Güncelleme Tarihi:
Dünya şampiyonu olan ilk Türk boksörü Sinan Şamil Sam, yumruğu gibi sözünü de sakınmıyor
Çocukken çok kavgacı bir tip miydiniz? Bu yüzden mi boksör oldunuz?
- Acayip kavga ederdim. Almanya'da doğdum ama 13 yaşına kadar Kars'ta yaşadım ben. Aşağı mahalle Kürt çocuklarınındı, biz Azeri çocuklarıydık, zorlu savaşlar verdiğimiz olurdu! Ama boksu seçmemin kavgacı bir yapıya sahip olmamla alakası yok. Gerçi inat olmamla, vardır. Sonra Ankara'ya yerleştik. Mahallede boks yapan bir abimiz vardı, Ali Demir, onun sayesinde boksa başladım. Bana ‘‘Nasıl olsa bırakır?’’ dediler, sırf bunu diyenlere inat bırakmadım.
Alnınızdaki yarık çocukluk yıllarınızdaki bir kavgadan mı miras?
- Yok. Kardeşime kızdım. Onu yakalayamayınca cama vurdum. Cam kafama düştü, alnım yarıldı. Nasıl desem, ben biraz asabiyim de.
ACAYİBİM BEN
‘‘Kavgacıyım, asabiyim, inadım’’ diyorsunuz. Eee başka?
- Bir acayibim ben. Lisedeyken, Ankara şampiyonu oldum, baktım herkes çok ilgi gösteriyor, okul müdürü falan iyi davranıyor, bari devam edeyim dedim. Sonra Gençler'de Avrupa ikincisi oldum ve yine Gençlerde Dünya şampiyonu. Birdenbire okulda bir numara oldum. Baktım, iyi iş. Bırakmamakta fayda var. O gün bugündür boks yapıyorum.
Tüm bunlar gücünüzü kanıtlamak gibi bir saikle yapılmış olabilir mi?
- Yooo. ‘‘Gücümü ispat edeyim’’ diye düşünenler, kendilerinden güçsüz birini yakaladıklarında affetmezler! Kim olursa olsun. Kardeşi olsa farketmez: Vurayım nakavt olsun. Ben öyle değilim.
Siz acır mısınız? Sizden daha güçsüz birini dövemez misiniz?
- Yani döverim. Mutlaka. Ama... Canım niye çıkıyor ringe, madem dayak yemek istemiyor? Dövülecek de... Ama o şekilde, kendimi tatmin etmek için, adamın gırtlağını sıkayım, gibi bir düşünceye kapılmam. Yani her dayağın bir limiti vardır.
Dövemeyeceğiniz kimse var mı?
- Boksta vardır. Normal hayatta? İnsan sevdiklerini dövmek istemez, değil mi? Ama tabii boks yapmadıkları sürece... Babam bile boks yaparsa döverim.
Başarılı olmasaydınız ne olacaktı? Body-guard'lığı göze almış mıydınız?
- Meksika'da yaşasam ben kesinlikle at hırsızı olurdum. Ben öyle bir adamım. Ama ne yalan söyleyeyim, ben boksun zorluğunu biliyorum, boks yanında başka bir şeye müsade etmiyor, üniversiteyi üçüncü sınıfta bırakmak zorunda kaldım mesela, bizim antrenmanlar ağır biliyor musunuz, boks yapan başka bir işle uğraşamaz, meslek edineyim filan, yalan yani. Ee boks bittiği zaman elinde de bir şey yoksa, yapabileceğin şey yine boks: Bu sefer ringte değil, sokakta! Hayatta mafyalık, body-guard'lık düşünmedim, düşünmem, desem yalan söylemiş olurum. Büyük bir ihtimalle yapardım.
Kimileri, özellikle kadınlar, bu sporu çok vahşi buluyor. Böyle bir kadınla karşılaştığınızda, yani sizi boks yaptığınız için küçümseyen, suçlayan biriyle... Kendinizi nasıl savunuyorsunuz?
- Türkiye'de taksici olmak da, duruma göre vahşetle yüzyüze geleceğiniz bir meslek. 8, 10 kişiyi şişleyip, doğramamışlar mıydı? Tehlikeli, vahşi olmayan ne var ki bu ülkede? Boks benim mesleğim. Kabaca, dövüşmek de denilebilir. Biraz boksörce bir cevap olacak ama şöyle derim: ‘‘Sizi ilgilendirmez, halt etmişsiniz, tamam mı?’’
Dünyanın en ünlü insanlarının en ünlü aşklarının arasında boksörler vardı. Edith Piaf- Marcel Cerdan mesela. Boks yaparken, ünlü olmayı ve ünlü kadınların gözdesi olmayı hayal ettiniz mi?
- Bu soruya kim hayır der! Kendini bilen hiç bir erkek, tabii eğer yalancı değilse aksini söylemez. Ayıp be! Şununla aşk yaşarım diye düşünmemişsindindir belki, ama biri sorsa, ‘‘İster misin?’’ dese, kolaysa ‘‘Hayır’’ de, ben kesinlikle ‘‘Evet’’ derim.
‘‘Rocky’’ filmleri oynarken, siz boksa başlamış mıydınız? Slyvester Stallone'ye benzemek istediniz mi?
- Boks yapmıyor olsaydım, isterdim. Ama bu işi bildiğim için uyduruk olduğunu, sol direk dağıtmayı bilmediğini çok rahat anlıyordum. Sylvester Stallone bokstan anlamıyor. Size yutturabilmiş miydi bilmiyorum, ama bana yutturamamıştı.
RUSÇA BİLİYORUM
Türkiye'de kadın boks seyircisi var mı?
- Pek yok. Ama Avrupa'da, dünyada var. Profesyonel maçlarda ring kenarlarına bakarsanız, ilk sırada hep kadınlar oturur. Farklı kadınlardır onlar. Öncelik orada da tanınıyor kadınlara.
Peki boksta motivasyonun rolü yüzde olarak ne kadar? Mesela, seyirciler arasında sevgiliniz Seçil Algün varsa ya da seyirciler azgınsa, performansınızda yükselme oluyor mu?
- Sevgilimin izlemesi beni olumsuz yönde etkiliyor. Dünya Şampiyonası'nda ne işi var Seçil'in? Stres oluyorum. Aynı şekilde babamın, kardeşimin olmasını da istemem. Annem hiç gelmez zaten. Onlar varken rahat edemiyorum.
Diyelim ki, bir maç esnasında, 3 tane acayip sarsıcı yumruk aldınız. Şöyle şeyler düşünüyor mu insan: a) Eyvah yenileceğim b) İşler galiba zorlaşıyor c) Vay adi herif şimdi onu geberteceğim d) Ulan, babam bile bana fiske vurmadı, bu adam kim oluyor e) Bu aldığım yumruklar beynimde hasar bırakır mı?
- ‘‘Beynimde hasar bırakır mı, bırakmaz mı?’’ dışındaki tüm şıkları düşünüyorsun. Ama o son şıkkı düşünmeye başlayacak biri, zaten bu işi yapmaz. Ringte çok sert bir yumruk aldığında, geçmişte yaşadığın bir an, bir olay gelip geçiyor gözünün önünden. Tuhaf bir durum. Ama öyle. Maçla alakası olsun olmasın. Ya da bütün sesler kesiliyor, seyircilerin arasından birinin sesini, attığı çığlığı, sadece onu duyuyorsun. Başka hiçbir şeyi değil. Anlatamıyorum.
Dostoyevski'nin nesini seviyorsunuz?
- Rus yazarlarını okumuş olmamın sebebi Rus antrenörümdür. Rusça'yı Lavrov'dan öğrendim. 18 kere birlikte Rusya'ya gittik. Okumayı seven bir insanım. O aklıma girdi, oku, oku dedi. Dostoyevski'den çok Solohov'u severim: ‘‘Ve Durgun Akardı Don’’. Bugüne kadar okuduğum en güzel kitaptır.
Nişanlım çok kıskanç
Rus kadınlarını beğeniyor musunuz? 18 kere gittiğinize göre...
- Tüm dünya o ırkın ne kadar güzel olduğunu biliyor sanırım. Ama benim nişanlım çok kıskanç.
Hiç hayatınızda mesleğinizi, başkalarına karşı bir tehdit unsuru olarak kullandınız mı?
- Kullanmayı düşünmedim. Ama kullandım. Polis çevirirse, ‘‘Boksörüm’’ demeyi hiç düşünmedim, ama çevirince dedim ve geçtim. Çok oldu.
Ring dışındaki kavgalarda boksör olduğunuzu söylüyor musunuz?
- Kavga bittikten sonra anlıyorlar boksör olduğumu. Bir kere başta söylerim, ama beni dinlemiyorsa, ben ne yapayım? Bittikten sonra herhalde bir daha bana bulaşmama kararı alıyorlardır.
HAFIZAM DOMUZ GİBİ
Bu spor insanda çeşitli arızalar bırakıyor. Korku var mı korku? Reha Muhtar gibi sorarsam: Ne zaman Parkinson olacaksınız?
- Muhammed Ali'den dolayı herkesin aklında kalmış bu Parkinson hastalığı. Yanılmıyorsam boks, hastalığın sadece hızlanmasına sebep olmuş. O biraz şovu seven bir sporcu. Maçlarında yumruk alınca yere oturur, seyirciyi gaza getirmek için. Yeni başlayanların böyle korkuları vardır, onlar bir de boksun insanda hafıza kaybı yarattığına inanırlar...
Ne o, sizin hafızanız iyi galiba!
- Domuz gibi hafızam vardır. Mesela nişanlımın dört sene önce okuduğu Polis Okulu'nun telefon numaralarını hatırlarım. Babamın Almanya'daki eski bütün telefon numaralarını bilirim. Herkesin telefonu ezberimdedir. 235 resmi maç yapmışım, en azından 1000 tane yumruk yemişimdir, antrenmanlarda da 10 bin tane, bu kadar zamandır yumruk yiyorum, hafızama bir şey olmamış. Bundan sonra da olmaz herhalde! Demek ki şovmenlere oluyor böyle şeyler.
Futbolda dürüstlük yok
Boksun bir felsefesi var mı? Yani insanların üstten algıladığı vahşetin dışında, bu sporda anlatılabilecek derinde neler var?
- Boksta dürüstlük var. Futbolda yok mesela bu. Futbol bir takım sporu. Futbolcular gece bir yerlere gidip doyasıya dağıtabilirler. Sabah maça çıktıkları zaman, en azından 90 dakika boyunca ayakta durabilirler. Ya da antrenöre işaret edip, ‘‘Sakatlandım, beni değiştir’’ diyebilirler. Ama boksta böyle bir şey yok. Ringe çıktığın zaman, iyiysen iyisindir, iyi değilsen çenene yumruk aldığında bir hafta kendine gelemezsin! Ya da kafan öyle bir zonklar ki, o ringe çıktığına, çıkacağına pişman olursun. İnsan tek başınadır boksta.
Bir boksör Türkiye'de hangi şartlarda iyi para kazanabilir?
- Hiçbir şartta kazanmaz! Ben 25 yaşındayım. Kendime ait bir evim var, düzgün sayılabilecek bir arabam var. İyi de maaş alıyorum, yani ben şanslıyım yaşıtlarım arasında. Ama bunların hepsini toplarsanız, yediklerimi de eklerseniz, ne kadar para kazanmış sayılırım? Bence çok bir şey değil. Mesela Almanlar profesyonellik teklifinde bulundular, söyledikleri rakamı duyunca ilk önce inanamadım.
TÜRKLERİN UFKU DAR
O zaman bir sonraki soru: Futbolcuları kıskanıyor musunuz?
- Türkiye'de futbolcuları kıskanmayan insan yoktur zaten. Dürüst olmak lazım: Biz Türklerin ufku dar. Amatör bir futbolcuya sorun, ‘‘Galatasaray'da ya da Fener'de oynamak isterim’’ der, ‘‘Juventus demez’’. Üstelik Türkiye'deki insanlar hakketmedikleri yerlerde. Mesela futbolcular. Hakketmedikleri paraları alıyorlar. Türkiye'de bir futbolcu bir trilyona imza atıyor, en güzel kızlar onların peşinde, en iyi şartlarda yaşıyorlar ve Avrupa 8. oluyorlar. Bu başarı mı?
Boksun Türkiye'de geleceği var mı?
- Valla benim şampiyonluğum, liglerin bir hafta ara verilmesine denk geldi. Yoksa niye benim boy boy resmimi yayınlasınlar? Liglere ara verilmeseydi, Fenerli ya da Galatasaraylı birinin antrenmanda ayağını burkması benim Dünya Şampiyonu olmamdan çok daha önemli olacaktı.
Boks aynı zamanda bir gösteri sanatı. Seyircileri baştan çıkarmak da gerekiyor. Türkçesi: Sizin sahneniz iyi mi?
- Boksun seyircisi özeldir. Dövüşmeyi seyretmekten hoşlanan seyirci ayrıdır. Tahliline giremeyeceğim. Kan görünce, ‘‘Ayyy’’ diye bağırmayan insanlardır onlar. Kim tribündeki seyircinin alkışlamasını, çoşku göstermesini istemez ki? Ben de isterim. Çeşitli yolları vardır. Kendinizden daha güçsüz bir rakibi bulduğunuz zaman daha çok hırpalarsınız. Artistlik yaparsınız.