Güncelleme Tarihi:
Uğur Dündar:“Transfer yap sorunu çöz. Böyle bir sihirli formül yok. Buna yetecek para da yok. Zihniyet değişmeli.”
Yılmaz Özdil:“Bursaspor’un kalecisi Ivankov bile üç büyüklerin santrfor diye aldığı futbolculardan daha fazla gol atıyor.”
Parlatıp satacaksın
3 büyükler bu sene ara transfer döneminde çok sessiz. Hemen hiç oyuncu almadılar. Sizce neden?
U.D. Gördüğüm kadarıyla büyük kulüplerimiz gerçekten değerli futbolcuları ülkemize getirmekte zorlanıyorlar. Çünkü hepsinin maliyeti çok yüksek! Gelenler de bir an önce gitmenin arayışı içine giriyorlar. Roberto Carlos, bunun son örneğidir. Fenerbahçe markasının dünyaya tanıtımında büyük rol oynadığını kabul ediyorum. Ancak futboluyla takımın başarısına hiçbir pozitif katkı sağlayamadı. Peki çözüm nerede? Çözüm, futbol gerçeğinin tüm dünyada geçerli yasasına uymakta. O yasada şunlar yazıyor: “Eğer altyapıdan başarılı futbolcu yetiştirip, onu bir yıldız olarak pazarlayamıyorsan taşıma suyla değirmeni bir süre döndürebilirsin. Diyelim bunu yapamadın. O zaman, dünyanın neresinde olursa olsun yıldız olma potansiyeli taşıyan genç futbolcuları bulup, makul parayla getirip oynatacaksın, sonra da parlatıp satacaksın. Aksi takdirde borç batağına sürüklenirsin.” Bakın üç büyüklere! Hepsi borçlu!... Bu zihniyetin değişmesi gerekir.
Y.Ö. Para gol atamaz, bunu kabul etmeleri gerekiyor artık... Bursa’nın kalecisi Ivankov bile bunların santrfor diye aldığından fazla atıyor.
Eskişehir biraz şanslı olsaydı Fener’e 3 atardı
3 büyük kulübün şu an itibariyle transfere ihtiyacı var mı?
U.D. Transfer yap, sorunu çöz. Böyle bir sihirli formül yok. Buna yetecek para da yok. O halde sezon başında düşünüp taşınıp gerçekçi bir transfer politikası uygulamak gerekir. Savaşta yığınakta hata yapan ordu kaybeder.
Sezon ortasında transfer hamlesi yapmaya kalkışan kulüp, bana göre yığınakta hata yapmıştır. Bir anlamda hatanın itirafıdır. Örneğin Fenerbahçe’nin son Eskişehir maçında sol tarafın koridor haline geldiğini gördük. Eğer Eskişehir forvetleri örneğin Burak biraz becerikli, Doğa biraz şanslı olsaydı maçın sonucu Eskişehir lehine 3-1 olurdu. Demek ki Daum, Roberto Carlos’un gidişiyle doğan boşluğu çözebilecek bir hazırlık yapmamış!... Oysa elinde yeterli malzeme var. Önemli olan o malzemeyi yerinde ve iyi değerlendirebilmek. Ayrıca, Dos Santos’un Fenerbahçe’de ne işi var, hala anlayabilmiş değilim.
Y.Ö. Zihniyet transferine ihtiyaç var... “Benim param var, yönetici oldum, en çok ben bilirim”den vazgeçilmeli... Bilimden, bilenlerden faydalanılmalı... Yoksa, kimi transfer edersen et, aynı kapıya çıkıyorsun neticede... Topu görse bomba sanacak adamlar kulüp yönetiyor.
Kazım ve Önder sporcu değil
Fenerbahçe, tranfsermarkt.de verilerine göre 2.5 milyon Euro değerinteki Kazım ve 2.7 milyon Euro’luk Önder’e, “Kulüp bulun” dedi. Kazım ve Önder, bu kadar kolay vazgeçilecek futbolcular mı?
U.D. Eğer bu parayı gerçekten hak etmiş iseler, hiç kuşkunuz olmasın gidecek kulüp bulurlar. Ben Aziz Yıldırım’ın bu futbolculara kapıyı göstermesini takdirle karşılıyorum. Fenerbahçe bir dünya markası. Tarihiyle, pek çok gelişmiş ülke kulübünü bile imrendirecek tesisleriyle ve coşkulu taraftarıyla gerçekten bir dünya markası. Eğer Fenerbahçe, sportif disiplin ve ahlak zafiyeti içindeki bu iki futbolcuya muhtaç duruma düşerse o zaman üzülmemiz lazım.
Y.Ö. Bize sporcu lazım. Futbolcu çok. Bana göre, Kazım ve Önder sporcu değil.
Bu ne yaman illüzyondur!
Son dönemde ortalığı kasıp kavuran şike iddiaları için ne diyorsunuz?
U.D. Bizim tanıdığımız en büyük sihirbaz Zati Sungur’du. Fakat şikecileri cezalandırmaya yönelik bir mevzuattan yoksun olarak Türk futbolunu bugüne getirmiş olması Zati Sungur’u gölgede bırakmıştır. Bu ne yaman illüzyondur! Ayrıca birbirimizi kandırmayalım. Diyelim ki, iki büyük Anadolu takımı şike yaptı. Bu da belgelendi. Ama o kentlerin milletvekilleri ağırlıklı olarak iktidar partisinden. Şimdi soruyorum, bu takımları cezalandıracak bir babayiğit çıkabilir mi?
Y.Ö. Kimse kimseyi kandırmasın, hiç kimse suçsuz yere şikeci damgası yemez. Deniz Feneri’ni Almanya’dan öğrendik. Şikeyi de Almanya’dan öğrendik. Almanya olmasa, bizim bir şey yapmaya niyetimiz filan yok. 1’e 5 bin veririm ki, üstü örtülür.
Spor değil savaş var
Togo Milli Takımı’nın saldırıya uğradığı Afrika kıtasında 6 ay sonra Dünya Kupası düzenlenecek. Güney Afrika kazasız belasız yapabilir mi?
U.D. Bu acı gerçeği, Türkiye’ye üçüncü dünya ülkesi muamelesi yapanlar görmeli. Bana göre İstanbul bir sporcunun dünyada yaşayabileceği en güzel kentlerden biri. Afrika’daki olaylar insana sportif mücadeleden çok sanki orada bir savaş yaşanıyormuş hissini veriyor.
Y.Ö. Yapabilir ki, organizasyonu verdiler... Lokum gibi gruptan Dünya Kupası’na gidemeyen Türkiye’nin en son merak edeceği konudur, Güney Afrika’nın kupa yapıp yapamayacağı... Sen önce kendine bak!
Şenol Güneş şampiyon olsun
3 büyükler iyi yönetiliyor mu? Bir sıralama yapar mısınız?
U.D. Fenerbahçe’nin iyi yönetildiğini düşünüyorum. Diğer kulüplerin nasıl yönetildiği konusunda bilgim yok. O yüzden ahkam kesmek istemiyorum.
Y.Ö. Yaparım... Bir, bana ne? İki, umurumda değil! Üç, en büyük temennim Şenol Güneş’in şampiyon olması.
O kurallar bizde işlemez
UEFA’nın kulüpler için koyduğu kriterler Türkiye’de işler mi?
U.D. Dikkatlice bakıldığında bizdeki birçok kulübün mucizevi (!) bir yapıya sahip olduğu görülür. Birkaç kulüp dışındakiler dernek statüsüne tabiler. UEFA kriterleriyle dernek yönetimi “eşyanın tabiatına” aykırıdır. Öncelikle değirmenin suyunun nereden geldiği araştırılmalı. Kriterler devreye girerse kaç kulüp ayakta kalır, bilemem.
Y.Ö. Kural olabilmesi için, önce kurallara uymaya niyeti olan topluma ihtiyaç var. Bizim toplumun böyle bir niyeti yok. Ben iddia ediyorum; Fener’den ya da Galatasaray’dan biri çıksa cinayet işlese, taraftar “Yok öyle şey” der. Emre trafik kazasında adam öldürmüştü, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağırdılar karakol kapısında.
Küresel kriz 2010 yılında da sporu etkiler
Sportif anlamda 2010 yılından neler bekliyorsunuz?
U.D. Çok ümitvar olduğumu söyleyemem. Küresel kriz, ekonomide üretim ve istihdam daralması yaratırken spora çok fazla para akabileceğini düşünmemek gerekir. Bence asıl üzerinde durulması gereken gerçek, ülkemizde genç işsiz sayısının giderek artıyor olması.. Umudunu kaybetmiş, gelecekle ilgili güzel hayaller kuramayan bu kesim için taraftarı olduğu kulübün sportif başarısı çok, ama çok önemli. Öylesine önemli ki, kimi zaman bu alandaki başarı, ya da başarısızlık onun kendi yaşamıyla adeta özdeş hale gelebiliyor. Kulüp başarılıysa o da kendini başarılı, değilse yenik hissediyor. Yöneticilerin bu gerçeği göz önünde bulundurarak gerginlik yaratan, provokatif konuşmaları, içinden geçtiğimiz kritik süreçte asla yapmamaları gerekir. Tam tersine sporun, futbolun barış, dostluk ve kardeşliğin simgesi olduğunu söylemekte ısrar etmek gerekir.
Y.Ö. Bu sene Trabzonspor şampiyon olunca, bizim Türk basınının suratının alacağı hali merak ediyorum.
Milli Takım hocası Şenol Güneş gibi komplekssiz olmalı
Milli Takım’ın başına yerli mi gelsin, yabancı mı, yoksa “biri gelsin de artık kim gelirse gelsin mi” diyorsunuz?
U.D.Yerli, yabancı hiç fark etmez. Denenmiş ve pili bitmişlerden hayır gelmeyeceğini federasyonun çok iyi bilmesi gerekiyor. Önemli olan bu görevin hak edene, milli takımı başarıya taşıyacak birikim, özgüven ve özveriye sahip olan bir hocaya verilmesi.
Y.Ö. Üç büyüklerin taraftarından etkilenmeyecek, üç büyüklerde ikbal aramayacak biri olmalı... Şenol Güneş gibi komplekssiz biri olmalı... Türk futbonun ekolü yok. İhtiyacımız olan, adaletli futbolcu tercihi.
Arda’yı hepimiz korumalıyız
Galatasaray Kaptanı Arda Turan’ın bir magazin figürü haline dönüştürülmeye çalışılmasını nasıl yorumluyorsunuz?
U.D. Arda Turan henüz çok genç ve mutlak korunması gereken bir yıldız. Özel hayat onun özel hayatıdır, onu ilgilendirir. Unutulmamalıdır ki, Arda Turan bir kanaat önderi değil, çok yetenekli bir futbolcudur. Herkesin bu gerçeği bildiği halde Arda’ya, taşıyabileceğinden fazla sorumluluk yüklemesi Türk futboluna yapılacak en büyük kötülüktür.
Y.Ö. Sayenizde... Hakikaten zeytinyağı gibisiniz yani, tebrik ederim.
Spor mahkemesi kurulmalı
F.Bahçe ile G.Saray hangi branşta maç yaparsa yapsın, olay çıkıyor. Biz nereye gidiyoruz? Bu işin sonu nereye varacak?
U.D. Türkiye bir süredir kamplaşmanın, kutuplaşmanın tüm boyutlarıyla yaşandığı, insanların giderek karşıt görüşe, hatta çok sesliliğe bile tahammül edemediği bir ülke görünümünde. Buna bir de ekonomik sıkıntılar ve insanların içine sürüklendikleri umutsuzluklar eklenirse, holiganizm beslenecek ve kök salacak ortamı bulmuş olur. Ayrıca siyasetçilerin oy kaygısıyla spor alanlarındaki şiddete neredeyse hoşgörüyle bakmaları, cezaların caydırıcılık özelliğinin bulunmaması, bir de üstüne gelen aflar, şiddete eğilimli insanları cesaretlendiriyor. Bu gerçeğin iyi teşhis edilmesi ve önlemlerin de acilen alınması kaçınılmaz. Aksi takdirde çok vahim olaylar yaşayabiliriz.
Y.Ö. Bir yere gitmiyoruz... Hep böyleydik. Federasyonlar, disiplin kurullarıyla halledemeyiz. Hukuk tek çare... Spor Mahkemeleri kurulmadan, çözemeyiz.