görüntüsü veriyor. Bu durumun da ülkeyi kaçakçılık merkezi haline getirdiği ileri sürülüyor. Transdinyester'in Avrupa'nın en büyük kaçak silah depolarından biri olduğunu belirten Smith, uyuşturucu kaçakçılığı, sigara kaçakçılığı ve her türlü yasadışı faaliyetin merkezinde olduğunu belirtiyor.
2006 yılında Avrupa Birliği Sınır Güvenlik Ajansı (FRONTEX) bölgenin ithalat istatistiklerini incelediğinde anormal verilere ulaşmış. Buna göre, Transdinyester’e yıllık kişi başı 200 kilodan fazla paketlenmiş ithal tavuk girdiği saptanmış. Bu paketlerin içinde ne olduğu ise gerçekte bilinmiyor. Sheriff şirketinin patronu Gushan bile durumun yarattığı ikilik arasında kaldığını itiraf etmek zorunda kalıyor.
‘TRANSDİNYESTER EL ELE VERMİŞ, SHERİFF İÇİN ÇALIŞIYOR’
Transdinyester’de kafanızı nereye çevirirseniz Sheriff şirketinin bir iştirakini bulabilirsiniz. Süpermarket zincirleri, benzin istasyonları, televizyon kanalı, telefon operatörü ve daha niceleri… Moldovalı gazeteci Ion Jalba bu durumu tarif ederken, “Tüm Transdinyester el ele vermiş, Sheriff için çalışıyor ve ülkedeki her şey bu şirket tarafından kontrol ediliyor. Çeşitli işletmeleri, yakıt istasyonları ve spor kulübü var. Adeta bu ayrılıkçı bölgenin kaynaklarından beslenen küçük bir çocuğa benziyor” ifadesini kullanıyor.
Elinde ciddi bir sermaye bulunduran Sheriff şirketinin futbola ayırdığı paraya bölge kulüplerin ulaşması da bir hayli zor görünüyor. Şirket, oyuncularına aylık 15 bin dolar ödeme yaparken, diğer kulüplerde top koşturan futbolcular sadece birkaç yüz dolar kazanabiliyor. Moldova’nın en büyük takımı Zimbru Kişinev bile, kendi stadyumunu milli maçların oynanması için federasyona kiralayarak ayakta kalabiliyor. Moldovalı spor yazarı Cristian Jardan, Moldova ve Transdinyester arasındaki siyasi gerilime rağmen, Sheriff’in Moldova Futbol Federasyonu (FMF) ile yakın ilişkileri olduğunu belirtiyor ve şu şekilde devam ediyor: “Burada futbol sektörü tam anlamıyla Sheriff’in kontrolünde.”
MOLDOVA FUTBOLU BAHİS ÇETELERİNİN ELİNDE
Bu öyle bir ilişki ki, Moldova Futbol Federasyonu, Sheriff’in Şampiyonlar Ligi elemelerine hazırlanması için sezonun başlangıcını ertelemekle kalmadı, kulübün kadrosunu güçlendirmesinin önündeki engelleri kaldırmak için yabancı sınırını da esnetti. Mevcut durumu değerlendiren eski federasyon başkanı Ion Testemitanu, “Moldova’da hiçbir kulüp bu rekabetin içine dahil olamaz” açıklamasını yapıyor. Geçtiğimiz yıl Moldova’da, yolsuzlukla mücadele kapsamında kamu denetçilerinin başlatmış olduğu soruşturmada, futbol liginde oynan 20 maçın önceden ayarlanmış olduğu tespit edilmiş. Öyle ki, bu şebekenin maçları garanti altına almak için oyuncuları da sistemin içine dahil ettikleri ortaya çıkartılmış. Ziarul da Garda gazetesinde yayımlanan habere göre, bahis çetesi tarafından oyunculara “kazanmanın değil, kazanç sağlamanın” öncelikli olduğu söylenmiş. 2015 yılında FMF’nin başkan yardımcılığında bulunan ve futbol milli takımının menajer yardımcısı olan Ion Testemitanu, Moldova’daki bahis şebekesinin uluslararası bağlarına ilişkin şunları söylüyor:
“Singapur’dan gelen bir heyet benimle görüşmek istedi. Beni güzel bir restorana götürdüler ve Milli takım maçlarını ayarlamak istediklerini; genç ve kadın milli takım maçları için de aynı şeyi istediklerini söylediler. Düşünmem gerektiğini belirttim ve hemen polise olanları anlattım.”
Testemitanu’nun polisle yaptığı çalışma sonucunda şike çetesi çökertilse de sorun bugün dahi çözülebilmiş değil. Yetkililer, geçen yıl şike çetelerinin maçları ayarlamak için oyunculara 700 bin dolardan fazla para dağıttığını saptadı. Yine, Ziarul da Garda gazetesi tarafından yayımlanan bir haberde, Federasyon görevlilerinin, görev başında olduğu dönemde emlak zengini haline geldiği ortaya çıkartılmıştı. Testemitanu’nun "Federasyon, Moldova’da futbola yatırım yapmıyor; kendine yatırım yapıyor. Eğitim kampları ve tesisleri inşa ediyor ancak FIFA ve UEFA'dan gelen parayı ihtiyacı olan takımlara dağıtmıyor” açıklaması oldukça dikkat çekici.
‘SHERİFF’IN TRANSDİNYESTER’DEN TEK BİR OYUNCUSU BİLE YOK’
Sheriff Tiraspol’un kazandığı başarının Moldova futbolunu ileri taşıyacağı konusundaki inanç oldukça düşük. Spora yönelik yatırımların yetersiz ve tesisleşmenin de bir o kadar yavaş ilerlediğini belirten Cristian Jardan, “Bu sistem kimseyi teşvik etmiyor. Takımda Şampiyonlar Ligi’nde oynayacak Moldovalı bir oyuncuyu bulmak bir hayli zor. Moldovalılardan oluşan bir takım olmayışını geçtim, içinde Transdinyester’den bir tek oyuncu bile yok” ifadesini kullanıyor.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen bu başarının “bir hayalin gerçekleşmesi” olduğunu düşünenler de var. Ion Jalba her şeye rağmen bu takımı Şampiyonlar Ligi’nde görmenin “gurur verici” olduğunu söylüyor ama bu başarının sonucunda somut bir kazanım olmayacağından da oldukça emin. Jalba, “Şampiyonlar Ligi’nden gelen para Sheriff’in kasasına gidecek. Fakat bu olmasa bile Moldova’nın hali hazırda en zengin takımı” açıklamasında bulunuyor. Testemitanu ise kulüp yöneticilerinin Şampiyonlar Ligi’nden gelecek 20 milyon dolara ihtiyaç duymadıklarını belirttikten sonra devam ediyor: “Zaten bütün ülke ellerinde! Şampiyonlar Ligi’nde gruplara kalmak ve iyi sonuçlar almak onlar için bir itibar meselesi.”
Bölgenin kaderini elinde bulunduran bir monopolün, Şampiyonlar Ligi’ndeki zaferi bir anlamda “Pirus Zaferi”ne benziyor. Bu başarıyla birlikte tüm spot ışıkları Sheriff Tiraspol’un üzerine doğrultulmuş durumda. Parlak neon ışıklarının altında, takımın ve dolayısıyla şirketin gizli kalan tüm gri noktaları kristalize hale geliyor. Bu zafer yel değirmenlerine karşı savaşan cesur bir savaşçının değil, her şeyi öğüten yel değirmenlerinin zaferi. Jardan’ın tabiriyle, “Moldova futbolunun sonu”nu temsil ediyor.
The New York Times’da Roy Smith imzasıyla yayımlanan “When a Fairy Tale Is Disputed Territory” başlıklı yazıdan derlenmiştir.