Rüştü'nün gözyaşları

Güncelleme Tarihi:

Rüştünün gözyaşları
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 25, 2005 01:49

Beşiktaş derbisinden sonra yediği dört gol ile büyük eleştiri toplayan tecrübeli kaleci, Denizlispor ile oynanan kupa maçında yıldızlaştı. Trabzonspor maçı kazanıldı ama o soyunma odasının en buruk ismiydi.

BEŞİKTAŞ derbisine kadar her şey çok güzeldi... Sarı lacivertliler, evinde oynadığı ilk derbide ezeli rakibine yenilerek, büyük prestij kaybetmişti...

Zirvedeki puan farkı devam ediyor ama Kadıköy'deki yenilmezlik bitiyordu.

Son 20 dakikada 9 kişi oynayan Beşiktaş, sahadan 4-3 galip ayrılmıştı. Üstüne üstlük bu bölümde oyuncu değişikliği hakkı olmadığı için siyah beyazlılarda kaleye Pancu geçmişti. Pancu'nun oynadığı dakikalarda Rüştü bir gol daha yemiş ve F.Bahçe tarihi maçta ezeli rakibine boyun eğmişti.

Maçtan sonra Beşiktaşlılar "Kadıköy Panteri" yakıştırmasıyla Pancu'yu göklere çıkarırken, medya Rüştü'yü yerden yere vuruyordu. Tecrübeli kaleci ise sessizliğini koruyor ve eleştirileri içine atıyordu.

Ardından Denizlispor ile 120 dakikalık kupa maçı oynandı. Rüştü, bu maçta da Beşiktaş maçına benzer bir gol yedi. Penaltı atışlarında ise kurtarışlarıyla takımını finale çıkaran isim oldu.

Bütün bu gelişmelerin ardından Trabzonspor maçı 2-1 ile geçildi. Şampiyonluk yolunda önemli bir engel daha geride kalmıştı. Soyunma odasında herkes galibiyetin sevincini yaşıyor, Rüştü ise buruk bir şekilde duşa giriyordu.

Peki Rüştü'yü bu kadar huzursuz eden şey neydi...

Bir gün sonra

gerçek ortaya çıktı

Tecrübeli kaleci arabasına binip evinin yolunu tutarken gelen bir telefonda patlamıştı. Migros tribününün kale arkasındaki bir grup yarım saat boyunca Rüştü'ye küfür etmişti. Hem de kendi taraftarı.

Buna içerleyen Rüştü, telefonda ağlıyor ve şu cümleleri sarfediyordu...

İnsanın aklı almıyor. Ben bu maça nasıl konsantre olabilirim. Bir taraftar kendi futbolcusunu bu kadar yıpratır mı? Demek ki ben çok güçlüyüm. Bütün bu olumsuzluklara rağmen görevimi yapabiliyorum.

Kemal kavga etmiş

KEMAL sakatlıktan kurtulmuş, sahalara dönmüştü. Ama bir türlü forma şansı bulamıyordu. Her maç sonrası eleştiriler daha doğru deyişle dedikodular aldı başını gitti;

- Kemal, Murat Kuş'la kavga etti. Daum bunun için onu oynatmıyor. Ağzıyla kuş tutsa forma giyemez.

Evet ortada bir tartışma vardı. Ama çoktan unutulmuştu bile. Bu dedikodu Kemal'in de kulağına geldi. Şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı.

Kaptanın başına gelenler

HER doğum günü bambaşka bir heyecan yarattı. Brezilya usulü doğum günleri artık Fenerbahçe'nin bir parçası oluvermişti.

Yumurta ve un saldırısından kimse kaçamıyordu.

Sıra kaleci Rüştü'ye gelmişti. Herkes yumurtasını saklamış, senaryo hazırlanmıştı.

Soyunma odasında başta Tuncay olmak üzere, Semih, Recep, Serkan ve Kemal kaptan Ümit Özat'a yaklaştı.

O güne kadar doğum günlerini kenardan izleyen Ümit'e baskı yapılıyordu.

- Kaptan sen de Rüştü abinin kafasında yumurta kıracaksın.

Ümit
bu teklifi kesinlikle kabul etmiyor ve "Ben kırmam" diye diretiyordu.

Sen misin kabul etmeyen...

İdman bitiminde tüm takım önce Rüştü, ardından Ümit Özat'ın kafasında yumurtaları kırdı.

Kaptan neye uğradığını şaşırmış ve unlar yumurtalar içinde arkadaşlarının bu şakasını çaresizce kabul etmek zorunda kalmıştı. Bu saldırıdan son nasibini alan isim de Daum'un yardımcısı Murat Kuş olmuştu.

Alex'in maymun taklidi

DEVRE
arasındaki Antalya kampı mükemmel geçti. Nihat Özdemir'in sahibi olduğu otelde kamp yapan sarı lacivertliler, son yılların en yararlı kamp dönemini yaşadı.

Son günlerinde Başkan Aziz Yıldırım ve yöneticilerin de katıldığı kampın perde arkasında yaşananlar ise tatlı bir anı olarak kaldı.

Sabah 10.00'da başlayan idmanlara 1 dakika geç kalan 100 dolar ceza veriyordu. Cezaları da Yardımcı Antrenör Roland Koch'un kolundaki kronometre belirliyordu.

Tüm takım bu korkuyu yaşamamak için 5 dakika önceden sahaya çıkıyordu.

Bir keresinde 4 Brezilyalı ortalıkta yoktu.

Herkes saatini kontrol ediyor ve merakla bekliyordu.

5 dakika sonra Alex, Luciano, Nobre ve Aurelio ortaya çıkıverdi. 500'er dolarlık ceza hemen işleme konuldu.

Bu 4'lü bir gün sonrasında 15 dakika önce sahaya çıktı. Ardından bir çığlık duyuldu. Herkes birbirine bakarken, bir anda gözler Alex'e çevrildi.

Meğer Alex, "Maymun" taklidi yapıyormuş...

Hooijdonk'u gönderelim

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Anelka'nın transferinde Daum'a bu soruyu sordu. Alman hoca, "Kalsın" deyince Brezilyalı Fabiano'nun sözleşmesi feshedildi.

DEVRE arasında Hooijdonk sorunu patlamıştı. Daum'la aralarına "kara kedi" girmişti. Hollandalı futbolcu ilk yarının son haftalarında "Sakatım" diyerek ülkesine gitti. Pierre'in yolculuğu ile birlikte dedikodu kazanı kaynamaya başlamıştı.

Hooijdonk, Daum'u eleştiriyordu.

- Hatalı kadro, hatalı taktik..

- Doğru oynamıyoruz..

Bu eleştirilere yönetim içinde katılanlar da vardı. Ama bunun yüksek sesle dile getirilmesi herkesi sıkıntıya boğmuştu. Ve F.Bahçe şimdi bir başka sorunla yüzyüzeydi.. Hooijdonk'un biralı fotoğrafları gazete sayfalarına yansımış, özel hayatı sorgulanmaya başlanmıştı.

Üstelik Anelka'nın transferi kapıdaydı. Takımdan bir yabancı gönderilecekti.

Hooijdonk ile Daum'dan habersiz ilk temas kuruldu ve teklif iletildi:

- Sözleşmeni feshetsek?

Pierre bu teklife sıcak bakmadı. Üstelik tazminatı da dünyanın parasıydı.

Bu sıkıntılı günlerde Başkan Yıldırım, Daum ile biraraya geldi;

YILDIRIM: Hooijdonk'u gönderelim mi?

DAUM: Hayır. Gönderilmesini kesinlikle istemiyorum. Çünkü, benim geniş bir kadroya ihtiyacım var.

YILDIRIM: O zaman kalsın.

DAUM: Ama kimseye oynayacak diye de bir garanti yok.

Evet.. Hooijdonk'un 4 aylık kaderini işte bu konuşma çizdi.

Spiker Rıfkı

RÜŞTÜ
'nün gelişi genç kaleci Recep'e yaramadı.

Üçüncü kaleci durumuna düşmesine rağmen, hemen hemen her deplasmana gidiyordu.

Kaleye geçemiyor, kulübede oturamıyordu.

Ama arkadaşları ona iş bulmuştu. Recep artık bir televizyon muhabiriydi.

İsmi de değişmişti.

"Spiker Rıfkı" diye çağırıyordu.

Recep ise eline aldığı mikrofon ile Fenerbahçe TV'ye röportajlar yaparak, takımın bir başka motivasyon kaynağı oldu.

Türkü baba

Almanya kampında yıldızlaşan Servet, Daum'un güvenini kazanmıştı.

O artık, takımın bankosuydu. Servet'in saha dışındaki en belirgin özelliği ise türkü tutkusuydu.

Ümit Milli takımının kampında başlayan bu tutku ona "Türkü Baba" lakabını kazandırdı.

Öyle bir repertuarı vardı ki, neredeyse Türk Halk müziğindeki bütün şarkı sözlerini biliyordu.

Kamplar, otobüsler, tesisler ve maçlardan önce Servet'in kulağında müzik dinlediğini görenler, ona artık "BABA" diye sesleniyordu.

YARIN: TUNCAY HANGİ MAÇTAN SONRA SOYUNMA ODASINDA CAMI PARÇALADI
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!