Güncelleme Tarihi:
Paris modasının ünlü devleri kış sezonunu açtı. Koleksiyonlara bakıldığında söylenecek tek bir şey var: Görkem. Görkem ve malzeme zenginliği. Yüzyıl ve binyıl gerçek anlamda bir şölenle kapanıyor. Kısacası moda milenyuma parlak giriş yapıyor.
Parıltı, şeffaflık, dantel
Evet. Parisli modacılara bakılırsa önümüzdeki kış bir şölen gibi geçecek, giysilerse tören kostümü gibi. Son yılların ölümsüz olmaya aday trendi parlaklık yine başrolde. Modacıların vazgeçemediği transparan giysiler de öyle. Farklı dokular, farklı malzemeler ve modellerde dramatik çizgiler biraraya gelmiş ve sonuçta 1999-2000 kış sezonunun kadını, kadınsı, cüretkar, imajının altı çizili, ‘‘keskin’’ bir kadını olarak çkıyor karşımıza. İmajının savaşçısı gibi. Hatta yüzünde savaş boyaları var... Dior, cesur tarnsparanlar ve etnik motiflerle dantel ve dramatik görünüm sergiliyor. Givenchy teatral modeller; Versace kadınsı çizgilerle metal zımbaları birleştirmiş, Valentino, gözalıcı parlaklıkta iddialı renkleri boncuk, dantel ve püsküllerle süslemiş.
2000'li yılların ilk kışı bu. Şölen havasını hakediyor.
Dile kolay: Bir yüzyıl, dahası bir bin yıl devriliyor. 1999-2000 moda kış sezonu bu açıdan sıradanlıktan çok uzak. Modacılar da öyle düşünmüş olmalı. Paris modasının ünlü devleri kış sezonu koleksiyonlarını tanıttı. Görünen o ki, Avrupa modası 2000'i ‘‘şaşaa’’ ile karşılıyor. Dior, Givenchy, Valentino, Versace ve diğerleri... Koleksiyonlara bakıldığında ilk izlenim görkem. Parıltı ve malzeme zenginliği. Minimalistlere inat, dramatizm had safhada. Bir başka deyişle modada Parisli modacıların kış sezonu ‘‘tören’’ niteliğinde.
20. yüzyılda moda hep onar yıllık dönemlerle dalgalandı. 50'li, 60'lı, 70'li, 80'li ve 90'lı yıllar... Kimi dönemler hep geri geldi. 70'li yılların modası mesela. Makyajda da 60'lı yıllar (Bu arada önümüzdeki sezon makyajda eyeliner'ın dönüşünden söz ediliyor.) Bu onar yıllık dönemler içinde en ‘‘Aman aman geri gelmesin’’ dönemse 80'li yıllar. Hani şu abartılı vatkalar...
Bazen umarsız bir arzuya kapılıyorum: Hani gökdelenler yapılırken tartışıyoruz ya, ne zaman böyle bir tartışma söz konusu olsa, hep aynı şey geliyor aklıma tam 100 yıl sonra İstanbul nasıl gözükecek acaba? Dolmabahçe açıklarından bakıldığında silueti nasıl olacak? Barbaros Bulvarı'nın iki yanı nasıl bir görünüme bürünecek? İkitelli'nin ufku, Pendik'in çarşısı...
Kimbilir 2000'li yıllar moda için ne söyleyecek? Mesela 2060'lı yıllarda kılık kıyafet, makyaj, kısacası imaj nasıl olacak? Aslında 90'lı yılların sonu, yeni milenyumda imaj konusunda yeterince birşeyler fısıldadı kulağımıza. Hiç de 60'larda sanıldığı gibi, soğuk, plastik bir uzay modası yaşanmadı. Tersine, uzaydan epey uzak, ayakları yere basan, toprağa sıkı sıkıya bağlı; etnik çeşitlemlerle sıcacık bir serbestlik yaşanıyor modada. Mars değil, Afrika, Hindistan, Japonya kokuyor imaj.
Kürk dönmemeliydi
Kendi hesabıma, 90'lı yılların bu çeşitlemesinden çok hoşnutum; sonsuz serbestlik sağlıyor çünkü. Ama canımı çok sıkan birşey var: Kürkün geri dönüşü. İki yıldır kürk, gerçek kürk modaya dönüş yaptı. Birçok modacı modellerinde gerçek kürk kullanıyor. ‘‘Asla kürk giymem’’ diye beyanat veren top modeller nasıl davranacak bilmiyorum, ama fanatizme ne kadar karşı olsam da kürk meselesinde asla esnek olamam. Kürke karşı olan modacılarsa defilelerinde bunu özellikle belirtiyorlar artık. Birşeyi anlamıyorum: Modada kürk karşıtı görüş epey uzun süredir ağırlıklıydı. Ne oldu da şimdi kürk yeniden benimsendi? Kara mizah bir düşünce belirdi şimdi zihnimde: Kürk karşıtı olunan yıllar boyunca ihtiyarlayıp eceliyle ölen hayvancağızların kürklerini mi alıyorlar yoksa? Tabii ki böyle değildir. Ne oldu da ‘‘canavarlık’’ canavarlık olmaktan çıktı, bir türlü akıl erdiremiyorum.