Sadi Kemal YAŞAR
Oluşturulma Tarihi: Şubat 14, 2009 00:00
Borçlanma stratejisi Fenerbahçe’yi felakete götürür. Bütçenizin 280 trilyon olduğunu açıkladığınız bir yerde, 110 trilyonu iki futbolcuya veriyorsanız, bunu ne dünya, ne de Türkiye gerçekleri kabul etmez.
SON divan toplantısında adı tekrar gündeme geldi. Bir bakıma eski bir kavganın kalıntıları divanda yine ateşlendi. Villa olayı ve
transfer harcamalarındaki tutarsızlığı eleştiren... Ve kulübün şeffat yönetilmesi için hesaplarının kesinlikle uluslararası bağımsız bir şirket tarafından denetlemesi gerektiğini söyleyerek
Aziz Yıldırım’ı kızdıran
Hakan Bilal Kutlualp, HÜRRİYET aracılığı ile Başkan’a bir gönderme daha yaptı...
Evet, tam üç yıldır sessizliğini bozmayan, polemiklerden kaçan
Kutlualp ile ofisinde buluştuk. Artık konuşması gerektiğine inanıyordu. Söyleyecekleri vardı. Sanki kendini zorunlu hissediyordu.
Ses bandını açtım ve önüne koydum. Konuşmasının hiç bir satırına dokunmadan sunuyorum. Evet, söz
Kutluap’de...
Giderken borcu ödeyecek mi!Takımın aldığı neticelere göre, acımasızca pozitif veya negatif eleştiri yapmam. Bakıyorum,
Kezman transferi ile başlayan bir hatalar silsilesi var.
Kezman alındığı gün maliyet anlamında en pahalı oyuncu. O hatadan sonra
Tuncay pazarlık yaptı. Yılda 1.5 milyona oynayan
Alex, Kezman kadar istedi ve dengeler bozuldu.
Araştırılmadan, panikle, alelacele transfer yapıldı. Kusura bakmayın
Reis iseniz faturayı ödersiniz. O yüzden diyorum ki, Başkanın geldiği zaman
Fenerbahçe’yi borçsuz bırakacağım diye taahütü var. Bugün ise denetleme kurulunun tesbit ettiği borç 150 milyon. Herhalde bunu giderken ödeyecektir.
Şeffaflık önemli şey. Ne demişler "abdestinden şüphesi olmayanın, namazından şüphesi olmaz..." Hesaplarımızı bağımsız kurumlar denetlemeli. Eğer bağımsız kurumlar olursa,
Emre’lere,
Güiza’lara 110 trilyon veremezsin.
Gelirlerin artmasındaki en önemli faktör, başarımızı, projemizi, vizyonumuzu aktaracak ve anlatacak olan medya.
Medya ilişkileri düzelmeliDengeyi sağlayarak, mesafeyi kontrol ederek, medya ilişkileri kurulmalı. Borçlanma stratejisi F.Bahçe’yi felakete götürür. Bütçenin 280 trilyon olduğu bir yerde,üçte birini iki futbolcuya veriyorsanız, bunu ne dünya, ne Türkiye gerçekleri kabul etmez. Divan’da "F.Bahçe’nin hesaplarının Uluslararası bağımsız kurumlarca denetlenmesi lazım. F.Bahçe taraftarı parasının nereye harcandığını bilmeli" dedim. Bunu söyleyerek kötü adam olmaya razıyım. Söylemezsem vicdanım sızlar
"Kulübün başkanı kulübe villa satıyor, Başkanın kızı kulübün kartlarını yapıyor..." dedim. Bunlara başkanın ihtiyacı yok. Allah daha çok versin, zengin bir adam. Dedim ki en büyük tehlike bundan sonraki dönemlere içtihat (örnek) olursunuz. Başkan ise,
"Ben kulübe geldim, 6 milyon dolar para verdim. Herşeyle suçla, ama yolsuzlukla suçlama" dedi. Ben de diyorum ki, yolsuzlukla suçlamıyorum. Bilakis hizmetlerine bir yenisini ekleme şansını verdim. Böyle birşeyi söylemezsem vicdanım sızlayacaktı. Bunu belden aşağı vurma olarak nitelendirdiler. O zaman aklıma şöyle bir şey geliyor. Eğer ki bir villanın, bir kartın, bir ticari ilişkinin hatırlatılması, uyarılması belden aşağı vurmaksa, o zaman bel boynu geçmiş kardeşim.
Aynı anda iki doğru olmazBaşkan daha önceki bir çok konuşmasında
"Ben dahil, kimsenin bu kulüpten bir kuruş alacağı yoktur, artık bu kulübün paralı başkana ihtiyacı yok" dedi. Buna karşılık son divanda
"Ben cebimden şu kadar para harcadım" sözlerini sarfetti. Burada bir çelişki yok mu? Aynı anda iki doğru olur mu. Biz yöneticilere, taraftarlara düşen katılımcı olmak. Sadece ve sadece bir karar geldiğinde el indir, el kaldır türünden kongre Fenerbahçe’yi ne kadar ileri götürür ki.
11 yıllık yorgunlukBaşkanlık süresi sınırlanmalı ve iki periyotta en fazla 8 yıl olmalı
KONGRELERİN mayıs ayında yapılması çok iyi bir düşünce. Ben sadece alınan neticelere göre yönetimlerin değişmesine inanan biri değilim. Görev süresi en az 4 sene olmalı. Demokrasinin daha çok yerleşmesi adına bir nevi padişahlık görüntüsü verilmesini engellemek adına yönetimlerin iki periyotta sınırlandırılması taraftarıyım.
Bir kişi 8 yıldan daha fazla görev yapmamalı. Zaman içinde insan kendini yenileyemeyebilir. İş metal yorgunluktan, mental yorgunluğa gitmiştir. Yıldırım’ın yaptığı iş kolay değil. 11 senedir artık yoruldu. Kendisinin aday olmayacağını düşünüyorum.
Başkanlık kolay değil
Yeter artık diyerek o da hayatını yaşamak isteyebilir. Süre belli olunca, göreve gelenler, gideceği zaman gönül rahatlığı ile giderler. Artık yıpranmalar başlamış, kulağa hoş gelmeyen sözler söyleniyor. Bir kere macun tüpten çıkmayı görmesin. Eğer macun tüpten çıkarsa, geri doldurmak mümkün değildir.Daum’u teklif ettimBaşkan kızgın olduğu için toplantıya girmedi. Benim önerimi kabul edince Alman hocayı takımın başına getirdik.
YÖNETİMDE olduğum ilk sezonu altıncı olarak bitirdik. Liderden 35 puan geride kaldık. Başkanın odasına girdiğimde ışığı kapalıydı. O günlerde Sadettin Saran ile arası bozuktu. Saran toplantıya geldiği için odasından çıkmak istemedi. Moralim çok bozuk diye toplantıya girmedi. Başkana "Sizin haberiniz olmadan
Daum ile görüştüm" dedim.
"Daum’un A.Wien ile sözleşmesi var" yorumunu yaptı. Ben de
"Görüştüm ve ışık aldım, gelebilir bize" cevabını verdim. Bu sırada
Atilla Kıyat paşa içeri girdi ve başkanı toplantıya çağırdı.
"Ben gelmeyeyim, siz toplantıyı yapın" karşılığını verdi.
Başkan bana döndü,
"Hakan içerde Daum’dan bahset, onu da tartışın" dedi. İçerde konu gündeme geldi,
Atilla paşa "Ben
Daum’u istemiyorum,
Fernandez daha iyi, dik başlı bir hoca, başkan filan dinlemez, onu seçelim" dedi. Sonra gelişmeler oldu,
Daum’u takımın başına getirdik.
Bir milyon üye projesi yanlış
KULÜBÜN 1 milyon üye projesine karşı çıkıyorum. 102 yıllık çınarın tarihinde seçilerek, yüzülerek gelen 14 bin kişiden yeteri kadar fayda sağladık mı ki, 1 milyon üyeden sağlayalım. O zaman bir kaos olur. Amaç finansal kaynak sağlamak ise, sadece para kazanmak için seçme hakkını gelişi güzel dağıtamayız. Bugün 25 milyon taraftar olduğu konuşuluyor. Her Fenerbahçeliye bir kart verebiliriz ama satarak değil. Bir de kalkıp da altın, gümüş ve bronz üye diye taraftarı sınırlandırmak yanlıştır.