Güncelleme Tarihi:
Getto'dan malikhaneye
Fakirlikten kısa zamanda zenginliğe geçen Venüs, turnuvalar arasında zooloji fakültesini bitirmeye çalışıyor.
Kartlar ‘‘kara’’laşıyor.
Daha doğrusu renkleniyor, şenleniyor...
İki kardeş Venüs ve Serena Williams giysileriyle, saç modelleriyle, güçleriyle tenis dünyasına bir yenilik getirdiler...
Ama ne yenilik!.. Harlem gettolarından koparak, raket sallayarak kendilerini tenis dünyasının içerisinde buldular...
Hoş, şimdilik Venüs Williams kardeşine oranla daha deneyimli oynuyor... Serena ise arkadan geliyor. Venüs'ün tenisi güce, Serena'nınki stile dayanıyor...
Dünün sokak serserisi baba Richard Williams ise yıllarca üzerinde titrediği iki kızını sessiz sedasız yetiştirerek bugün menajerliklerini, antrenörlüklerini, koruyuculuklarını yapıyor...
Özellikle Venüs Williams'ın üzerlerine titriyor... Titriyor, çünkü baba Williams kızının önce üniversite diploması almasını istiyor... Gençliğinde okul yüzü görmeyen Richard Williams, Venüs'ün Zooloji Fakültesi'ni bitirmesi için iki maç arası antrenman, sonrası otel odalarında ders çalışmasını şart koşuyor... Ve Venüs çalışıyor, çalışıyor... Kortta top dövüyor, sonra kendisini akademik yaşantıya adıyor...
Avrupa'da adı ‘‘Siyahi İnci’’ veya ‘‘Kara Venüs’’e çıkan uzun bacaklı raket, bu sezon WTA kadınlar listesinde 8. sıraya kadar yükseldi. Topa acımasızca vuruyor. Bazen dozu kaçırıyor, ama rakibelerinin korkulu düşü olmaya devam ediyor.
Venüs Williams ile Roma'da tatlı bir sohbet gerçekleştirdik. Fakirlikten zenginliğe, gettodan malikhaneye doğru giden, kısa ama etkili yaşantısını anlattı bizlere.
Adınızdan başlayalım. Kim koymuş Venüs'ü?
- Kim olacak, tabii ki babam... O kadar pis bir odada doğmuşum ki... En güzel şey, yeni dünyaya gelen benmişim. Babam o dönemde sokakta yatıp kalkarmış, ben bir Venüs gibi gelmişim. İşte adımın öyküsü...
Peki böylesine bir gettoda tenis oynatmak aklına nasıl gelmiş babanızın?
- Fakirlik çok kötü. Bunu yaşamak gerek. Benden sonra Serena doğmuş. Babam çöp toplayarak, artık umuduyla yaşamış. O sıralarda kortlarda pek zenci raket yok. Bir tek Arthur Ashe var. Üstelik temiz para kazanıyor. Babam aklına takmış... ‘‘Kızlarım tenisçi olsun, para kazansın bizi bu bataklıktan çıkartsın’’ diye.
Babam aşırı dincidir
Ne zaman tenis oynamaya başladınız?
- Ben 4 yaşındayken babam elime bit pazarından beleşe getirdiği tahta bir raketi vermiş. Hayal meyal anımsıyorum... Sokakta oynardım. Sonra fakir sokak çocukları için spor yaptırılan bir kulübe beni emanet etti. Ama onun tek hedefi okulu bitirmekti... Bu nedenle iyi bir tenisçi olmamıza karşın, bizi hiç gençler turnuvasına göndermedi.
Bu nedenle mi kortlara geç çıkıp şöhreti son yıllarda yakaladınız?
- Belki böylesi daha iyi oldu. Şimdi zooloji okuyorum. Her turnuvaya katılmıyorum. Ama Gran Slam'lara katılacağım. WTA listesinde yükselmek için bu şart. Neyse ki babam buna izin veriyor.
Kortlara bir yenilik getirdiniz... Saçlarınızı örme, boncuklarla süsleme tarzınız sempati ile karşılanıyor. Hayli de taraftar topluyorsunuz.
- Annem küçüklüğümüzden beri saçlarımızı afro türü örer. Sonradan boncuklarla süslemeye başladık.
Peki kortlarda oradan oraya koşarken rahatsız etmiyor mu?
- İnsan alışıyor... Gerek ben ve gerekse kardeşim Serena memnunuz.
Sizin için çok dinine çok bağlı diyorlar.
- Bizler Yehova Şahitleri mezhebine bağlıyız. Babam aşırı dincidir. Tabii bunda biraz da fakirliğin ya da ırkçılık kompleksinin faktörü aranabilir. Aynı derecede tutucudur. Bu yüzden antrenörümüz bile olmadı.
Kortlarda hiç ırkçılıkla karşılaştınız mı?
- Tam tersi, gerek seyircilerden, gerek rakiplerimizden büyük destek ve samimiyet görüyoruz.
En büyük rakibeniz kim?
- Biraz önce Roma finalinde yenildiğim Martina Hingis şu anda dünya üzerindeki en başarılı, en yetenekli bayan raket... Sonra Lucic var. Rus Anna Kournikova, Fransız Mary Pierce, İspanyol Arantxa Sanchez, Conchita Martinez. Zaten sıralamada ilk 15'te olsalar da her zaman mutlak ilerlemiş turlarda karşılaşırsınız.
Turnuvalar sırasında otel odalarında zaman nasıl geçiyor?
- Babam otel beş yıldızlı bile olsa, mutlak aynı odada birlikte kalmamızı ister. Gettodan gelen bir alışkanlık herhalde... Ama ben genelde maç veya anhtrenman yoksa, kısa bir şehir turu yaptıktan sonra ders çalışırım. Serena da öyle... Babama sözümüz var. Önce akademik yaşam sonra tenis.
Özellikle basın toplantılarında çok rahat görünüyorsunuz. Şanssızlıktan, kötü oyundan, zemin koşullarından yakınmıyorsunuz.
- Öyle mi? Bilmiyorum. Ama babamız hep bize hissettiğimizi yansıtmamızı ister. O an ne hissediyorsam, o an söylüyorum.
En büyük silahınız nedir?
- Uzman gazeteci Bud Collins'e göre çok güçlü vuruşlarım var. Bunu seri halinde becerebiliyorum.
Ya zayıf tarafınız?
- Boyum uzun olduğu için çabuklukta bazen geç kalabiliyorum. Hele Hingis gibi bir rakibe karşı oynarken net önüne geldiğinde zorlanabiliyorum.
Yemekle aranız nasıl?
- Babam protein ağırlıklı yemekler yememizi istiyor. Tabii formda kalmak için bizlere özgü bir diyet var. Ama arada bir hamburger yemek, ne bileyim kızarmış patatesi ketçapa bulayıp yemeyi seviyorum.
Bugüne dek kaç turnuva kazandınız?
- 28 teklerde, galiba 21 tane de çiftlerde kazandım. Çiftlerde genelde kardeşim Serena ile oynuyoruz.
İlk beşe kesinlikle gireceğim
Ya kazandığınız para?
- Galiba Roma'daki ile birlikte 1 milyon doları geçti. 1994'te profesyonel oldum. Bu hesapları babam yapar.
Zooloji okuduğunuza göre hayvanları seviyorsunuz?
- Hem de çok. Ama ben fareler üzerine uzmanım. Beyaz fareler, tarla fareleri... Belki rengimle zıt olsun diye.
Uğurunuz var mı?
- Bileğimde taşıdığım ip bilezik bana 14 yaşımda armağan edildi. Onu kaybetmemeye ve her maçta takmayı amaçlarım.
Saçlarınızdaki boncuk dizileri ne zamanda bir değiştiriyorsunuz?
- Aşağı yukarı her turnuvada boncukların renkleri değişir. Ama turnuvayı kazanırsam değiştirmem.
Erkek arkadaşınız var mı?
- Vakit bulamıyoruz. Arıyoruz ama tam bulurken başka bir ülkeye uçuyoruz. Babam duymasın.
Bu yılki hedefiniz?
- Kesinlikle WTA sıralamasında ilk beşe girebilmek.