Şampiyonluk kursağımda kaldı

Güncelleme Tarihi:

Şampiyonluk kursağımda kaldı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 05, 2007 00:00

Kenan ile yaptığım röportaja geçmeden önce geçen haftaki o nefis yazıdan bahsetmek istiyorum. Hani şu motosiklete bin oğlum diye başlayan harika yazı. E-postama gelen Doğmamış Bir Çocuğa Mektup kitabından alıntı olarak 6-7 mektup içeren dosyayı aldığımda, bir kitap promosyonu olarak düşünüp tüm mektupları okumuştum.

Birbirinden güzel mektuplar arasında konusu motosikletle alakalı olduğu için çok beğendiğim o yazıyı okuduğumda o kadar heyecanlandım ki hemen sizlerle paylaşmak istedim. Tabi bir gazeteci olarak gaza gelip haber kaynağının güvenilirliğini kontrol etmemek benim eşekliğim. Yazı köşemde yer aldıktan sonra öğrendim ki bana gelen dosyanın içindeki hiçbir mektup Doğmamış Bir Çocuğa Mektup kitabından değilmiş. Geçen hafta okuduğunuz o nefis yazı motosiklet sevdalısı bir Türk’e, Murat Z. Özbilgi’ye aitmiş. Aslına bakarsanız böyle yürekten bir yazıyı bir Türk’ün yazmış olduğunu duymak beni acayip mutlu etti. Murat beyi yürekten tebrik ediyorum. Ellerine, beynine, yüreğine sağlık. Şahane bir yazı.

Şimdi gelelim asıl konumuza. Dünya’da motosiklet yarışlarında bir Türk’ün aldığı en büyük başarı onun yaptığı. Hürriyet Otoyaşam olarak 3 yıldır desteklediğimiz Kenan Dünya Şampiyonluğunu garantileyip, ayağının tozu ile İstanbul’a geldiğinde, bu güne kadar ’Türkiye’de kimse benim başarılarımla ilgilenmiyor’ diye tatlı sarzenişte bulunduğu günleri bir anda geride bırakmış oldu. Gazetelerin manşetlerindeydi artık. Basının ilgisi ise kendi değimiyle beklediğinin üstündeydi. Herkes onunla röportaj yapmak onu daha yakından tanımak istiyordu.

Bu dönemde Kenan’la sık sık telefonda konuştuk. ’Sorma Ayşe ya İstanbul’a geldim annemi bile zor görüyorum’ diyordu. Ben ise o kalabalığın başından dağılmasını bekleyip, rahat bir anında soluğu Adapazarı’nda aldım. Hem dergim hem Otoyaşam hem de kendim için Kenan’ı da yakınen tanıdığımdan, Kenan’dan çok ailesiydi merak ettiğim. Oturduk çay içtik, nefis börekler yedik annesiyle. Basınla pek arası olmayan baba İrfan Bey’i ise akşam geç vakitlerde dükkanında yakaladık ancak. Kros yaparken bacağını incitmiş ama seke seke hala motor tepesinde gezen İrfan Bey oğlunun başarısı için, ’Çok sevindim. Yıllardır beklediğimiz ve hak ettiğimiz bir şeydi. Şükürler olsun dedim’ dedi. Anne Nurhayat Hanım ise göğsünü kabartarak gurur duyduğunu söyledi ve ekledi ’Çok emek verdi kızım, oralarda, bir başına, kimse olmadı yanında...’ Son yarıştan sonra takımdan aldığı teklif sebebi ile hevesi kursağında kalan Kenan’ın ağzından Şampiyonluğu garantilediği yarışı konuştuk.

Neler değişti?

İşin doğrusu acayip yoğun bir dönemdeyim. Yarış bittiğinden beri iki bucuk hafta oldu. İki bucuk haftadır kendime hiç vakit ayıramadım. Sadece motor sporunda yaptığım başarıyı tanıtmak için koşturup duruyorum. Benimle röportaj yapmak isteyen hiç kimseyi geri çevirmedim.

Bu kadar ilgi hoşuna gitmiş olmalı?

Çok hoşuma gittiğini söyleyemem bu şekilde yaşamanın. Ama bir yandan da şunu biliyorum ki Dünya Şampiyonluğu da kolay elde edilecek bir başarı da değil. O yüzden başarmışken kullanalım tanıtalım Türkiye’yi. Bunun sayesinde sponsorların Türkiye’deki motor sporlarına bakış açısını değiştirebiliriz. İnşallah bazı şeyler değişir Türkiye’de umudumuz bu yönde.

Son yarışı anlatır mısın bize, senin gözünden nasıldı son yarış? Yarışa çıkarken ne düşünüyordun, ne hissediyordun?

Hafta sonu için hazırlıklar yapılmıştı ve şampiyon olmama yüzde 50 gözüyle bakılıyordu. Ne kadar az stres yapmaya çalışsam da üzerimde baya bir baskı vardı. Yarışa tamamen hazır bir şekildeydim. Mekanikerlerimin yanına 50 defa gidip ’Aman cıvatalarımı sıktınız mı? Aman bütün parçaları değiştirdiniz mi? Aman benzinime dikkat ettiniz mi?’ diye sorup durdum. Bu yarışta şampiyonluğu garantilemem şart değildi ama benim derdim Ağustos ayına girmeden 22 yaşında dünya şampiyonu olmaktı. En genç 21 yaşında kazanılmış ondan sonra en genç kazanan ben varım. Yarışa 126 bin seyirci geldi. O kadar insanın önünde şampiyon olmak istiyordum. Almanya'da ki yarışa o kadar çok seyirci gelmiyor. Bir de söyle bir şey vardı; takımların anlaşma dönemleri genelde Ağustos ayıdır. Bu yarışta şampiyon olursam takımlarla bir Dünya Şampiyonu olarak görüşecektim. Takımlarla görüşürken bir dünya şampiyonuyum demek var bir de dünya şampiyonluğuna adayım demek var. Bunları düşündüğüm için şampiyon olmak benim için şarttı orda.

Yarışa çıkana kadar en hızlıydım. Bütün antrenmanlarda her şeyde en hızlı dereceleri yaptım. Yarışa çıktım korkudan motoru süremedim. Çünkü starttan önce aklıma şu geldi: ’Yarış ne kadar sürüyor? 35 dakika. 35 dakika sonra Dünya Şampiyonu olabilirim. Yarışa başladım turları sayıyorum. Şimdi kaç tur kaldı 22 tur. Önümde bir kişi var sadece. Önce iki kişi vardı biri düştü. Arkamda birileri geliyor ama bırakamam çünkü Foret arkalarda onu görüyorum. Bana yaklaştığını görsem zaten birinciyi de geçip yürüyüp gideceğim. Bir yandan da Foret’i görüyorum 10'uncu, ben 5'nci 6'ncı bile bitirsem yine Dünya Şampiyonu oluyorum. Hayatımda bu kadar zorlandığım bir yarış olmadı. Son 6 tura geldiğimiz zaman ’artık bakma’ dedim kendi kendime ’bir daha start-finiş düzlüğünden geçerken bakma’.

Bir ara o kadar da yavaşladım ki son turda, pistin en yavaş virajında durmaya o kadar yaklaştım ki neredeyse motor yere yatacaktı. Harbiden son turda düşüyordum orda. Bu olay ikinci virajda olunca ’Yok' dedim kendi kendime, 'bu turu bitiremeyeceğim ben’. Gene tempomu yükselttim, çünkü anladım ki yavaş tur düşürecek beni. Yavaşladığın zaman çizgin de, yatışın da değişiyor. Temkinli gittiğini zannediyorsun ama aksine inanılmaz tehlikeli gidiyorsun. Bu hislerle bayrağı geçtim. Bu sefer aklıma şu geldi: Brnodaki yarışta Fabien Foret son turda 2 kişi uçtu, 2 kişiyi de geçti 3'ncü oldu. Ya Foret’in önündekiler düştüyse ve üçüncü olduysa şampiyon olamadıysam dedim kendi kendime. Takım menejerim Roland bana ’Eğer şampiyon olursan üçüncü virajda seni biri bekleyecek’ demişti. ’Oldum mu olmadım mı oldum mu olmadım mı’derken üçüncü viraja gittim ayağa kalkıp biri var mı diye baktım ve adamı gördüm. ’Tamam’ dedim, ’Şampiyon olmuşum.’

Tam o anda ne hissettin?

İnanamadım. İnanamadım derken benim bu sezon şampiyon olmama zaten yüzde 99 gözüyle bakılıyordu. Ben son 4 yarışta bir tane ikincilik aldığım zaman şampiyon oluyordum. Ama inanamadığım konu şuydu: Yıllardır bir iş için uğraştık. 2001 yılının sonunda 2002 yılında Avrupa serüvenine çıktık. Rahmetli ağabeyimle birlikte yıllardır biz bu kategoride şampiyon olmanın hayalini kurduk. Ağabeyimle Dünya Super Sport Şampiyonası’nda Fabien Foret’i izliyorduk ki o zaman en iyisiydi. Dünya Şampiyonuydu. O zamanlar izlediğim adamın elinden şampiyonluğu aldım. Bu şampiyonluğa ulaşmaya bir anda inanamadım. Çünkü ne kadar uğraşırsanız uğraşın eğer nasip değilse ulaşamazsınız bu şampiyonluğa. Bu da bir gerçektir.

Motordan indiğinde ilk ne yaptın?

Motordan ilk indiğimde takım mekanikerleri ve oradaki Türkler atladılar üzerime. Onlar da çok sevindi. Çünkü şampiyonluğu bu kadar erken kazanmam onları da coşturdu. Bir tane İngiltere yarışında düştüm, onu da sayarsak 9 yarışta şampiyon oldum. Ardından inanılmaz bir yoğunluk başladı. Yarış bitti 2-2.5 saat yarış tulumumu bile çıkaracak zaman olmadı. İmza isteyenler oluyor orası istiyor burası istiyor. Tulumu çıkardıktan sonra da sevinmeye vaktim olmadı. Takım 2008 için görüşmeye çağırdı. İstemediğim bir teklifi sundu bana ve bütün şampiyonluk sevincim kursağımda kaldı.

Takım sana nasıl bir teklifte bulundu?

Ben o gün bana takımımın 2008 Super bike kontratı vereceğini düşünüyordum. Takımım daha önce görüşmek istemişti 2008 için ama ben onlara özellikle yarıştan sonra görüşelim demiştim. Yarıştan sonra Super Bike kontratımı alırım diye düşünüyordum. Takımımın bana verdiği teklif, "1 yıl daha Super Sport ondan sonra 2 yıl Super Bike." Ben 2 saat önce şampiyon olmama rağmen moralim sıfır oldu. Onlara tekliflerini kabul etmediğimi söyledim. ’Biz sana 3 yıllık kontrat yapıyoruz normal şartlarda kimseye 3 yıllık kontrat yapmayız’ dediler. ’Yarışamasan bile 2008 sezonu boyunca 2009 da en iyi takımda Super Bike motoru kullanacaksın’ dediler. Ben onlara bu teklifi istemediğimi söyledim. En geç 9 Eylüle kadar her şey netleşecek. Ten Kate ile mi yoluma devam edeceğim yoksa başka bir takım ile mi Super Bike’da yarışacağım belli olacak.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!