Güncelleme Tarihi:
İyisiyle, kötüsü vs. ile bir eski yılı daha geride bıraktık... Ben sizlere bu yeni yıla nasıl girdiğimi yazamıyorum... Bu yazıyı yazdığım şu an, zaten yeni yıla girmiş değilim... Yani bu yazıyı önceden yazıyorum...
Arkadaşların itelemesiyle yılbaşı için Bodrum'a gittiğim o iki günü sizlere daha sonra zaten kesin olarak anlatacağım... Doğrusunu isterseniz, eskisinin daha iyi olduğuna kesin olarak emin olduğumdan, yine yıla girmek de istemiyorum...
Ama sizlere bir yılbaşı öyküsü anlatmak da boynumuzun borcu...
Bu öykü bir ‘‘Salacak’’ öyküsü... Çünkü bana, her gün yüzlerce telefon ve faks geliyor... Bu faks ve telefon sahiplerinin çok büyük bölümünü Kablolu Yayınzedeler, bir bölümünü de benden ‘‘Salacak Öyküleri’’ isteyen ‘‘Salacakkolik’’ okurlar oluşturuyor...
İşte ben de isteyenleri kırmamak için, sizlere son kez bir Salacak Öyküsü sunuyorum.
Üstelik bir ‘‘Yılbaşı’’ öyküsü...
‘‘Bi daha’’ yapmam... Çünkü Ocak ayında kitabı çıkıyor...
* * *
Yılbaşına iki gün vardı. Piç Yavuz, Camgöz Taci ve Tilt Mahmut, Nihat'ın kahvesinde oturuyorlardı.
Bir ara kahveci Nihat:
‘‘Yılbaşı gecesi n'apıyorsunuz lan Yavuz?’’ dedi...
‘‘Valla arkadaşlarla biz o konuyu konuşuyorduk Nihat abi... Bizim Camgöz'ün annesi falan İzmir'e akrabasına gittiler. Ev boş... Biliyorsun Camgöz'lerin evi geniştir. Şöyle hep birlikte toplanıp, birlikte eğlenelim, diyoruz. Herkes bir miktar para verir... Bir iki hindi, meyve falan alırız... Şöyle kendimize bir güzel ziyafet çeker, eğleniriz... Hindileri ben valideye pişirtirim... Bizim valide şahane hindi dolması yapar ki, hem de kestaneli...’’
Bu arada Camgöz Taci girdi lafa:
‘‘Hatta katılan arkadaşlar çok olur, iyi para toplayabilirsek, Sulukule'den iki çalgıcı ile bir dansöz bile getiririz...’’
Haber Salacak'a çabuk yayıldı... Zaten bunlar konuşulduğu sırada kahvede bulunanların çoğu fikri daha o zaman beğenmişlerdi...
Aynı gün akşam üstü paralar toplanmaya, liste hazırlanmaya başladı... Camgöz'lerin evindeki eğlenceye katılmak isteyenler, parayı yatırıyor, listelere adlarını yazdırıyorlardı...
Salacak Plajı'nın sahibi, bizim hergele takımının baş düşmanı Talat Bey bile:
‘‘Ben çoluk çocuğu bırakıp gelemem ama, belki gecenin bir vaktinde uğrarım’’ deyip yüz kağıdı bastırdı. 100 lira o zaman için çok paraydı.
Paralar kahveci Nihat'ta toplanmıştı. Katılacak olanlar yirmi yirmibeş kişiyi bulmuştu. Daha fazlasını eve sığmayız diye kabul etmediler...
Yılbaşı sabahı Piç Yavuz, Nihat'ın kahvesine geldi...
Oturup paraları saydılar, gerçi ekip kalabalıktı, ama iyi para toplanmıştı. Sonra oturup alınacakların listesini yaptılar bir güzel...
Kahveci Nihat:
‘‘İsterseniz alınacakların bir kısmını ben alayım’’ dedi.
‘‘Yok abi’’ diye cevap verdi Yavuz, ‘‘Sen işinden olma... Biz her şeyi hallederiz...’’
Ve paraları alıp, kahveden çıktı...
Öğleye doğru, Piç Yavuz, Camgöz Taci ve Tilt Mahmut kahveye birer hindi ile girdiler. Bayağı besili olan hayvanlar çırpınıyor, bizimkiler de onları zaptetmeye çalışıyorlardı...
‘‘Aferin, iyi iş becermişsiniz... Gerçekten iyi hindiler’’ dedi kahveci Nihat.
‘‘Daha gidip kestireceğiz, göresiniz diye getirdik’’ dedi Yavuz.
Çıkıp gittiler.
Akşam üstüne doğru Piç Yavuz tekrar göründü. Nihat'a:
‘‘Bi sorun çıktı... Dansöz için Sulukule'ye gittik... Çok para istediler, geri döndük... Ya biraz daha para toplayacağız, ya da dansöz dalgasından vazgeçeceğiz...’’
Tekrar para toplandı... Orada olmayanların yerine nihat parayı kendi verdi...
YILBAŞI GECESİ
Yılbaşı akşamını saat sekize doğru eğlenceye katılmak için para verenlerin hemen hepsi kahvede buluşmuştu. Aralarında Talat Bey yoktu. O zaten bir fırsatını bulup geleceğini söylemişti. Bir de bir iki kişi eksikti... Camgöz'ün evine gideceklerdi.
Evin önünde birkaç kişi vardı. Üniversitede gösteri yapar gibi bir yandan bağırıp çağırıyor, bir yandan da kapıyı tekmeliyorlardı. Bunlar kahveye gelmeyip, doğrudan Camgöz'ün evine gidenlerdi...
Kahveci Nihat fırladı önden...
‘‘N'oluyor be? Ne tekmeliyorsunuz kapıyı?..’’
‘‘Ne tekmelemesi var mı?.. Görmüyor musun kapı duvar, içeride incin top oynuyor. Dolandırdı bizi namussuzlar...’’
Gerçekten evde kimse yoktu. Zaten evin ışıkları de sönüktü... Tartışmaya, kavgaya başladılar.
Bu sırada yandaki evden bir pencere açıldı. Camgöz'lerin komşusu manav Yusuf:
‘‘Taci'yi mi arıyorsunuz?.. Piç Yavuz ve Tilt Mahmut'la Maksim Gazinosu'na gittiler. Taci benden ödünç bir kravat almaya gelmişti, o zaman söyledi...’’ dedi.
Hepsi donakaldılar. Bir süre daha tartışıp, Nihat'ın kahvesine döndüler...
Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu... Hepsi dokunsan ağlayacak durumdaydılar... Bir süre sessiz oturdular.
Sonra birden Nihat:
‘‘Yürüyün ulan Maksim Gazinosu'na gidiyoruz...’’ dedi.
Bir kısmı söylene söylene evlerinin yolunu tuttular... Başta kahveci Nihat ve sobacı Hüseyin olmak üzere sekiz kişi de, Taksim'deki ünlü Maksim Gazinosu'na gitmek üzere vapur iskelesine doğru yola koyuldular...
MAKSİM'DE FAÇA MASA
Gazinoya girdiklerinde onları hemen gördüler... Piç Yavuz'la Tilt Mahmut pistin hemen yanında bir masada oturuyorlar, Camgöz Taci ise pistte dansözle birlikte göbek atıyordu...
Nihat:
‘‘Sakın herifleri bu kadar kişinin önünde dövmeye kalkıp başımıza iş açmayın’’ dedi. ‘‘Siz işi bana bırakın, eğlenmenize bakın...’’
Sonra şef garsonu buldu Nihat... Adama bir yüzlük tosladı... Birkaç dakika içinde bir masa hazırlandı, oturdular. Gazino tıklım tıklım dolu olduğundan, masa biraz arkalarda bir yerlere konmuştu ama önemli değildi...
Sonra da başladılar yiyip içmeye... Mezenin biri geliyor, biri gidiyor, içki su gibi akıyordu.
Şarkıcı, türkücü, dansöz derken vakit geçti... Program bitti... Gazino yavaş yavaş boşalmaya başladı...
Nihat garsonu çağırdı, hesap istedi. Az sonra da garson hesap getirdi...
Nihat garsona:
‘‘Şu pistin kenarında oturan üç kişi var ya... Biz o arkadaşların davetlisiyiz’’ dedi. ‘‘Şimdi bu hesabı lütfen onlara götürün...’’
Garson, Piç Yavuz'ların masasına gitti. Masada bir kaynaşma oldu. Sonra garson geri döndü:
‘‘Bu hesabı kabul etmiyorlar beyim...’’
Sonra kahveci Nihat arkasında sobacı Hüseyin ve yılbaşı zedelerden Pehlivan Remzi, en arkada garson, tekrar Yavuz'ların masasına gittiler...
Nihat gözleri faltaşı gibi açılmış olan Yavuz'a:
‘‘Bizim paralar sizde değil mi lan?’’ diye bağırdı...
‘‘Şey... Bizde Nihat abi...’’
‘‘Hadi bakalım öyleyse ödeyin hesabı...’’
Ve gazinodan çıkıp gittiler.
Piç Yavuz, Camgöz Taci ve Tilt Mahmut, Salacak'a ocak ayının ancak üçünde dönebildiler... Hem de kafa göz sarılı olarak.