Güncelleme Tarihi:
Kanıksanmış bir bağlamda, dalga geçen gülümsemeyle cevap geliyor taraftardan; “E auta gidiyor?!”
Neden insan kendisiyle ilgili güvenilmediği ve bu yüzden de ‘ti’ye alındığı bir konuyu, üstüne basa basa, bir kez daha zihinlere bir reklam filmiyle kazır ki?
Belki ‘beni bilen biliyor’ klişesiyle, reklamın kendisi ile ilgili verdiği olumsuz mesajı önemsemiyor.
Ya da kendisiyle dalga geçilen bir konuda, Sabri de kendiyle dalga geçebiliyor, çok özgüvenli bir futbolcu dedirtmek istiyor?
İyi de Sabri özgüvenini ortaya koymak istedi diyelim peki, bu reklam filmi aracılığıyla taraftarın oyun içinde kendisine olan güven konusunu nereye koydu acaba?
Gol kaçırmak, iyi orta yapamamak gibi oyun içi olumsuzluklarla anılmak profesyonel futbolcu için bir güven ve imaj kaybı değil midir taraftar nezdinde?
AUTLA ÖZDEŞLEŞMİŞ
TOPUN başına yine geçiyorsun yine “aut” ve “önümüzdeki maçlara bakacağız” mottosuyla taraftarın yıkıldığı noktada aslında ‘Ben bu işi beceremiyorum’ demiyor musun kamuoyuna...
O zaman araba endüstrisinin iki katı, film endüstrisinin yedi katında olan spor endüstrisi içerisindeki futbolun seyircisi, “aut”la özdeşleşmiş, topu yıllarca kaleye bir türlü isabet ettiremeyen bir futbolcuyu izlemek için neden para ödesin; saha içi oyununda güvenmediği bir futbolcuyu neden takımında kaptan olarak görmek istesin?
Dolayısıyla bir reklam filminde oynamak sadece bir reklam filminde oynamak değildir. Kişisel iletişim sürecinin önemli bir parçasıdır. Bazen bir markayı yaratır bazen yaratılan markayı kuvvetlendirirsiniz bazen de olumsuz bir imajı tersine çevirir ya da kuvvetlendirirsiniz reklamla...
IŞIK HIZIYLA KAÇAN FRİKİK
SABRİ’nin takımı adına Elazığspor’a attığı golün gücü ve reklamın tezatlığının yaşandığı o hafta, “Yine aut yine Sabri” imajlı reklam tercihi ve taraftarlar takımları adına “ışık hızıyla” kaçan bir frikiği, ortayı izlemek için bir hizmeti/ürünü neden satın almak istesin düşüncesinin yarattığı reklam filmi vasatlığı örtüştü.
Reklam üzerinden futbol aktörlerinin imaj ve itibar yönetimine dair bir iletişim çalışması da İmparator Fatih Terim’den gelmişti. İzliyoruz hala. Bu reklam filmi de imaj yönetimi açısında doğru tercih olmamış. Sözlerle çelişen yüz ifadesi ve irrite eden replik bir yana artık tüm ülke futbolu koruması altına verilmiş, en üst mertebede bir kişinin ayağa getirmek değil de ayağa gitmesi büyüklük göstergesi olurdu. Hatta daha sıcak ve samimi olurdu.