Oluşturulma Tarihi: Mayıs 07, 2005 01:43
Her üç kurbanından birinin ölümüne neden olan beklenmedik bir ağır hastalık olarak seyreden septisemiye (kana mikrop ve zehirli madde karışması) yeni biyoteknoloji yöntemleriyle tedavi geliştirilmeye çalışılıyor.
Septisemi nasıl gelişir: Örneğin bir menenjitle ortaya çıkabilir. Mesela çocuğunuz sabah vücudunda isilik ve ateşle uyanabilir, okulda menenjit salgınını duyduğunuz için onu hemen hastahaneye koşturursunuz. Fakat yolda daha da kötüleşir ve bilincini yitirmeye başlar Hastahanede septisemi teşhisi konur. Septimesi, patojenlere, herhangi bir yaralanmaya ve bunlarla birlikte vücut sıcaklığı, kalp atışı, solunum hızının değişmesine vücudun verdiği tepkidir. Eğer tepki ağırlaşır, kalp, böbrekler ve karaciğer gibi önemli organlar ciddi boyutlarda işlevini yitirmeye başlarsa, bu duruma ağırlaşmış septisemi denir.
Son 20 yılda ağır septiseminin altında yatan nedenlere ilişkin görüşler değişti ve ilaçların bu hastalığı yeneceği yönündeki umutlar da arttı.
Bir çok örnekte hastalık menenjitin bir yan etkisi olarak ortaya çıksa da, birçok hastada hastalığı asıl tetikleyen zatürree, apandisit, kanser, kalp hastalıkları veya bir deri yangısı olabilir. Hatta herhangi bir çocukta bir böcek ısırığı veya bir yetişkinde sıradan bir yaradan bile başlayabilir.
Hastaneye kaldırılan kimselerde rastlanan hastalıklarda ilk iki sırayı kalp rahatsızlıkları ile kanser, üçüncü sırada da ağırlaşmış septisemi gelir.
Batı ülkelerinde, bu hastalığa yakalananlar yoğun bakım ünitesinde haftalarını ve milyarlarca lira harcar. Ağır septisemi sadece ABD’de yıllık 17 milyar dolarlık bir harcamayı içerse de, ne hastalık tam olarak biliniyor, ne de AIDS veya kansere yardım eden vakıflarca dikkat çekiliyor.
Bağışıklık hücreleri
Ağırlaşmış septisemiye ilişkin teoriler yıllarca bu hastalığın ürettiği zehirli moleküller ile bakteriler üzerinde yoğunlaştı. Bu bakteriyel zehirli maddelerin doğrudan hücrelere ve organlara zarar verdiği düşünüldü. 1980’lerdeyse New York’tan Lloyd Old ve ekibi, farelerdeki tümörlerin büzüşüp ölmelerine neden olan yeni bir bağışıklık hücresi molekülü, diğer bir deyişle bir sitokin tespit etti ve adına kimyasal tümör nekroz faktörü (TNF) koydu.
Bir deneyde farelere bakteriyel zehirli maddeler, öldürücü oranda enjekte edildi. Ardından da TNF’ye karşı antikorlar verilen farelerin, bu tür bir zehirlenmeden korundukları saptandı. Ağırlaşmış septiseminin başlamasına neden olan gizemli zehirlerden biri de TNF miydi?
Farelere TNF yüklemesi yapıldığında hayvanlarda bir tür şok ve doku yarası yaşandı. Bu durum, ağır septisemiyle birlikte tansiyonu ve kalp atışı aniden duran hastalarda da ortaya çıkan septik şoktan neredeyse farksızdı. 1986’da, Science dergisinde çıkan bir makalede, bir septik şokun ortaya çıkması için TNF’nin yeterli olabileceği kaydedildi.
Ardından, bu bilgilerin septik şokun tedavisi için bir temel teşkil edip etmeyeceği araştırıldı. 1987’de, TNF antikorlarının babun maymunlarında septik şoku önleyebileceği bildirildi. Öte yandan antikorlar, bakteriden ve şokun öncesinde kontrol altına alınmalıydı. Antikorlar, TNF bırakıldıktan sonraki zararı tersine çeviremezlerdi.
Beden üretiyor
Tüm bu çalışmalar, ağırlaşmış septisemiyle bağlantılı zehirlerin en azından bazılarının yalnızca vücudu ele geçiren bakteriler tarafından değil, hastanın kendi bağışıklık sistemi tarafından üretildiğine ilişkin çok kuvvetli birer kanıttılar.
Çok kapsamlı olmayan bir yaralanma veya bir yangı sonrasında, patojenleri öldürmek ve iyileşmeyi hızlandırmak için yararlı bağışıklık tepkileri devreye girer.
Normal bir bağışıklık tepkisindeyse, sitokinler ön safhalara çıkarak kimi bağışıklık hücresinin aktivitesini taklit ederek onların yerine geçer ve kendini güçlendirir.
TNF araştırmaları, yararlı yanlarının yanında sitokinlerin çok büyük bir tehlike içerdiklerini de ortaya koydu.
Bu noktada, biyoteknoloji endüstrisi ağırlaşmış septisemi hastalarında TNF antikorları denemelerine başladı. Ancak tedavi hayatta kalmayı önemli ölçüde arttırmadı. İlk olarak, denemelerdeki hastaların birçoğu septik şok yaşamazken, şokun var olmadığı diğer türdeki septisemiyi taşıyordu. İkinci olaraksa, septik şok yaşayan hastalar, bağışıklık sistemlerinin TNF üretimini durdurmasıyla iyileşiyordu. Antikorların, TNF yüksek seviyelere ulaşmadan hastalığın çok erken safhalarında kontrol altına alınmaları gerektiği yönündeki yargılar, klinik denemelerde geçerli olmamıştı. Çünkü hastaların büyük bir kısmının tedavide TNF seviyelerinde büyük bir artış gözlenmedi.
Başka hastalara yaradı
Uzmanlar yine de, TNF antikorlarının, milyonlarca insanın hayat kalitesini yükselten bir yararını buldu. Bunlar septisemi veya septik şok taşıyan hastalar değil, romatizmal arterit veya enflamatuar bağırsak hastalığına yakalanan kimselerdi. Otoimmün hastalıklara dahil olan her iki rahatsızlıkta da aşırı bir sitokin üretimi olur. 1990’lardaysa diğer sitokinlerin de şok içermeyen ağır septisemiyle bağlantılı olup olmadığı araştırıldı ve sitokin gibi davranan HMGB1 adlı bileşik saptandı. Hücre çekirdeğinde yer aldığı da bilinen ve kromozomların yapısına katkıda bulunan HMGB1, tam olarak septik şoka neden olmuyor.
New Scientist’teki habere göre, ancak ağır septisemiye çok benzeyen bir şekilde, hayvanlarda organ yetmezliği yaratıyor. Ayrıca, ağırlaşmış septisemi hastalarının kanlarında çok çok yüksek seviyelere çıktığı da tespit edildi. Geçen yılsa, HMGB1 antikorlarının, ağır septiseminin bir modeli olarak kabul edilen ölümcül peritonit hastalığına yakalanmış fareleri koruduğu açıklandı.
Şimdi ağır septisemiye neden olan daha başka moleküller de peşinde bilim.