F.BAHÇE’nin en çok eleştiri aldığı günleri yaşıyorduk. Sarı lacivertli takım, Bursaspor’un 5, Trabzon’un ise 9 puan gerisine düşmüştü. Tüm eleştiri okları Başkan Aziz Yıldırım’a yönelmişti.
- Bu takım ilk 3’e bile giremez.
- Aykut istifa etmeli.
- Yönetim de bırakmalı.
Anlayacağınız ortalık toz dumandı.
Futbol kamuoyunda neredeyse hiç kimse
Fenerbahçe’nin ligin zirvesine oturacağını düşünmüyordu. İşte tam bu günlerde Başkan Aziz Yıldırım ile bir öğlen yemeğinde bir araya geldim.
Kupadaki Yeni Malatya maçının hemen sonrasıydı. Fenerbahçe elenmiş, kara bulutlar bir kez daha etrafı sarmıştı. Restauranta girer girmez bakışlar Aziz Yıldırım’a yöneldi. İtiraf edeyim, o bakışlarda rahatsız edici bir şeyler vardı. Sanki tüm Fenerbahçeliler gözleriyle Aziz Yıldırım’a, “Bu takımın hali ne?” diyerek hesap soruyordu. Yemeği yedik, Başkan daha orada kalmak istemiyordu;
- Haydi Sinan gidelim.
- Nereye Başkan...
Kimse bir yere gidemez
Ortak bir arkadaşımızın ofisine doğru yol almaya başladık. O arada telefonum çaldı. Hürriyet Spor Müdürü Mehmet Arslan arıyordu.
- Sinancığım, Aykut Kocaman az sonra Antalya’da basın toplantısı düzenliyor. İstifa eder mi?
- Bir dakika soralım.
- Başkanım, Aykut Hoca istifa eder mi?
Aziz Yıldırım’ın o günkü sözlerini hiç unutmuyorum.
- Yok öyle istifa, kimse bir yere gidemez. Bırakıp kaçmak yok. Kendisi istediği sürece Aykut bu takımın başında kalacak. Ama bugün kendi istese de bırakamaz.
Aziz Yıldırım ile birlikte arkadaşımızın ofisine çıktık. Aykut Kocaman’ın basın toplantısı başlamıştı.
F.Bahçe, Yeni Malatya’ya kaybetmiş, moraller bozuktu. Bıkkın, teslim olmuş bir ifade vardı Kocaman’ın bakışlarında.
Açık açık yazayım; o bakışlar “Havlu atmış bir teknik direktörü” simgeliyordu. Bu görüntü ile Fenerbahçe’nin ayağa kalkacağına ihtimal vermiyordum. Bunu Aziz Başkan’a da söyledim:
Antalya’ya gider, hallederiz- Bu takım nasıl düzelir, baksana Aykut Hoca’nın gardı düşmüş, takım yürümüyor.
Son derece kendinden emin yanıt verdi:
- Hallederiz, hallederiz Sinancığım. Antalya’ya gideriz, hallederiz.
Çok ikna olduğumu söyleyemem. Ama artık herhangi bir yorumda da bulunmadım.
Ama bugün gelinen noktaya bakıyorum ve Sayın Başkan’a hak veriyorum. Düşünün ilk yarının 2 maçında olumsuz sonuçlar alınsaydı bugün Aziz Yıldırım hedef tahtasına oturtulmuştu. Ama şimdi hiç onun isminden söz edilmiyor.
“Takım başarısız, kongreye gidelim diyenler” şimdi hiç seslerini çıkarmıyor.
İşte yükselişe geçişin perde arkası: Santos, hocasından özür diler, sorun çözülürNeyse ben yine anlatmaya devam ediyem. Buraya kadar “Devre arası krizi”nin nasıl atlatıldığın yazdım. Bundan sonra anlatacaklarım ise “Yükselişe geçişin perde arkasını” oluşturucak.
Unutulduğunu sanmıyorum ama ben yine de hatırlatayım. Andre Santos, Aykut Kocaman ile ilgili son derece çarpıcı açıklamalar yapmıştı. Ve ortalık da birbirine girmişti. Gazetelerde çıkan
haberler, bu açıklamaların Santos’un sonunu getirdiği yönündeydi.
Ben de artık Santos ile yolların ayrılacağına inanmaya başlamıştım. Aziz Başkan ile birlikte olduğumuz bir gün bu konuyu sordum:
- Ne olacak Santos konusu başkan?
- Hocasından özür diler, olur biter. Gelinen noktada Santos’un performansı belli. Bir futbolcuyu kaybetmek o kadar kolay değil. Hele Brezilya Milli Takımı’nın oyuncusuysa.
Şimdi düşünüyorum da, Başkan yine haklı çıktı. Bakın Santos’un son dönemlerdeki formuna ve takıma katkısına...
Alex de Souza büyük bir yıldız istediği sürece Fener’de kalırGelelim en büyük yıldızın krizinin nasıl çözüldüğüne.
Sezon başında, tartışılıyordu;
- Alex gitsin mi, kalsın mı? Koşar mı, koşmaz mı. Oynar mı, oynamaz mı?
Bırakın bunları, artık futbolculuğu tartışılmaya başlanmıştı. Türkiye neredeyse bu konuda ikiye bölünmüşken, duruşunu hiç değiştirmeyen isim yine Aziz Yıldırım oldu.
Başkan’ın, Alex’e özel bir sevgisinin olduğunu her zaman duyar ve bilirdim. Ama bu tartışmalar belki onun düşüncesini de değiştirmiş olabilirdi. Merak edip bu konuyu açtım. Aldığım yanıt beni hiç şaşırtmadı:
- Alex mi? O büyük bir yıldız istediği sürece Fenerbahçe’de kalır. Ama futbolcu olarak ama başka bir görevle.
Bu sözlerin altında aslında çok şeyler gizliydi. Önce ben kendi düşüncemi yazayım, sonra perde arkasını aralarız.
“Devre arası pek çok takım, çok önemli transferler yaptı. Ama en büyük ve en ucuz transferi Fenerbahçe Alex ile yaptı. Geçtiğimiz sezon aldığı paranın çok çok altında bir rakama 2 yıllık daha imza attı. Ve verimini 2, hatta 3 kata çıkardı.”
Peki imzayı nasıl attı?Dedim ya, Alex’in Aziz Yıldırım’da özel bir yeri var. Doğrusu Alex de, Yıldırım’a saygı ile bağlı. Karşılıklı bu sevgi, Alex ile pazarlıklarda ortaya çıktı. Başkan ona tek bir şey söyledi:
- Herkes seni ıslıklarken, ayağa kalkıp alkışlayan sadece bendim. Bunu biliyorsun değil mi?
Bu konuşma imzanın atılmasında çok önemli bir etkendi. Hem madden hem de manen.
Bundan sonrasını biliyorsunuz.
Krizi iyi yönettiAlex coştu, Fenerbahçe coştu, Kocaman coştu. Ve Fenerbahçe liderliğe oturdu. Kötü giderse, “Yönetim istifa, Aziz Yıldırım istifa” İyi giderse yönetime de, Yıldırım’a da tek kelime yok.
Bu birazcık da olsa insafsızlık değil mi?
Bu yaşadıklarım, tecrübeli bir başkanın krizi nasıl yönettiğinin, takıma, teknik direktörüne ve futbolcusuna nasıl sahip çıktığının gerçek hikayesi.
Dakikalarca ayakta alkışlamıştıAziz Yıldırım, 14 Şubat 2007’deki AZ Alkmaar maçında taraftarlarca protesto edilen Alex’i, 18 Şubat’taki Sakarya karşılaşmasında oyundan çıkarken ayakta alkışlamıştı.
Alex gibi birini karalamak yanlışBaşkan Aziz Yıldırım, Alex’i Sakaryaspor maçında neden alkışladığını Hürriyet’e anlatmıştı: “Üç kişi ‘iyi oynamıyor’ diye yazdığı için Alex gibi bir oyuncuyu karalamak yanlış.”
Sinan Engin