Yeşim ÇOBANKENT
Oluşturulma Tarihi: Şubat 09, 2002 22:15
Taksim Tepebaşı'nda TÜYAP'ın hemen karşısındaki eski Beyaz Saray pavyonu şu an şehrin en havalı eğlence mekanı.
Yaklaşık bir buçuk ay önce özel bir partiyle açılan ve Anjelique adını alan mekana öyle rağbet var ki, bazen ünlü yönetmen Sinan Çetin bile kapıda kalabiliyor. Kameraların alınmadığı ve Deniz Seki, Ömer Karacan, Hurşit Güneş, Ömer Karacan, Reha Muhtar ve Nilüfer gibi insanların müdavimi olduğu mekanda gecenin bir vaktinde travesti şovlar ya da dansöz var. ‘‘Ben pavyonculuk işini düzgün yapmak için bu işe girdim, nitekim herkese örnek oldum. Şimdi nasıl Anjelique, Nupera gibi iyi yerler varsa o zaman da Beyaz Saray vardı’’ diyen Beyaz Saray'ın sahibi Cevdet Demir mekanı üç yıllığına devretmiş, yeni işletmecilerin de mekana makyaj yapmak için 300 milyar harcadıkları söyleniyor. Cevdet Bey'in ağzından yorgun pavyon Beyaz Saray'ın terü taze hoppa Anjelique'e dönüşmesinin ve yeni patronların ağzından seksi Anjelique'in hikayesi.
Adım Cevdet Demir. Mersin'in Mut ilçesindenim. 1945 doğumluyum, Ankara Koleji mezunuyum. Eski bankacıyım, otuz yıldır İstanbul'dayım. Anjelique'in binasını bundan yirmi iki yıl önce Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden kiraladım. Bina eskiden
Atatürk'ün kahve içmeye geldiği Kanuni Esasi'ymiş. Bina en az 100-120 yıllık, kahve olarak da tam yetmiş yıl hizmet vermiş. Bina dökük vaziyetteydi, kendi kendime dekore ettim, o zamanlar böyle iç mimarı filan pek yoktu.
Mekanın adını Beyaz Saray koydum, zaten rengini başından beri hep beyaz diye düşünmüştüm. Üst katlarında da on yıl öncesine kadar gayrımüslimler otururdu. Bizim dükkanın ayrı bir giriş-çıkışı ve iyi bir izolasyon sistemi vardı, oturanlar pek fazla rahatsız olmuyorlardı. Şimdi de İşçi Partisi'nin merkezi var binada ama onlar başımıza bela oldu. Bunların aslında tabiatları itibarıyle insanların yanında olması gerekiyor fakat aksine kopuklar ve onun için de taraftar bulamıyorlar. Benim yukarıda ofisim var, onu kullanmak bunların yüzünden dert oldu.
Beyaz Saray Anjelique oldu ama hálá benim yaptığım şeyler kullanılıyor, heykeller ve üzerinde Beyaz Saray yazan aynalar duruyor. Anjelique'in oturma stili falan da aynı bizimki gibi. Beyaz Saray Türkiye'nin kendi kategorisinde en iyi yeriydi. Avrupa'da da böyle bilinirdi. Hepimizin iftiharı olan Fahrettin Bey'in Maksim'i vardır kendime örnek aldığım yer olarak. Prensibim, müşteriye hile yapılmayacak.
BEYAZ SARAYI NEDEN BIRAKTIM?
Bu meslek bana abim Cemil'den kaldı sayılır. İstanbul'daydı, ufak ufak kulüpçülük işlerine girmişti. Bu işin hem suyu çıktı hem de benim suyumu çıkardı. Bankacılıktan dolayı Ankara filan epey şehir dolaştık. Avrupa'da, Amerika'da kulüpleri çok gezdim, bilhassa Paris'te çok iyi yerler var. Kendi kulübümün de iyi bir programı olsun istedim. Arjantin, İspanyol, İtalyan, İngiliz, Fransız revüleri getirdim. Dürüst dansçılardı, öyle parayla birlikte olmanın filan imkanı yok. Ama bu işlerden çok yorulmuştum ve yavaş yavaş elimi eteğimi çekmek istiyordum. Piyasaya iyisi de kötüsü de bir sürü insan geldi. Kötü derken afedersiniz, Laleli taraflarında para karşılığında iş yaptıran insanları kast ediyorum. Müşteri diyor ki ‘Ben orada 100-150 dolara bir bayanla beraber olabiliyorum, burada o paraya adını bile öğrenemiyorum’. Ben bu işlere başladığım sıralarda böyle şeyler yoktu, insanlar egosunu tatmin edip İngilizce konuşmak için gelirdi. Şimdi o müşteri de yok. Zamanla İstanbul'da varoşlar çoğalınca pavyonlar da çoğaldı ve bozuldu. Bir de Türk parasının değerinin düşmesi yabancı artistlerin yabancı kur üzerinden gelmeleri de belimizi büktü.
Bizim gazinomuz hiçbir zaman insanların düşüncesindeki pavyon şeklinde olmadı. Erkek çoğunlukta olsa bile karışık bay bayan şeklinde müşteri de gelirdi. Beyaz Saray bütün iyi turist guide'larında yer aldığı için müşteriler arasında yabancılar ağırlıklıydı. Ünlü dansöz Efruz, şarkıcı Tülay Karaca, komedyenler Nokta ile Virgül, dansözler Zennube ve Özcan Tekgül, Derya Tuna, Oya Aydoğan ve Harika Avcı da bizimle çalışmıştır. İyi programlar sunduğumuz ve insanları eğlendirdiğimiz zaman kazancımız da fena olmadı, çocukları falan yetiştirdik şimdi de emekli olmaya çalışıyoruz. Kendimi yenileyemedim, zamana ayak uyduramadım, belki kadro da kuramadım. Uzun zamandır mekanı kime versem, nasıl yapsam diye bir arayış içindeydim. Kendim beceremiyordum, o kadar bilgili ve cesur değilim, biraz muhafazakar da olduğum için çok büyüyemedim.
BEYAZ SARAY’IN TALİBİ ÇOK
Beyaz Saray'ın zamana uygun bir eğlence yeri haline gelmesini düşünmeye başladıktan sonra sağa sola
haber saldım. Çok talibi oldu; Çapalar, Nu Pera'dan Menderes Utku ve ortağı, Karafaki'nin sahipleri, Zevk-i Sefa meyhanesinin sahibi istedi. Mekan güzel, üstelik Beyoğlu'nun araç trafiğine açık az sayıdaki bölgesinden birinde. Sağında solunda da Nupera gibi iyi yerler açılınca iyice kıymete bindi. Sonra bu arkadaşlarımız geldi, Levent, Rıza (Büyükuğur) ve Berk Bey. Ben de bunların işletmelerini görme fırsatı buldum. Baktım bunlar bana daha bir uygun. Bu işler biraz da kısmet meselesi. Onlar da iyi yaptılar, iyi de işletiyorlar. Anjelique'e henüz gece gitmedim, yakında gideceğim. Yeni bir müessesedir, ayıbı eksiği olur, hele mekan kendine bir gelsin de biz öyle yük olalım. Eski usül böyledir.
İşte Beyaz Saray'ın kurucusu Cevdet Demir, mekanın geçmişini böyle anlatıyor.
HOPPA AMA KALİTELİ KADIN
Şimdi de bugüne gelelim ve Beyaz Saray'ı Anjelique'e çeviren Rıza ve Levent Büyükuğur'u dinleyelim. Bu iki kardeş, Berk Ekşigil ve Ceren Büke ile birlikte Beyaz Saray'ı Cevdet Demir'den üç yıllığına kiralamış. Burayı niye seçtiklerini, neyi amaçladıklarını şöyle anlatıyorlar:
‘‘Beyoğlu'nda yaşayan, hem pavyona hem de gece kulübüne götürebileceğiniz biraz hoppa bir kadın hayal ettik. Yani hem kaliteli hem de rahat bir kadın. Seksi ama bayağı değil, yanardöner bir hali var. Böyle bir kadının adı olsa olsa Anjelique olur dedik. Buranın konsepti de böyle bir şey aslında. Mekanın
yemek bölümü 100, kulüp bölümü 500 kişilik. Burada üç dört yıldır yer arıyoruz ama eski ve yaşanmış bir mekan olmasında ısrar ettik. Burayı bulana kadar kafamıza yatan bir yer olmamıştı. Ayrıca eskiden kalma müşteri profilimizin konforunu da düşünmek zorundaydık.
‘‘Anjelique Beyoğlu'na pek alışık olmayan bir müşteri kesimini çekmeyi amaçlıyor. Biz hem kendi müşterimize hem de sanatçı ve marjinal kesimlere seslenmek istedik. Kapıdaki kalabalığın yoğunluğundan belli bir eliminasyon yapmak zorundayız, çünkü mekana umduğumuzdan çok fazla bir talep var. Çok iddialı bir mutfağımız da var. Biz kendimiz bizzat kapıda durup müşterilerin içeri girmesine yardımcı oluyoruz. Tabii bazen içeri giremeyenler, kırgınlıklar olabiliyor. İnsanlar yalnız geldi ya da kıyafetini beğenmedik diye almamak gibi bir durum yok. Bizim grubun devamlı müşterisi olma avantajı tabii ki içeri girmeyi kolaylaştırıyor.’
YUVAMIZDA BİR DAĞILMA OLMADI
Üç çocuğu da eğlence yeri işleten Cevdet Demir: Gece yaşarken aile hayatının bozulması gibi bir zorluk hep var. Ama eşim Anadolu insanı, sabırlı bir kadındı, mekanlara çok seyrek gelirdi. Dört çocuğum var. En büyük kızım Didem 33 yaşında, Bodrum Turgutreis'de Green Bar adında bir diskotek işletiyor. 28 yaşındaki diğer kızım Yaprak, Bilkent Üniversitesi'nde finans okudu, şimdi İstiklal Caddesi'ndeki Villa Kafe'yi işletiyor (sağdaki fotoğraf), oğlum Murat 23 yaşında o da Zindan Bar'ı işletiyor (üstte). En küçük kızım Zeynep de 12 yaşında bir ilkokul öğrencisi.