Türkiye’nin bir türlü içinden çıkamadığı alışık yıkım-yara sarma sarma dönemi başladı. Basında ‘doğanın acı intikamı’ ya da ‘bilime kafa tutmanın cezası’ konusunda görüş bildirip duruyoruz. Bu yazıda da selin oluşumuna, sel ile sel afetinin birbirine karıştırılmasına yönelik yapılan ‘kötü bilim’ örneği bazı açıklamalara ve selin felakete dönüşmesini önlemeye yönelik yıllardır gözden kaçan ve unutulan önemli bazı noktalara kısaca değinmek istiyorum.
Kötü bilime hayır!
Thomas Cardinal Wolsey (1471-1530) "Kafalara neler koyduğunuz konusunda çok, ama çok dikkatli olun; çünkü onları bir daha asla değiştiremezsiniz" der. Yaklaşık olarak 500 yıl sonra da olsa, bilimsel kavramların öğretilmesinde ve açıklanmasında yanlış bilgi, örnekler ve çizimlerin kullanılması, fiziksel olgular için insani davranış ve duygulara sahiplermiş gibi benzetmelerin (Pathetic Fallacy) yapılması, üzerinde durulan önemli bir eğitim ve öğretim problemidir. Artık bizim ülkemizde de sel dahil hiç bir şey, yanlış örnekler verilerek açıklanmamalıdır.
Neden ağaç kesimi mi
Basında selin nedeni olarak yapılan açıklamalarda ‘yeşil tahrip edildiği için toprak suyu tutamadı’, ‘yeşilin imhası’ veya ‘yeşil katliamı’ öne çıkan noktalar oluyor. Benzer açıklamaları geçen yıllarda da kuraklık için duymuş ve okumuştuk. O zaman ‘Kuraklık, yer çekimi gibi bir doğa kanunudur. Nasıl ki suyun çoğu (sel) ölümcül ise, suyun azı da (kuraklık) ölümcüldür. Kuraklık, normal ve bilinen atmosferik sistemler tarafından geçmişte hep oluşturuldu ve gelecekte de oluşturulacak’ demiştik.
Şimdi benzer şeyleri seller için de söylemek zorundayız: Önceki yağmurlarla suya doymuş hale gelen bir yüzeye sağanak halinde uzun bir süre yağan yağmurun sularını toprağın veya ağaçların durdurması mümkün değildir. Dünya üzerinde yağmurlar yağmaya başladığından beri (çöller, el değmemiş ormanlar dahil) dünyanın her tarafında seller olur. Bu nedenle ABD
Meteoroloji İşlerinin sel broşüründe ‘Daha önce burada hiç sel olmadı, denmemeli’ diyen bir uyarı vardır. DSİ’nin hazırladığı Türkiye Akarsuları Taşkın Yıllığı’na bakarsanız, Türkiye’nin de hemen hemen her yerinin sel tehlikesi altında olduğunu görürsünüz. Özetle seller, her yerde görülebilen ve en tahrip edici meteorolojik afetlerden biridir.
Bugünler selin nedeni konusunda kötü bilim yapanlar, ağaç kesiminin, tarla açmanın ve 1980’lerde konuşmaya başladığımız bugünkü küresel iklim değişikliği probleminin hiç gündemde olmadığı yıllardaki selleri nasıl açıklayacak acaba? Örneğin, Milattan Önce 3200 yılında Fırat Nehri taşarak bugün Irak olarak adlandırılan Ur şehrini 2.4 metrelik bir çamurla kaplamıştı. 27 Temmuz 1301 tarihinde Sakarya Nehri taşmıştı. 20 Eylül 1563 yılında İstanbul’da büyük su baskını yaşanmıştı. Rahmetli dedem Trabzon’un Sürmene İlçesi Köprübaşı nahiyesinden 1920’lerdeki sellerden dolayı Maçka’ya göç etmişti...
Özet: sürekli olarak ‘ağaçlar’ ve ‘iklim’ ile ‘hava şartları’ veya ‘meteorolojik afetler’ arasında bağlantı kurmak doğru değildir. Bu tür açıklamalar, sel ve kuraklık gibi meteorolojik afetler sanki sadece ‘ağaçlar kesilince’ veya ‘iklim değişince’ oluşurmuş gibi kamuoyunda yanlış bir kanı uyandırmakta ve gerçek çözümleri de geciktirmektedir.
Sel afetinden korunma
Ülkemizin gelişen şehir, kasaba ve yerleşim bölgeleri, altyapı ve endüstri tesisleri, tarım ve turizm alanları, etkisi her yıl artan sel tehdidi altında. Böylece, son yıllarda sigorta şirketlerinin kayıtlarına göre selden dolayı olan kayıplarda büyük artışlar olmakta. Fakat bunun nedeni artan nüfus ve yerleşim bölgelerinde sellere maruz kalan insan, ev ve tesisteki önemli artıştır.
Bu nedenle selden korunmanın yollarını dört maddeyle özetlemek istiyorum:
1)Sel yataklarına yerleşmemek: Modern afet yönetimin birinci ve en önemli evresi risk ve zarar azaltmaktır. Bu nedenle sel yataklarına yerleşerek, kamp kurarak veya otomobil park ederek kimsenin canını ve malını riske atmasına izin verilmemeli. Yanlış arazi kullanımına müsaade edilmemesi, dere yataklarına müdahale edilmemesi ve sel yataklarına yerleşilmemesi, sellerin bir afete dönüşmemesi için uyulması gereken birinci ve en önemli şarttır. Bu nedenle, geçmiş yıllarda yapılan yanlış uygulamaların önümüzdeki yıllarda tekrar karşımıza bir afet veya felaket olarak çıkmaması için sel yatakları ve heyelan bölgesindeki yerleşimlerin tek tek belirlenip bir plan ve program dahilinde güvenli yerlere öncelikle taşınması gerekmektedir. Yoksa fakir orman köylüsünü ağaçları kesti, yeşili tahrip etti vb. şeklinde suçlayarak bu problemi çözemeyiz.
2) Meteorolojik sel gözetleme ve uyarılarına anında uymak: Dünya Meteoroloji Örgütü’ne (WMO) göre sadece 1980'li yıllarda dünyada 700,000 kişi, meteorolojik afetten dolayı hayatını kaybetti. Meteorolojik afetlerin ‘Önceden Tahmin Edilerek Erken Uyarılarının Yapılabilmesi", deprem vb. diğer doğal afetlerden onları farklı kılan tek ve en önemli özelliktir. Bu özellikten yararlanarak, gelişmiş ülkelerin afet yönetim programlarının bir parçası olan meteorolojik tahmin ve erken uyarı, planlama ve eğitim ile can kayıplarında önemli azalmalar ve ekonomik zararlarda da önemli düşüşler sağlandı (x).Seller ile mücadelede öncelikle sel çeşitleri, sellerin oluşum süreleri ve yerlerinin bilinmesi ile birlikte risk yönetimi uygulamaları önemlidir.
3) Görünüşe aldanmayarak dibi, görülmeyen hiç bir sel suyuna girmemek: Gelişmiş ülkelerde selden ölümlerin çoğunu arabalarıyla sel sularına girip sürüklenen insanlar oluşturur. ‘Dibi görülmeyen suya girme’ diyen Türk Atasözünü unutanlarımız olduğu için bizim de her yıl sel sularına otomobilleri ve özellikle yaya olarak girerek sel sularına kapılarak boğulan bir çok vatandaşımız var.
Sadece 15 cm yüksekliğindeki bir sel suyu bile ayaklarınızı yerden kesebilir. Selden korunmanın en iyi yolu daha yüksek yerlere kaçarak sel bölgesini terk etmektir. Ani sellerde sular, iri kaya parçalarını yuvarlayabilir, ağaçları yıkabilir, binaları tahrip edebilir, köprüleri yok edebilir. Sel suları, 3 ila 6 metrelik yüksekliğe ulaşabilir ve öldürücü çamur ve diğer dağ kalıntılarını beraberinde getirir. Otomobiller de diz seviyesine kadar yükselmiş, yani 60 cm’lik, bir sel suyu tarafından sürüklenebilir. Otomobilinizin etrafında sel suları yükseliyorsa otomobili hemen terk edip yüksek yerlere tırmanın
4. Yükseklere kaçmak: Seller her zaman sadece yağmur yağan yerlerde de görülmez. Günlük-güneşlik olan bir yer, kilometrelerce öteden gelen sel suları tarafından da tahrip edilebilir. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde, medyada sırayla ve anında yapılan ‘Sel Gözetleme, Sel Uyarı ve Sel Alarmlarına’ halk her zaman kulak kabartır. Yakın çevrenizde topografik olarak benzer bir yerde sel olduğunu duyarsanız, hemen yüksek ve güvenli yerlere kaçınız.
Öneriler
Ülkelerin gelişmişlik düzeyi, afetlerden sonra yaraları sarmaya çalışmaktan çok, can ve mal kayıplarımızı en aza indirgemeye yönelik önceden yapılan planlı hazırlıklar ve çalışmalar ile doğru orantılıdır. Şimdiye kadarki sellerde rol oynayan tüm yağışlar normal atmosferik sistemler tarafından oluşturulmuştur ve bu böylece devam edecektir. Atmosferin doğası, yapısı, karakteri budur; unutmayın ‘normal hava’ diye bir şey yoktur!
Sel anında hızla akan sel suları ve çamur, korkunç gürültüler, yıldırım ve şimşek çakması, kuvvetli rüzgarlar insanları korkutabilir. Fakat, gerçek tehlikeyi sular, kayan toprak, devrilen ağaçlar, duvar ve elektrik direkleri, kopan elektrik kabloları, gaz ve elektrik kaçakları oluşturur.
Meteorolojik afetler özellikle son yıllarda giderek artan bir şiddette ve sıklıkta meydana gelmektedir. Ülkemizde şehir vb. yerleşim yerlerinin seçiminde, yerleşim kararlarının alınmasında ve şehir planlamasında meteorolojik şartlar da yeterince göz önüne alınmıyor.
Sayısı 31 olan doğal afetlerin 28’ini oluşturan meteorolojik afetler ülkemizde sahipsizdir (x). 1954 yılında yürürlüğe giren 6200 sayılı kanunla DSİ, sadece dere ve nehir selleri için ‘Taşkınlara karşı koruma yapıları inşa etmek’ ile görevlendirildi. DMİ’nin, 1986 yılında değiştirilen ve 3254 sayılı kanunla yeniden belirlenen, amaç ve görevleri arasında ise, sel ile birlikte fırtına, çığ, kuraklık, tipi, don, dolu, sel, orman yangını, sıcak hava dalgaları vb. gibi meteorolojik afetler ile ilgili tek bir kelime yoktur. Halbuki, şiddetli fırtınalar ve bunlar ile birlikte oluşan, dolu, çığ, yıkıcı rüzgarları, selleri ve yıldırımı anlamak, ad, yer, zaman, olasılık ve miktarlarını vererek öngörmek ve uyarılarını yapmak, Ulusal Fırtına Laboratuvarları, Ulusal Meteoroloji Teşkilatları ve üniversitelerin Meteoroloji ve/veya Atmosfer Bilimleri Bölümlerinin görevi, kuruluş ve varlıklarının belli başlı nedenidir.
(x) Meteorolojik Karakterli Doğal Afetler ve Meteorolojik Önlemeler Raporu, TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası. 61, 1999.
Doç. Dr. Mikdat Kadıoğlu
kadıoğlu@itu.edu.tr