Sevda Demirel için milletvekili ricası

Güncelleme Tarihi:

Sevda Demirel için milletvekili ricası
Oluşturulma Tarihi: Mart 08, 2004 00:57

Yenikapı-Sirkeci sahil yolundan geçerken Ahırkapı Feneri'nin bitişiğindeki surlar arkasındaki koca demir kapılı ahşap binayı merak etmediniz mi hiç? Neden kapısında gece gündüz taksiler olur?..

Kimi bekler kapının dışındaki kadınlar, erkekler?.. Hem de ta 1930'lardan beri... Kim bilir üç çeyrek yüzyıldır nice karanlık yüzler tanımış, nice kirli gecelere tanık olmuştur? Nice ocakların söndüğüne, kanların aktığına, coplara, tokatlara, tekmelere, rüşvetlere, frengilere, hıçkırıklara, AIDS'lere...

Burası TC Sağlık Bakanlığı İstanbul Deri ve Zührevi Hastalıklar Hastanesi. Var mısınız hastanenin başhekimi enfeksiyon hastalıkları uzmanı Dr. Nezihe Dirlik Baltalı'yı ziyaret etmeye? O halde küçük dilinizi yutmaya, dilinizi ısırmaya, ağlamaya, tepinmeye, çığlık atmaya hazır olun. Bilin ki, bu başhekimin saati Bulgari, çantası Louis Vouitton, ayakkabısı Prada, otomobili Mercedes'tir. Ve yine bilin ki bu başhekim, Denizli'nin tekstil imparatorlarından Nazif Dirlik'in kızı, Derya Baltalı'nın da eşidir. Ve yinede bilinki bugün Dünya Kadınlar Günü’dür.

Cinsel organında yara çıkan utanmasın

- Toplum sağlığı sadece belden yukarısı demek değil, aşağısı da önemli. Başı ağrıyınca rahatlıkla doktora gidiyor, cinsel organında bir yara çıkınca utancından gidemiyor. Çoğu kişi, abuk sabuk pahalı ilaçlarla kendi kendini tedavi etmeye çalışıyor. Boş yere 150 milyonluk iğne yemiş, halbuki bir penisilin 2 milyon lira, iki tane oldun mu olay bitti, üstelik doktor parası da yok. Biz normal bir hastaneyiz, kapımız herkese açık. Niye insanlar başka hastanelerin dermatoloji kliniklerinin önünde kuyrukta bekliyor? Şu anda ben varım, bir cildiye uzmanımız, 5 pratisyen hekimiz var, muayeneye kimse gelmiyor, boş oturmaktan sıkılıyoruz. 80 yatağımız var, hepsi tertemiz, buyurun gelin.

Genelev kadınlarına muayene evi bakar

- Bu hastane genelev kadınlarına bakmıyor, burası Sağlık Bakanlığı'nın bir hastanesi. Genelev belediyenin denetiminde, orada çalışan bayanlar mutat kontrolleri için Karaköy Muayene Evi'ne geliyor. Bizim şanssızlığımız, o istasyonla aynı binada komşu olmamız. Orada belediyeye bağlı doktor, personel çalışıyor, hastaların kan testleri Hıfzısıhha'da yapılıyor, bizimle hiçbir alakası yok. Bize polisin, jandarmanın baskınlarda yakaladıkları hanımlar gelir. Hepsinin muayenelerini yapıp kanlarını aldıktan sonra gerekli ilaçlarını verip taburcu ediyoruz.

Bürokratlara kadın bulunduğunu duydum

- Laboratuvar sorumlusu uzman doktor olarak girdiğim 1985'te ve sonrasında hastanede test sonuçları alınmadan hastaların ‘‘temiz’’ diye çıkışları yapılırdı. Kadınlar aşağılanır, homolar dayak yerdi. Muayenehanesine gelmezse çıkış vermeyeceğini söyleyen doktorların olduğu söylenirdi. Kavga çıkınca polisi çağırırdık, gelip iki tekme ona, iki tokat buna atıp giderdi. Duyduklarımız arasında Ankara'dan gelen bürokratlara buradan bayanların temin edildiği bile vardı. Beni emrivakiyle zorla 1987'de başhekim yaptıklarında önce eşimin sağladığı maddi imkanlarla hastaneyi yeniledim. Yıkık tavanlarından iğrenç banyolarına, pis mutfaklarına, koğuşlarına kadar hepsini değiştirdim. Eski köhne sistemini kökünden değiştirmeye kararlıydım. Doktorlar viziteye çıkacak, hastalar yatağında yatacak, ziyaretçi de kabul edilecekti. Hasta ve çevresindeki kişiler, çok mecbur olmadıkça kesinlikle benimle muhatap olmayacaktı. Hiç kimseye nereden ne baskı gelirse gelsin kimseye özel muamele yapılmayacaktı. Ziyaretlere izin verdikten sonra bir de baktım ki, gelenlerin hepsi onları pazarlayan adamlar. Aşırı samimi davranışlar da başlayınca ziyaretleri kaldırdım.

Sınırdışı edilmemek için Türklerle evleniyorlar

- 1985'te bize gelen hanımların hepsi Türktü, arada bir homoseksüeller de gelirdi. 1990'lı yıllarda büyük bir zenci furyası başladı, öyle ki arkadaşlarımız kan almak için onların yaşadığı Cihangir'e giderdi. Bunların arasında çok fazla sayıda AIDS'li vardı. 1995'ten itibaren Rumen akını başladı, hasta profilimizin yüzde 50'sini onlar oluşturuyordu. Daha sonra Moldavyalılar çoğaldı, özellikle bavul ticareti döneminde. 1997'den sonra bu kadınlar sınırdışı edilmemek için çok büyük paralar karşılığında Türklerle evlenmeye başladı. Artık polisin, jandarmanın buraya getirdiği 100 yabancı kadından 98'i Türk soyadlı. Hikayeleri hep aynı, Türkle evlenmiş, birkaç ay sonra kocası onu terk etmiş, o da geçimini sağlamak için bu yola sapmış. Bakıyorsunuz vesika almak için Fuhuşla Mücadele Komisyonu'na müracaat etmiş.

Ziyaretçileri haraca bağlayan kapı polisi

- Bir dönem kapıda emniyetin gönderdiği bekçi vardı, sünepenin teki. Ne zaman arasan kafeteryada kendinden geçmiş vaziyette kızlarla muhabbette. Bekçiyi aldırttım, yerine polis gönderdiler. Polis bana gelen misafirleri bile arıyor, hatta donunu çıkart filan diyor. Gelenlerin önce kendisini görmelerini söylüyor, herkesi haraca bağlamış. Hemen vilayete bir yazı yazıp onu da gönderdim, şimdi kendi kendimizi koruyoruz.

Yarım kamyon bozuk Eliza kitini attım

- Hastanemizde en son jenerasyon test kitleri kullanıyoruz, 1992'den beri AIDS doğrulama merkeziyiz. Bir kişinin gerçekten AIDS'e yakalanıp yakalanmadığının kesin sonucu bizim yaptığımız son tahlille belli oluyor. Körfez Savaşı'nda buraya yarım kamyon Eliza kiti gönderdi dönemin sağlık bakanı. Bunlarla 90 serum çalıştım, 15 tanesi pozitif çıktı, böyle bir şeyin olması mümkün değil. Piyasadan kendi paramızla yeni jenerasyon kitlerden satın alıp ötekilerin kontrolünü yapıp doğrulamaya başladık. Baktık olacak gibi değil, müdürlüğe gönderilen kitlerle çalışamayacağımızı bildirdik, hepsi imha edildi. Bu işten kimler kazandı acaba, yazık günah değil mi insanımızın canına, devletimizin parasına?

Bir kişinin gerçekten AIDS'e yakalanıp yakalanmadığı, Zührevi Hastalıklar Hastanesi'ndeki son tahlille belli oluyor. Burada en doğru ve en kesin sonucu almak için 3 ön test yapılıyor, hepsi müspet çıkarsa o zaman doğrulamaya alınıyor. O da HIV pozitif çıkarsa, kesin AIDS kararı veriliyor.

Sevda Demirel’e de bütün testler yapıldı

- Burası sağlık bakanlarının aklına en son gelecek hastanedir. Genel müdürler bile ‘‘Beni boşuna çağırma, oraya gelirsem hakkımda dedikodu çıkar’’ der. Halbuki burası devletin bir hastanesi, gelirseniz kızlar kucağınıza mı atlayacak? Aklınıza gelebilecek her seviyeden baylar bizi zaman zaman arayıp ricalarda bulunurlar. Mesela Sevda Demirel adlı hanımı getirmişlerdi, anında telefon yağmuru başladı. Kimisi sağlığı konusunda teminat veriyor, kimisi hemen taburcu etmemizi buyuruyordu. Hanımefendiye muayene ve test yapılmadan çıkışını vermemizi isteyenler arasında bir milletvekili ile savcı da vardı. Elbette bu istekleri yerine getirmedik, öteki hanımlara yaptığımız testleri kendisine uyguladık.

YARIN: Genelev abonesi profesör var
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!