Güncelleme Tarihi:
Mustafa Denizli, 2000 yılına kadar Türk Milli Takımı'nın başında. Ondan sonra gönlünde yatan aslan ise politika. Hoca, iddialı ve kararlı bir biçimde ‘‘Politikaya atılacağım’’ diyor. Her insan gibi hocanın da bazı korkuları, hatta fobileri var. Örneğin soyadı ‘‘Denizli’’ ama Mustafa hoca ‘‘deniz’’ lafını duyduğunda bile tüyleri diken diken oluyor. Milli Takımlar Teknik Direktörü'yle yapılan röportajımızı bugün de sürdürüyoruz...
Kapalı kapılar ardındaki soyunma odalarını da bir kuş olup dinlemek istemişimdir.
- Sahaya çıkmadan önce ‘‘Allah hepimizin yardımcısı olsun’’ derim. Devre arasındaki ilk beş dakika süresince benim soyunma odamda hiç kimse konuşmaz. Herkes gelip, bu süre içinde sadece dinlenir, normale döner. Takım soyunma odasına girer girmez bağırmak, çağırmak reaksiyoner yaklaşımlar getirebilir. Daha sonra, şemalı olarak oyunun gidişatı üzerinde 7-8 dakikalık konuşma yaparım. 15 yıllık yöneticilik hayatımda soyunma odasında iki kere bağırdım. Galatasaray'ın Avrupa Kupa Galipleri çeyrek finalinde Alman Eisenhuttenstadt takımıyla maçı vardı. Devre arasında soyunma odasında ‘‘Utanmıyor musunuz?’’ diye bağırdım. Bir de geçen sene 6-4 galip geldiğimiz Galler maçının devre arasında aynı şekilde bağırdım.
Eleştiriler bitip tükenmiyor ki...
- Benim kadar eleştiriyle iç içe yaşayan insan var mı?.. 15 yıldır bu mesleği yapıyorum, hiç kimse çıkıp da ‘‘Mustafa beni şu eleştiri için aradı’’ diyemez. Ama mesleğimi küçük düşürücü, beni rencide edici durumlar olursa konuşurum. Antrenörlük hayatım, futbolculuğumun önündedir. Galatasaray yönetimin beni transfer ettiği zamanki düşüncesi, futbolculuktan sonra antrenör olarak göreve devam etmem şeklindeydi. Çünkü ben Galatasaray'a geldiğimde, aynı zamanda İngiltere'de kurs bitirmiş bir antrenördüm. Kursta verilen dokuz dersin yedisinden üstün başarı notu almıştım.
Birer sigara daha tüttürüyoruz karşılıklı.
- Maç boyunca sahada kesinlikle sigara içmem. Zaten sigara içmediğim tek yer orasıdır. Sigarayı içmediğimden, özlemediğimden değil, gençlere mesaj vermek için. Sahada yanımda asla sigara olmaz.
DERWALL'İ UNUTAMAM
Mustafa Denizli'yle ilk sohbetimiz, Derwall'e röportaj yaparken olmuştu.
- Derwall, hayatım boyu minnettar kalacağım insanların başında gelir. Antrenörlüğün sadece takım çalıştırmak, takım yapmak olmadığını ondan öğrendim. Bunun bir iletişim, yönlendirme mesleği olduğunu anladım. Çok farklı bir insandı. Almanya'yla oynayacağımız rövanş maçında bizim şeref konuğumuz olacak. Son Almanya maçından sonra beni aradı, ‘‘En iyi asistanımın sen olduğunu zaten biliyordum, bunu bir kere daha gösterdin, tebrik ederim’’ dedi. Alman Milli takımının başındaki hoca da onun asistanıydı.
DENİZ KORKUSU
Şef Adem, hâlâ balık siparişi almayı bekliyor. Denizin üstünde oturuyoruz, ah bir olta olsaydı...
- Denizden ve yılandan çok korkarım. Sekiz on yaşlarına kadar müthiş bir yüzücüydüm, üstelik atlayıcıydım. Burada ‘‘müren balığı’’ diyorlar, biz ‘‘smirna’’ deriz, kayalara yuva yapmıştı. Biliyorsun müthiş saldırgan balıktır. Bir gün kayalardan aynayla onlara bakarken arkadan birisi pat diye itti beni. Düştüğüm yer dört metre kadar yüksekte. Korkudan suya batmadım, müren beni kapacak diye. Kayaların üstünde ölesiye süründüm. O günden sonra yalnız başıma denize, havuza girmedim. 35 seneden fazla zaman geçti ama, bugün de denizden, hatta boyumu geçen havuzdan korkarım. Bir de yılandan korkarım. Bir ara uçaktan korkuyordum. 70'li yıllarda uçak kaçırmalar, bomba koymalar çok oluyordu. Uçağa binerken gözümle yolcuları kontrol ederdim. Hatta bir gün yankesici yakaladım, İzmir uçağında. Uçak korkusu yine biraz var. Yener'ciğim sana bir şey söyleyeyim, hayatımda Amerika kıtasına gitmedim, çünkü okyanusu geçmek gerekiyor.
Bari biraz salata yiyelim, yemekleri konuşurken.
- Sinemayı çok severim, son olarak ‘‘Kusursuz Cinayet’’i gördüm, çok güzeldi. Şimdi elimde olan kitap ‘‘Gölgede ve Güneşte Futbol’’, çok değişik bir yaklaşımı var... Çok güzel menemen ve ot yemekleri yaparım. Radika, tere, roka gibi otlar mutfağımdan eksik olmaz. Bunların hepsi, ayrıca zeytinyağı da Çeşme'den gelir, çipura balığı da.
Cep telefonu hiç durmuyor ki. Şimdi de kızı Lal arıyor.
- İki tane kızım var. Büyük kızım Selin Ankara'da Bilkent Üniversitesi'nde Yabancı Diller Yüksek Lisans Bölümünde okuyor. Küçük kızım Lal ise İstanbul'daki Fransız Papillon İlkokulu'na bu sene başladı.
Fondaki müzik biraz yükseldi nedense.
- Dinlemekten en çok keyif aldığım, 60'la 80 arasındaki Türk pop müziğidir. Barış Manço'yu, Nilüfer'i çok dinlerim. Sezen Aksu'yu dinlerken hüzünlenirim. Yemekte içki kullanmam. Yemek öncesi bloody mary ya da cin tercih ederim. Balık yerken bazen canım şarap ister. Hayatımda rakı içmedim.
Mustafa Hoca'nın siyasete atılması için eksiği yok, fazlası var.
- Siyasetle çok yakından ilgiliyim. Türkiye'nin ve Avrupa'nın her tarafını çok gezdiğim için ilginç görüşlerle karşılaşıyorum. 2000 yılına kadar teknik direktörlük görevim devam edecek. Ondan sonra siyasete atılacağım.
Sohbetin sonu, Türk futbolunun kurtuluşunu yabancı teknik direktörlerde arayanlara ithaf olunur.
- Türk Kurtuluş Savaşı'nı yabancı ordular mı yaptı ki, Türk futbolunun kurtuluşu yabancı antrenörlerden olsun?
Sahada kesinlikle sigara içmem, yanımda asla sigara olmaz. Gençlere mesaj vermek için yapıyorum.
Derwall, hayatım boyunca minnettar kalacağım insanların başında gelir. Almanya'daki rövanş maçında şeref konuğumuz olacak.
Denizden, boyumu aşan havuzdan korkarım. Hayatımda Amerika kıtasını hiç görmedim, çünkü okyanusu aşmak var.
HEP DİREKSİYONDA OLDU
Mustafa Denizli İstanbul'un trafiğinden çok dertli. ‘‘Ömrüm yollarda geçiyor, halbuki o zamana ne kadar ihtiyacımız var’’ diye ekliyor. Ünlü hoca, son model muhteşem Lincoln Navigator'ını kendisi kullanmayı tercih ediyor.
Bakmayın öyle sert göründüğünde, Mustafa Hoca mütevazı ve sıkılgan bir adam. Mahçup olduğu zamanlarda hemen bıyıkları terliyor.