Güncelleme Tarihi:
Recep Niyaz’ın soru-cevap şeklindeki röportajı şöyle;
* Sezonun henüz 8. haftasında başınıza yılların kurt hocası Yücel İdiz getirildi. İlk 8 maçta 2 gol ve 1 asiste imza atabilirken, İldiz ile kalan 24 maçta 10 gol ve 3 asist ürettin. Bunda Yücel hocanın sana güveninin de payı olsa gerek..
- Öncelikle ben oynadıkça açılan bir oyuncuyum. Ne kadar rahat olursam o kadar çok skora katkı vermeye çalışıyorum. Tabii Yücel hocanın buraya gelmesi bizim için avantaj oldu. Ancak Osman Özköylü hocamız da kesinlikle kötü bir teknik adam değildi. Hatta bu takımı o kurdu ama bazı sıkıntılar ile uyuşmazlıklar olunca yollar ayrılmak zorunda kaldı. Yücel hoca ise gerçekten bize pozitif etki etti. Hocamızın sizin de belirttiğiniz gibi deneyimli bir teknik adam olması ve bize karşı çok babacan tavırlar sergilemesi ile takımın o istediği rahatlığı sağlaması bizi son derece motive etti ve sahaya çok iyi bir şekilde yansıdı. Zaten bu takım iyi bir ekipti ve sadece ufak bir kıvılcıma ihtiyacı vardı. Bu da Yücel hoca ile beraber gerçekleşti. Şimdi çok şükür o kıvılcımı büyük bir aleve çevirmek üzereyiz. İnşallah her şeyin daha güzel olacağına inanıyorum.
"SAVUNMA OYUNCULARIMIZ SKORA KATKI VERDİ"
* Yücel İldiz ile birlikte sanki hücumda biraz daha üretken olmaya başladınız.
- Biz hakikaten bu ligin hem set, hem de kontratak oyununu iyi oynayan ekiplerinden birisiyiz. Oyuncu potansiyellerine baktığınız da tüm maçlarda da bunu fazlasıyla gösterdik. Hocamızla birlikte doğru taktik ile oynamaya başladık. Biz yeri geldi bekledik, yeri geldi topun hakimiyeti bizde oldu. Rakibimize göre değil de, her maçta kendi oyun anlayışımızı sahaya yansıtmaya çalıştık. Zaten baktığınız da hücum hattımız bu ligin önde gelen oyuncularından oluşuyor. Bizim arkamızda bir de İsmail Aissati var. Belki gol anlamında değil de, asist anlamında bizi çok iyi bir şekilde yönlendirip, katkı verdi. Baktığınızda savunma oyuncuları da katkı veriyor; Alperen Babacan (3), Abdülkerim Bardakçı (2) ve Kerem Can Akyüz (1) ağabey gibi. Aslında istatistikler de yalan söylemez, Yücel hocadan sonra hücum futbolu oynayan bir ekip olmuşuz.
* Bu sezon deplasmanda toplanan 36 puan ile bu kategoride ilk sırayı aldınız. Ancak iç saha maçları için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Evinizde 3 ay süreyle maç kazanamadınız. Belki haftalar önce şampiyonluk ilanınızı gerçekleştirebilecekken, niye takım olarak Karabük mücadelesi öncesi son 5 iç saha maçınızı kazanamadınız?
- Deplasmanda mağlup olduğumuz iki maça (Altınordu 4-0, Ümraniyespor 3-0) baktığınız da o haftalarda saha dışı etkenler bizi fazlasıyla etkiledi. İkisinde de etkenler hemen hemen aynıydı. Ondan sonraki süreçte takımda kafalar biraz rahat olunca çok farklı bir istatistik ortaya çıktı. Dış sahada çok uzun süre galip gelmek ve mağlup olmamak, önemli bir istatistik. Deplasmanda rahat olmamızın ana nedeni ise; rakiplerimiz bizim istediğimiz futbolu oynuyor olması. Ligin zirvesine demir attıktan sonra rakipler Denizli’ye geldiğinde bize karşı daha savunma ağırlıklı oynamaya başladılar. Bu noktada bizim de hatamız ise bu kilidi bir türlü çözemememiz. Taraftar baskısının olduğuna pek inanmıyorum. İçerideki Giresun maçını 2-1 geriden gelerek 3-2 kazanırken, taraftarımızın itici gücüyle 10 kişiyle mücadeleyi galip kapatmıştık. Kanımca rakip takımların içeride oyun anlayışlarını değiştirip, oynaması bizi olumsuz yönde etkiledi. Kadere inanan bir insanım, demek ki başarının böyle zorlu olması gerekiyormuş.
"DENİZLİ’DE UZUN YILLAR KALMAK İSTİYORUM"
* Süper Lig’e çıktığınıza göre gelecek sezon için neler hedefliyorsun?
- Genel olarak sezon bittikten sonra yeni sezon için tüm karar ve sorumluluk yönetim ve hocaya ait oluyor. Ama ben bir Denizlili ve şampiyonluğa elimden geldiği kadarıyla katkı veren bir oyuncu olarak takımda kalmaktan yanayım. Çünkü her oyuncunun hedefi, öncelikle bulunduğu ligin zirvesinde yer bulup, süre almaktır. Daha sonra ise hedefi, Avrupa veya başka liglerde oynamaktır. Benim de hedefim Süper Lig. Kendi memleketimin takımında bunu başardım. Tekrar başka bir takıma gidip bir macera aramanın gereği yok. Ben Denizlispor’da uzun yıllar kalmak istiyorum. Yeter ki biz burada başarılı bir şekilde mücadelemizi sürdürelim.
* Futbol otoriteleri tarafından Denizli’nin yetiştirdiği ender değerli yeteneklerden birisi olarak gösteriliyorsun. Hızın ve çabukluğun konusunda seni Messi’ye benzetenler de var. Ancak fizik olarak daha da güçlenmeni söyleyenlerin geçmişte çok oldu. Güç ve hız aynı anda bir arada olabilir mi?
- Güç tamamen yere sağlam basmakla ilgili. Şimdi baktığınız zaman Messi, bir Ronalda veya Hulk kadar iri yarı bir oyuncu değil. Hakkımda yapılan ”Fiziğini geliştirmen” görüşü ise yıllardır hiç peşimi bırakmadı. Ne yazık ki, olaya sadece dışarıdan takip edip, her şeyi bildiğini zanneden birçok insan var. İnsanlar şunu bekliyor; benim boy atmamı, Okay Yokuşlu gibi çok iri yarı bir orta saha oyuncusu olmamı. Yani sahayı ne kadar dolduruyorum ona bakıyorlar. Bizim futbol mantalitemiz ne yazık ki buna doğru gidiyor. İstatistiklere baktığınız zaman oynadığım her takıma elimden gelen katkıyı vermeye çalışıyorum ve bunu yaptığıma da inanıyorum. Bu demek değildir; fiziğim yetersiz. Ben hiçbir zaman kendimi dört dörtlük bir futbolcu olarak tanımlamıyorum, zaten. Ronaldo ve Messi kariyerlerine başarı üzerine başarı eklerken, hala da eksik olduklarına inanıyorlar. Sürekli bir başarı daha kazanmak istiyorlar. Bizim ise böyle düşünme lüksümüz bile yok. Biz de bir şeyler için emek ve çaba sarf ediyoruz, elimizden geleni yapıyoruz. Benim fiziksel özelliklerim bu. Ben sadece bunun üzerine neyi geliştirebilirim, sahada 1 saniye önce düşünüyorsam salise önce düşünmem gerektiğini inanıyorum. Ya da sahadaki aksiyonları bir pozisyon öncesi değil de 2 pozisyon öncesi süzmem gerektiğine inanıyorum. Ne bileyim gol vuruşu olur, pozisyon alma olur, ben bunları geliştirdikten sonra çok daha üst düzey futbol oynayacağıma inanıyorum.
"FENERBAHÇE’YE GİTTİĞİM İÇİN PİŞMAN DEĞİLİM"
* Futbola Denizlispor altyapısında başladın ve henüz 16 yaşında Fenerbahçe’ye transfer oldun. Aykut Kocaman’ın kararıyla forma giydiğin 2 sezonda toplam 10 maçta görev yaptın. 3 Temmuz süreci yanı sıra Türkiye Kupası’nı 2 sene üst üste kazanıp, UEFA’da yarı final heyecanı yaşadın. Şimdi geriye dönsen şunları yapsaydım dediğin konular var mı? Fenerbahçe’ye gittiğin için pişman oldun mu?
- O sezon ekip olarak hepimizi Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi takip eden çok kulüp vardı. Altyapıda iyi bir jenerasyonumuz vardı. Tüm turnuvalara katılıyorduk ve devamlı takip ediliyorduk. O dönem bir şeyler olacaktı. Çünkü o yıl Denizlispor’un küme düşme sezonuydu. Kulübün içerisinde çok büyük bir karamsarlık vardı. Ben 12 yaşında profesyonel olduktan sonra 15 yaşımda sözleşmem biterken, açıkçası bu karamsarlığın içerisinden çıkmak istiyordum. Ailece biz bu kararı verdik. Pişman mıyım? Kesinlikle değilim. Fenerbahçe olmasaydı, Galatasaray ya da Beşiktaş olabilirdi. Ben Fenerbahçe gibi dev bir camianın içerisinde bulunduğum için mutluyum. Genç yaşta o kadronun içerisinde ve zorlu 3 Temmuz sürecinde yer bulduğum için ise kendimle gurur duyuyorum. Çünkü her genç futbolcunun büyük bir takımda oynamak gibi bir hayali vardır. Ben bunu o dönemde gerçekleştirdim ama doğru ama yanlış. Bu tartışılır. Ama hiç pişman değilim. Çok güzel anılarım oldu. Evet başka bir tercih yapsam, çok değişik bir yerde olabilirdim. Ama bugün ben Recep’sem bugün beni bu duruma getiren kesinlikle Fenerbahçe’de bulunmamdı. Kimse bunu inkar edemez. Fenerbahçe gibi büyük takım reklamı diğer takımlara göre hakikaten çok farklı bir şey. Kesinlikle ben bu güzel günleri unutamayacağım anıları, hayalini kurduğum Alex De Souza, Volkan Demirel, Emre Belözoğlu, Moussa Sow, Dirk Kuyt gibi oyuncularla bir arada olduğum için kendimle gurur duyuyorum. O dönem böyle bir şey olsaydı bir daha aynı kararı verir miydim, bilmiyorum ama iyi ki yapmışım diyorum.
* O dönemlerden hala görüştüğün oyuncular var mı ?
- Ben uzun bir süre kaptanla (Alex De Souza) görüşüyordum. O zamanlar bize, genç oyunculara çok katkı ve destek veriyordu. Hatta ben bir ara Alex ile konuştuğumda bana ’Brezilya’ya gel, burada futbol yaşamını sürdür’ diye çağrıda bulundu. Çünkü kendisinden ”Oynamak ve piyasanın içinde olmak istiyorum ’ şeklinde bir istek de bulunmuştum. Ama sonra takımda konuştuğun var mı derseniz yok. Çünkü o dönem Salih Uçan ve Beykan Şimşek gibi genç oyuncuların hepsi takımdan ayrıldı.