ÖP LEFTER'İN ELİNİ / FOTOGALERİ
Ben ‘Bu buluşmayı mutlaka organize etmek gerek’ diye düşünürken Ertuğrul Özkök aradı...
Ertuğrul Bey, bu kadar karmaşık gündemin içerisinde Alex’in bu isteğinden nasıl haberdar olabilmiş bilmiyorum ama bana, “Bu buluşmayı organize edebilir misin?” diye sorduğunda derhal konunun üzerine atladım...
Hemen Fenerbahçe’nin Brezilyalı oyuncularının tercümanlığını yapan Samet Güzel’i aradım. Takım halinde Galatasaray’ın Panathinaikos ile yaptığı maçı izliyorlardı. “Böyle bir buluşmayı organize etsem Alex ne der?” diye sordum...
Alex, “Çok sevinirim” diye yanıtladı.
Fenerbahçe Başkanı sayın Aziz Yıldırım’ın da izni ve desteğiyle, FB TV Genel Müdürü İhsan Topaloğlu ile birlikte bu tarihi buluşmayı organize ettik.
Buluşmanın gerçekleşeceği kesinleşince nasıl bir heyecana kapıldığımı bir ben bir de Allah bilir. Düşünsenize, bir yanda çocukluğumdan beri çıplak gözle hiç izleyememiş olmama rağmen, kalbimin en müstesna yerine oturttuğum efsane Fenerbahçeli Lefter Küçükandonyadis, diğer yanda şimdiden Fenerbahçe tarihinde yerini almış bir futbol doktoru Alex De Souza...
İnanın böyle bir ikilinin arasında olmak her Fenerbahçelinin hayalidir.
Özellikle bu meslekte olup da böyle bir buluşmayı ilk kez siz gerçekleştiriyorsanız, nabzınızın tavan yaptığına ve vücudunuzun her santimetresinin mutluluk hormonlarıyla kuşatıldığına şahit olursunuz.
İşte böyle bir ruh haliyle, gazetemizin usta fotoğraf sanatçısı Sebati Karakurt, Hürriyet Spor Servisi’nden deneyimli Fenerbahçe muhabiri Sadi Kemal Yaşar, FB TV’den Fatih Demirkol, kameramanlar Onur Akkuş, Atakan Gürses ve Fenerbahçe Dergisi’nden Tolga Ovalı ile Kalamış Marina’da buluştuk. Bir süre sonra Alex de Souza ve kızımın hâlâ futbolcu sandığı tercüman Samet Güzel de geldi.
Fenerbahçe Yönetim Kurulu Üyesi sevgili dostum Ömer Temelli’nin girişimiyle, Cengiz Yalçın’a ait “Melis” isimli tekneye bindik. Ve kaptan Turgay Çakır bizi 40 dakika sürecek Büyükada yolculuğuna çıkardı.
Kafamda, Alex’e Lefter ile ilgili sorulacak sorular oluşmuştu ancak Lefter’e sorulacak sorular konusunda biraz endişeliydim doğrusu. Büyükada’da bizi bekliyordu ancak bizi nasıl karşılayacağını tam olarak kestiremiyordum...
Yol boyunca Alex’e Lefter hakkında sorular sorduk. Kaptan, “Gittiğim her kulüpte, o camianın efsane olmuş isimleri ile tanıştım. Buraya geldiğimde Lefter ve Rıdvan Dilmen’in isimlerinden bana çok bahsettiler. 100 yıllık tarihi olan Fenerbahçe’nin böylesine önemli ismi ile tanışmak bana gurur verecek” yorumunu yaptı.
Alex’e, ziyaretine gittiğimiz Lefter’in de 10 numaralı formayı giydiğini hatırlattık. Bunun üzerine, “Ben bu formayı ödünç olarak giyiyorum. O bir efsane, bundan mutluluk duyarım” cevabını verdi.
6 yıldır giydiği forma altında istatistikleri altüst eden Alex’e, “Sen de bir efsane oldun. Tarih seni de yazacak” dediğimizde ise şunları söyledi: “Kaldığım süre içinde yaşatabileceğim her şeyi yaşattığımı düşünüyorum. Futbolu bırakıp gittiğimde sevgiyle anılırsam, Türk kültürüne adapte olup benimsendiysem, bu beni çok mutlu edecek.”
Bu sohbet esnasında dikkatimi bir şey çekti; sahada soğukkanlı görmeye alıştığımız Alex inanılmaz heyecanlıydı. “Yaşasın” dedim içimden, demek ki bir tek ben heyecanlı değilim. Efsane Lefter’in nasıl bir ruh haliyle beklediği sorusu ise içimi kemiriyordu...
Sohbet devam ederken, Büyükada Vapur İskelesi’ne yanaşmaya başlamıştık bile. Aynı anda adaya gelen yolcuların Alex’i alkışlamasına tanık olduk.
Bir süre bekledik ve efsane göründü...
84 yaşındaki Lefter Küçükandonyadis, iki torunu Özcan ile Özlem’in koluna girmiş, bize doğru yürüyordu. Alex derhal efsane futbolcuya doğru koştu ve ona sarıldı. Sonra hep birlikte tekneye bindik.
SEN BENİM ÜÇÜNCÜ TORUNUMSUN
Büyükada’ya yaklaştıkça ‘Acaba efsane Lefter Küçükandonyadis bu buluşmaya nasıl bir tepki verecek’ sorum da cevabını bulmuştu. Lefter de en az Alex kadar heyecanlıydı. Sanki bir filmin mutlu son bölümü yaşanıyordu...
İki kızı olan Lefter, büyük kızından olan iki torununun yanında Alex’i görünce, “Sen de benim üçüncü torunumsun” diyerek sıcak bir şekilde sohbeti başlattı. Gülüşmelerin ardından teknedeki masaya yeşil çuhalı örtü serildi. Lefter bu kez, “Poker mi oynayacağız?” diye ortamı şenlendirdi.
Alex’in Türkçesinin iyi olmadığını düşünen efsane, “Türkiye good?” diye İngilizce sordu. Alex de gülümseyerek, “Evet” karşılığını verdi.
Soru-cevap bölümüne geçtik...
Alex o an ne hissettiğini, “İnsanın 84 yaşında bu kadar güçlü durması inanılmaz. Fenerbahçe ve Türk futboluna yaşattıkları için kendisine teşekkür ederim. Yaptığı işler az buz şeyler değil. Nasıl böylesine dinç kalabiliyor, doğrusu merak ettim” diye anlattı.
Alex, Lefter ile ilgili düşüncelerini, kelimeleri itinayla seçerek dile getiriyordu. Aynı şekide Lefter de Alex ile ilgili samimi methiyelerini, onun gözlerinin içine bakarak düzüyordu...
SAHADA ONU GÖREMEYİNCE ÜZÜLÜYORUM
Söz sırası Lefter’e geldiğinde, Efsane şöyle konuştu:
“Topu ayağına aldığı zaman her şeyi yapıyor. Ben topu aldığım zaman gidiyordum, Alex de gole gidiyor. Eğer genç olsaydım, Alex ile yan yana oynamak isterdim. Verdiği pasları, attığı golleri herkes yapamaz. Rakip takımlar Alex’ten çekiniyor. Onun için özel önlem alıyorlar. Her maçta oynamasını isterim. Sahada onu göremeyince üzülüyorum.”
Alex hemen söze girdi; “Ben de her maçta oynamak isterim ama olmuyor.”
Lefter’e Fenerbahçe tarihinde attığı golleri sorduğumuzda biraz sitemkâr bir tonla, “Bir dakika” dedi, “Bir düzeltme yapayım; gazeteler yanlış yazıyor. 450 golüm olduğu ifade ediliyor. Yanlış, ben 1500 gol attım.”
Bunun üzerine Alex de, “Ben kariyerimi başa alsam, futbola Fenerbahçe’de başlasam, bu rakama ulaşamazdım” karşılığını verdi.
Bu sırada Lefter’in 60’lı yıllarda giydiği efsane çubuklu Fenerbahçe forması ortaya çıktı.
Ardından Fenerium’un 2009’da piyasaya çıkardığı klasik çubuklu formalar Alex ve Lefter tarafından karşılıklı imzalandı.
45 yıl önceki formayı gören Lefter eski anılarından bahsetmeye başladı. Önce Galatasaray ve milli takımın efsane kalecisi ve yakın arkadaşı Turgay Şeren’e gönderme yaptı:
“Turgay’a her Galatasaray maçında gol atardım. Sonra bir araya geldiğimizde daha siftahın yok diye bana takılırdı.”
“Yahu daha son maçta bir gol attım” dediğimde, ‘Sen atmadın ki, ayaklarına çarptı’ derdi.”
45 YILLIK FORMAYI ALEX’E GİYDİRDİÇubuklu tarihi formasını elleriyle Alex’e giydiren Efsane, “Bizim zamanımızda tekstil bu kadar ileri değildi. Otlu formalar giyerdik. Ne zaman otlu formayı giysem, atlar üzerime gelecek diye korkardım” diyerek yine bir espri patlattı.
Sohbet gerçekten çok güzel ilerliyordu, Lefter’in de Alex’in de heyecanı ve keyifleri gözlerine yansımıştı...
Alex, üzerine giydiği formayla fotoğraf çektirdikten sonra, “Bu formayı Brezilya’ya götüreceğim ve en güzel yerde saklayacağım. 10 numaralı forma her zaman Lefter’indir. Kaptanlık da forma da benim üzerimde ödünç olarak duruyor” diyerek, Lefter’e olan saygısını yaptığı bu jestle süsledi...
Heyecanlandığı için son yıllarda canlı maç izlemediğini söyleyen Lefter’e, “Alex’in en güzel golü hangisi?” diye sorduğumuzda, Alex’in her golünün ayrı güzellikte olduğunu ve onlar içinden en iyisini seçmenin haksızlık olacağını vurguladı.
Kendi gollerini sorduğumuzda ise, hiç düşünmeden ve biraz da gururla; “Birçok güzel golüm var. Macarlara attığım gol herhalde en anlamlısı” cevabını verdi. Lefter söze her girdiğinde Alex kulağını tercüman Samet’ten, gözlerini de Lefter’den ayırmıyordu...
Kadıköy’de heykeli dikilen ve son olarak Dereağzı Tesisleri’ne adı verilen Lefter Küçükandonyadis, “Ölüp gideceğim, ismim kalacak. Bu benim için en büyük gurur” diye konuştu. Lehçesi ve konuşma biçimi çok samimi ve içten olan Lefter’i sükûnetle dinleyen Alex bir ara üçüncü torun edasıyla Lefter’e güzel bir söz verdi...
ŞAMPİYONLUK KUPASINI ADAYA GETİRECEĞİM
“Şampiyonluk kupasını aldığımızda kupayla birlikte adaya geleceğim. Bu sevinci sizinle birlikte yaşamak istiyorum” dedi.
Lefter hemen cevabı yapıştırdı:
“Siz şampiyon olun, ben gelip o kupayı kaldıracağım. Omuzlarıma alacağım.”
Şampiyonluk, Türkiye Kupası ve Avrupa Ligi için umutlu sözler sarf eden ve “Her kulvarda başarıya koşacağız” diye söz veren Alex’e, Lefter’den bu kez farklı bir yanıt daha geldi:
“Söz vermek yetmez. İspatlamak lazım.”
Bu sezonun ilk 6 haftasında elde edilen galibiyetleri değerlendiren Lefter, şu yorumu yaptı:
“Son maçlarda çok gol kaçırdık. Futbolda bunlar her zaman vardır. Ben olsam kaçırmazdım diyemem. Taraftara mesajım şudur; sabırlı olsunlar. Takımlarını yalnız bırakmasınlar. Şahane bir stadımız var. Her maça geliyorlar. Tribünleri dolduruyorlar. Takımlarına inansınlar, sonuna kadar desteğe devam etsinler.”
Artık sohbetin sonlarına yaklaşmıştık. Alex’e dönen Lefter, “Kaç çocuğun var?” dedi. Brezilyalı iki kızının olduğunu dile getirince, “Benim de iki kızım var” cevabını veren Lefter, “İnşallah sen de 85 yıl kadar, hatta daha uzun bir ömür geçirirsin” temennisinde bulundu.
Buluşmanın son esprisi de yine Lefter’den geldi. Alex’i alnından öpen Efsane, “Televizyondan izlediğimde çok ufak tefek görünüyorsun. Meğer uzun boyluymuşsun dedi”
ÖZLEM KATMER
Dedemize yetişemedik ama Alex’i kaçırmıyoruzBostancı’da oturuyoruz, sık sık dedeme geliyoruz. Alex dedeme ve bize çok mutlu bir gün yaşattı. Onu beklerken bir hayli heyecanlandık. Dedemi izleyemeye yetişemedik ama kombine bilet aldım, Alex’in maçlarını asla kaçırmıyoruz.
ÖZCAN KATMER
Dedem onu çok beğeniyor, müthiş heyecanlandıBurada inanılmaz dakikalar yaşadık. Dedem, Alex’i beklerken müthiş heyecanlandı. Sabahın erken saatlerinden itibaren Alex’i bekledi. Her an her dakika “Ne zaman geliyor?” diye sordu. Alex’i çok beğeniyor. Bize Fenerbahçe sevgisini veren bu büyük insanın torunu olmaktan gurur duyuyoruz.
BÜYÜKADALILAR O GÜN ÇOK ŞANSLIYDIBu buluşmayı gözlerden uzak yapmaya çalışsak da ada sakinlerinin büyük bir bölümü, canlı olarak izleme fırsatı buldu. Vapurla iskeleye yanaşan birçok futbolsever Alex ile fotoğraf çektirmek için büyük çaba harcadı.
Etraftan sürekli “Alex, Alex” sesleri yükseldi. Ancak Alex tekneden inmedi. Alex’in akşam antrenmanına yetişmesi için buluşmayı bitirmek zorundaydık. Saatler 16.00’yı gösterdiğinde dönüşe geçtik. Biz bu buluşmayı gerçekleştirdiğimiz için çok mutluyduk ancak Alex bizden daha mutlu olmuştu. Mutluluğu gözlerinden açık seçik okunuyordu. Dönüşümüzde acıkan Alex, bir yandan Büyükada’dan getirilen İnegöl köftesini bir yandan da, yanından bir an olsun ayrılmayan Samet Güzel’e Büyükada ilgili sorular sordu. Adaya ikinci kez geldiğini söyleyen Sambacı, ilk gidişinde eşi ve çocuklarını bırakıp 5 dakika sonra adadan ayrıldığını da anlattı. Teknemiz Kalamış’a yanaşınca da çok özel bir gün geçirdiğini söyleyerek Samandıra’ya antrenmana doğru yola çıktı.