Ralli şampiyonu uyarıyor!

Güncelleme Tarihi:

Ralli şampiyonu uyarıyor
Oluşturulma Tarihi: Eylül 14, 1999 00:00

Haberin Devamı

İskender Atakan efsaneleşmiş bir otomobil yarışçısı. Ama, trafikte arabasını yarıştaymış gibi kullanmıyor. Ve normal yolda sanki yarıştaymış gibi hız yapan sürücüleri uyarıyor: Otomobilinizi beyninizle kullanın!

Bir şampiyona ‘‘iyi sürücü'' kimdir’ diye sormak gerekir.

İyi sürücü refleksleriyle değil beyniyle araba kullanan kişidir. Maalesef Türk sürücüsü yalnız refleksiyle otomobil kullanıyor.

Bir sürücünün iyi olup olmadığını nasıl anlıyorsunuz?

İlk ölçüt direksiyonu tutuş ve oturuş mesafesi. Direksiyon saat 9'u 10 geçe gibi tutulur. Doğru oturuş biçimini bulmak için de, sırtınızı koltuğa dayar ve kolunuzu direksiyona uzatırsınız. Bileğinize geliyorsa doğru mesafedesiniz. Ben asıl sürücülerin yanında oturanlara seslenmek istiyorum! Yanınızdakinin iyi araba kullanıp kullanmadığını on saniyede anlayabilirsiniz. Hacı yatmaz gibi frenlerde öne arkaya, virajlarda sağa sola savruluyorsanız yanınızdaki kişi araba kullanmayı bilmiyor demektir.

Bu küçük dikkatler gerçekten hayat kurtaran şeyler mi?

Direksiyonu iki yandan tutuyorsanız yapacağınız açı en fazla 20 derecedir. Ya size 23 derece gerekliyse. Çarptınız demektir. Kazaların bir tek nedeni vardır, sürücü. Adam otomobil savruldu diyor. Savurtan sensin.

Türk sürücüsünün en sık yaptığı hata nedir?

Yıllardır insanlara araba neyin üstünde gider diye sorup, doğru cevap alamıyorum. Çok basit: Otomobil havanın üstünde gider. Lastiğin iyi yol tutması için ideal ısısına ulaşması lazım. Biz yarışlardan önce battaniye şeklinde özel bir ısıtıcı kullanırız. Dört lastiğin ısısının eşit olması için de, havalarının aynı olması gerekir. Yoksa viraja girdiğinizde ısınan taraf yolu tatarken, öteki taraf tutmaz. Savrulursunuz.

Ölmek ve öldürmek istemeyen bir sürücü başka neye dikkat etmeli?

Arabayı döküyor diye sert amortisör takılmaz mesela. Ama bir bilseler ki, otomobilin iyi durup, iyi viraj alması için ağırlık merkezinin hep ortada olması lazım. Yokluklardan geldiğimiz için tanımıyoruz otomobilleri. Amortisörü yumuşak takıyoruz. Frenin üstünde ayağa kalkıyoruz. Yanlış bilinen şeylerden biri de fren pompalama tabiri. Ben bunu şöyle tanımlıyorum, aman kaza yapmayayım deyip basıp, yok gidip şuna çarpayım diye ayağını kaldırmak.

Otomobil kaç kilometreden sonra kontrol edilemez olur?

Bu soruyu şöyle düzelteyim. 60-70 kilometreden sonrasının şakası yoktur. Küçümseyenlere sesleniyorum. Ellerinizi arkanızda kenetleyip koşarak duvara çarpın suratınızı. Bakalım ne oluyor?

Trafik kazalarının önlenmesi için emek harcayan insanlardan birisiniz. Bir nedeni var mı?

Çok iyi araba kullanabilirim. Ama ne önemi var, siz bilmedikten sonra. Beni öldürebilirsiniz. On yıl önce ilk yarışmayı kazandığımda konuşmacı olarak davet edildim. Bana motorun beygir gücünü, taktığım lastiği sormaya başladılar. Dedim ki, gelin araba nasıl kullanılır bunu anlatalım. İlk toplantı, Ege Üniversitesi'nde düzenlendi. Bir spor salonu dolusu genç, bir buçuk saat ölüm sessizliğinde dinledi. Bu, suya atılan taş gibidir. Bugüne kadar üç bin kişi yetiştirdik.

Trafik kazaları nasıl durdurulacak sizce?

Tek çözüm var, otomobil sporununun geliştirilmesi. Basını da bu göreve davet ediyorum. Hızlı gitme duygusuna sahip olan insanı, yapma diyerek durduramazsanız. Otomobil sporu gelişirse önlemi alınmış bir pistte gençler hız duygularını tatmin ederler. Bir belediye başkanından bir alan istedim. Bu sporun gelişmesini sağlayalım dedim. Kazandığımız parayla da ambulans, helikopter alalım dedim. Bana, yüz metre kare alan kaç trilyon eder biliyor musun dedi. Ama bence tek çözüm insanların amatör oto sporlarında eğitilerek geliştirilmesi.

İskender Atakan’ın şu önerilerini unutmayın

Direksiyon başında bir kol boyu mesafesinde oturun ve saat 9'u 10 geçe gibi tutun. Bu şekilde otomobil size siz otomobile hükmedin.

‘‘Otomobil neyin üstünde gider?'' sorusunu sık sık çevrenize sorun. Yalnızca havanın üstünde gittiğinizi unutmayın.

Lastiğin yolu iyi tutması ideal ısısına ulaşmasına bağlı. Dördünün aynı ısıda olması için de havalarını daima eşit tutun.

Lastik havası konusunda kuşkucu olun. Hayatınızı benzincideki gence emanet etmeyin. Bir hava saati alın ve haftada bir kendiniz ölçün.

120 kilometre hızla seyrederken tek bir saniyede tam 35 metre gittiğinizi unutmayın. Teybe uzanacağınız ya da gözünüzü kırpabileceğiniz kadar kısa süren bu bir saniyede yedi araba parçalayabileceğinizi bilin.

Ani frende, ağırlığın önde toplanmasına neden olan yumuşak amortisörden kaçının.

Pompalayarak frene basmayın. Frene bloke etmeden, yumuşak ama kararlı basın.

Sıcak bölgelere giderken lastiklerinizi bir derece indirmeyin. Tam tersine bir derece fazla basın.

Geniş jant ve lastiklerden kaçının. Kuru havada tamam ama yağmurda sürtünme alanı genişlediği için dezavantajdasınız. Arabanızın bütün hesaplamalarının orijinal lastiğe ve yüksekliğe göre yapıldığını unutmayın.

Gişelerde ve uzun kuyruklarda önünüzdeki araca çok yaklaşmayın. Arkanızdaki duramazsa kaçacak yeriniz olsun.

Öldükten ya da öldürdükten sonra, ışık yoktu, çukur vardı ya da beni sıkıştırdı gibi mazeretlerin işe yaramayacağını asla aklınızdan çıkarmayın.

İskender Atakan

1953'te İzmit'te doğdu. Çocukluğu, tencere kapaklarını direksiyon yapıp arabacılık oynamakla geçti. Gerçek bir direksiyon başına 13 yaşında oturdu. Öyle ustaca kullandı ki, babası gizlice araba kullandığından kuşkulandı. Ehliyetini 18'inde aldı ve Amatörler Rallisi'ne katıldı. Anadol marka otomobiliyle birinci oldu. Ford Otosan tarafından farkedildi. Profesyonel ekip eksikliği nedeniyle yarışları bıraktı. İktisadi ve İdari Bilimler Akademisi'ni bitirdi. Ticarete atıldı. Araba yarışlarını 1984'teki o akşama kadar unuttu: ‘‘Önümden bir yarış arabası hızla geçti. Büyülenmiş gibi peşinden gittim. İçimdeki ateşin sönmediğini o an anladım.'' 1994 sonuna kadar yarıştı. On yılda uluslararası dokuz şampiyonluk kazandı. Efsaneleşti. Beş yıldır otomobilin nasıl kullanılması gerektiğini anlatıyor. İskender Atakan'la, ‘‘iyi sürücü ne demektir'' diye konuştuk:

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!