Rasim Kara: Rüştü'yü Beşiktaş'a getirmiştim

Güncelleme Tarihi:

Rasim Kara: Rüştüyü Beşiktaşa getirmiştim
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 07, 2007 12:41

Azerbaycan'ın Karabağ takımını çalıştıran teknik direktör Rasim Kara, 13 yıl önce Rüştü Reçber'i Beşiktaş'a getirdiğini hatırlattı.

Yeni sezon hazırlıklarına Ankara'nın Kızılcıhamam ilçesinde devam eden Karabağ takımının teknik direktörü Rasim Kara, Azerbaycan'da, din, dil, örf ve adetler açısından kendisini Türkiye'de gibi hissettiğini ifade ederek, "Karabağ ekibine devre arasında geldim. Takım, ben başına geldiğim esnada 13 takımlı ligde 9. sıradaydı. Karabağ işgal altında olduğu için, takım Bakü’de kalıyor. Aynı zamanda Azerbaycan’ın en büyük holdinglerinden biri olan Ashersun, takımın sponsorluğunu yapıyor. Takımım genç oyunculardan kurulu. Şu an tüm konsantremi kulübün tesisleşmesine vermiş durumdayım. Azerbaycan futbolu sosyal, ekonomik ve sportif açıdan gelişmekte. Ayrıca Azerbaycan dünyada en hızlı kalkınan ülkelerden bir tanesi. Türk Milli Takımı’nda gerçekleşen yeni yapılanmanın bizzat içerisinde olan bir kişi olarak Azeri ekibinin hem tesisleşmesine hem de UEFA kriterlerine göre yapılanmasına büyük katkılar sağlayacağım. Ben görev alınca, Lenkeran’ın hiçbir tesisi yok iken büyük takımların sahip oldukları tesislere kavuştular" dedi.

Türkiye’den ayrılmasının en büyük sebebinin, yabancı oyuncu ve antrenörlere verilen değerin Türklere gösterilmemesi olduğunu vurgulayan Kara, "Ben Beşiktaş’ta iken takım 88 gol atmış, 62 averaj yapmıştık. Tiganalı Beşiktaş 43 gol atmasına rağmen, Fransız teknik adam el üstünde tutuluyordu. Geçen sezon Galatasaray’dan 29 puan fark yemiş takımın hocası için herkes kalsın diyordu. Türkiye’de yabancıya karşı inanılmaz derecede bir tahammül var. Ben, Derwall, Piontek gibi çok kaliteli yabancı hocalarla çalıştım. Sıradan yabancıların Türkiye’ye gelmesi, kulüplere inanılmaz derecede mali külfetler getiriyor. Del Bosque ve Tigana’nın ekipleri ile birlikte tazminatları toplam 25-30 milyon Doları buluyor. Ben böyle bir ülkede neyin ispatını yapmaya çalışacağım. Azerbaycan’da bana çok değer veriliyor ve ben de onları çok seviyorum. Ancak bir gün mutlaka Türkiye’ye dönmek istiyorum. Mustafa Denizli İran’da, Şenol Güneş Güney Kore’de, ben ise Azerbaycan’da çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Bu üç deneyimli ve milli takım kariyeri olan hocadan Türkiye istifade edemiyorsa, bazı kişilerin bu durumu mutlaka düşünmesi gerekiyor" diye konuştu.

Rasim Kara, Beşiktaş’ın başına gelmesinin, siyah-beyazlı ekip için bir dönüm noktası olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"Ben Beşiktaş’a 1976’da geldiğim zaman, Barbaros bulvarındaki bir apartmanın iki dairesinde kimsesiz çocuklar gibi yatıp kalkıyorduk. Ben, Mehmet Ekşi, Necdet, Bora ve Ali Kemal gibi isimlerin katkıları ile birlikte bir Beşiktaş ruhu yarattık. Biz her zaman birbirimize bir aile havası içerisinde yardım ederdik. Bunun semeresini şampiyonluklar yaşayarak aldık. Beşiktaş tarihinde benim teknik direktör olmama kadar olan dönemde takımda emeği geçmiş insanlara antrenörlük görevi verilmemiştir. Beşiktaş’ın başına gelmem, siyah beyazlı ekip için bir dönüm noktasıydı. Büyük işler yapıp, bir çok başarılar elde ettik. Lucescu dönemine kadar Avrupa’da en fazla tur, benim dönemimde atlanıldı. Başbakanlık ve TSYD Kupaları’nı kazandık. Hatta Şampiyonlar Ligi’ne Türkiye’den ilk defa iki takımın gitmesinin sebebini benim dönemimdeki Beşiktaş’ın başarıları oluşturmaktadır. Takımın başında iken Seba’nın etrafındaki, futboldan uzak, yaşlı yöneticilerle problemler yaşadım. Tesisteki klimalardan dolayı anlamsız tartışmalar yaşadım. Beşiktaş tarihinde en az para kazanan teknik adam bendim. Bu takımın kahrını yıllarca çektim. Benim için para hiçbir zaman ilk sırada olmadı. Ben yalnızca takımım için başarılı olmak istiyordum. Mutlaka benim de hatalarım olmuştur. Özellikle medya ile olan ilişkilerimde burnum biraz havalardaydı."

Beşiktaş’ın teknik direktörlerini de değerlendiren Kara, "Bana Rıza mı, yoksa Tigana mı başarılı diye sorarsanız, cevap olarak Rıza derim. Ama Tigana başarısızlığına rağmen takımın başında daha fazla kaldı. Benden sonra takımın başına Toshack gelmişti ve takımı ligde 6. yaptı. Ama hala kendisine "I love you Toshack" şeklinde bağırılıyordu. Ben bu işi çözemedim. Ertuğrul Sağlam’ın antrenörlüğünü en başından beri izliyorum. Sağlam’ın, futbolcu iken Beşiktaş’a gelmesinin en büyük sebebi bendim. Spor akademisini bitirmiş, tertemiz, karakterli ve haddini bilen bir çocuk. Kayserispor’a oynattığı futbolu taktiksel olarak değerlendirdiğimde kendisini çok başarılı buluyorum. Kayserispor’u UEFA’ya taşımış ve takımına bu kupada başarılar yaşatmıştır. Hatta Fenerbahçe’den daha başarılı maçlar çıkarmışlardır. Benim böyle bir durumda Ertuğrul Sağlam konusunda hiçbir endişem yok. Medyada Ertuğrul ismi ortaya çıktığında yönetimde olan bölünmeler gözüme çarptı. Genç hocaya karşı çıkanlar oldu. Örneğin Fenerbahçe’de alınan kararlar doğru veya yanlış olsun tüm yönetim ortak bir şekilde hareket ediyor, ama Beşiktaş’ta böyle bir durumun olması söz konusu bile değil. Kötü bir netice alındığında ’ben söylemiştim’ diyerek Ertuğrul Hoca üzerinde baskı kuranlar olacaktır. Genç hocanın böyle bir psikolojik baskıya ne kadar dayanabileceğini bilemiyorum. Beşiktaş taraftarı ilk zamanlarda Runje ile dalga geçerken daha sonraki haftalarda hırvat kaleciye sahip çıktılar. Tigana’ya gösterilen sabır Ertuğrul Saglam’a da gösterilir mi bilemiyorum. Ama bizim evladımıza daha fazla sahip çıkılması gerekiyor" dedi.

İsim yapmış oyuncuların transfer edilmesinin, tüm dünyada gözlerin Türkiye’ye çevrilmesi anlamına geldiğini belirten Kara, "Bu yıl 4 büyük takımın alt gurupla arayı biraz daha fazla açacağı gözüküyor. 4 büyükler arasında da büyük bir çekişme yaşanacak. Aynı zamanda takımdaki tüm oyuncuların kalitesini yükseltmek lazım. Carlos’u alıp, Tuncay’ı bırakıyorsanız takım adına fazla bir kazancınız olmaz" ifadelerini kullandı.

Mili Takım’ın Fatih Terim ile yaşamış olduğu başarıların, şu an için kulüp takımlarının üstünde olduğunu vurgulayan Rasim Kara, "Futbolumuz dünya üçüncülüğünün ardından bir duraklama dönemine girdi ve bu duraklamanın artçıları hala sürüyor. Carlos ve Lincoln’ün Türkiye’ye transferleri ülkemiz futbolu için önemli bir fırsattır. Artık Avrupa ve dünya kupalarında rahatlıkla başarılar elde edebiliriz. Türkiye’de antrenörlük müessesesini başlatan biri olarak, ligde yerli kalecilerin ağırlıkta olduğunu görüyorum, ama hala Türk kalecilerine olan güvenin tam olarak sağlanmış olduğunu göremiyorum. Milli Takım’da çalıştığım dönemde Rüştü'yü Beşiktaş’a getirmiştim, ama tecrübeli kaleciyi o zaman almayıp 12-13 yıl sonra takıma dahil ettiler. Süleyman Seba ve Gordon Milne, Rüştü’yü sakatlık geçirdiği için riske girip tecrübeli kaleciyi takıma dahil etmek istemediler. Rüştü’nün "Ben Fenerbahçeliyim" şeklinde demeçlerini gayet doğal karşıladım, ama milli kalecinin herhangi bir başarısızlığında, Fenerli olmasını ön plana çıkaracaklardır. Ben Beşiktaş tarafından Runje’ye vermiş oldukları desteğin yarısını Rüştü’ye vermelerini istiyorum" şeklinde konuştu.

Hem sportif, hem de maddi açıdan Beşiktaş’ı başarılı bulmadığını söyleyen tecrübeli teknik adam, sözlerini şöyle tamamladı:
"Mevcut yönetimin, kulübün borcunu 130 milyon Dolar’a kadar çıkardığı söyleniyor. Ayrıca yönetim tarafından Avrupa’da final oynanacağı şeklindeki hedefler açıklandı, ama bu hedef bir türlü gerçekleştirilemedi. Eğer Galatasaray’dan 29 puan fark yenmiş ise, bunun adını başarısızlık olarak niteliyorum. Hem sportif hem de maddi açıdan Beşiktaş’ı başarılı bulmuyorum. Yıldırım Demirören futbol oynadığım dönemlerde çocuktu. Bu kadar başarısızlığa rağmen taraftarın yönetimi ve hocayı istifaya davet etmemelerini olumlu karşılıyorum. Ancak başarılı olduğu halde Serdar Bilgili ve Rasim Kara gitsin diyenler, şimdi kuzu gibi olmuşlar"
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!