Güncelleme Tarihi:
Hayalleri, aşkı, acıyı ve gözyaşını bir arada yaşayan Prandelli, henüz küçük yaşlarda mimar olmanın hayallerini kuruyordu. Daha sekizinci sınıfın sonunda sanat okulunun yerini yeşil sahalar aldı. Ailesi onu bir futbolcu olarak yetiştirdi. Daha 16 yaşındayken babasını kaybeden Prandelli için bu acı yaşayacağı diğer acıların ilk durağıydı. Daha küçük yaşlarda bir kafede gördüğü ve aşık olduğu Manuela, Prandelli’nin hayatında büyük bir dönüm noktası oldu.
Roma Başkanı’na hayatındaki en büyük anlamın karısı olduğunu söyleyen Prandelli hiç düşünmeden sözleşmeyi yırtıp attı ve Roma kariyerine başlamadan noktayı koymak zorunda kaldı. Manuela’nın kemoterapi süresince yanından bir an olsun ayrılmayan Prandelli, doktorların verdiği umuda inanarak bir yıl sonra Fiorentina’nın teklifine “evet” dedi. Manuela artık daha iyiydi ve üç yıl boyunca işler oldukça yolunda gitti. Ancak kanser yeniden Manuela’ya merhaba dedi ve bu kez karaciğerini de etkilemişti. Bu sonun başlangıcıydı ve Manuela yaşam savaşını 26 Kasım 2007 öğleninde kaybetti. Prandelli çıktığı bu yolculukta çocuklarıyla birlikte yalnız kaldı.
O zamandan sonra mücadelesine bir acı daha eklenmişti Prandelli’nin kendisinin de deyimiyle “yıkıcı bir acı”…
Futbola hayat gibi bakıyor
İtalyan teknik adamın futbola bakış açısı da hayatından farklı değil. Takım ruhuna önem verirken bile yıldızların da ekibin birer parçası olduğuna inanmasını sağlayan Prandelli, risk almaktan hiçbir zaman çekinmemesiyle tanındı. Her zaman sorun yaratacağına inanılan Mario Balotelli’ye bile sahip çıkıp onun Euro 2012’nin yıldızı olmasını sağlayan da yine Prandelli’den başkası değildi.
Kariyeri boyunca hiç kupa kazanamasa da İtalyan Milli Takımı'na ve oyuncularına kazandırdığı değerler ile her zaman saygı duyulan bir isim olmayı başardı.