Güncelleme Tarihi:
Bu sezon müthiş bir golcü kimliğe büründünüz. Ne zaman “Ben golcü oldum” dediniz?
– Açıkçası geçen sezonun ikinci yarısında bu tempoda gol atmaya başladım. Geçen sezon bittiğinde kendime güvenim geldi. Tek sorunum güvendi. Yetenekli olduğumu önceden de biliyordum ama kendime inanmaya başladım. Bu sorunu hallettim.
Sezona kaç gol hedefiyle girdiniz? Aklınızda bir rakam var mıydı?
– Bu kadar atacağımı tahmin etmiyordum doğrusu. Daha da atabilirdim. Üç tane penaltı kaçırdım. Ligin ilk devresi bittikten sonra 30 golü geçeceğimi biliyordum artık. Bir abimiz söylemişti: Gol ketçap gibidir, sıktıkça gerisi gelir. Tam da böyle. Artık 39 gollük rekoru kırmam zor. Sezonu da 35 golle bitireceğimi tahmin ediyorum.
Bu sezonki maçlarda özgüvenini görüyoruz. Sahada sizi izleyince şunu düşünüyoruz: Top ayağına gelince Burak Yılmaz vuracak ve bir şekilde top kaleye girecek...
– Özgüven sorununu halettim ama bu sefer de fazla güven biraz dezavantaj yaratmaya başladı. Her forvet biraz egoist olur tabii ama bazen bunun ölçüsünü kaçıyorum.
Bu golcülüğünü geliştirmek için hiç özel çalışma yaptınız mı?
– Önceki yaz çok iyi çalıştım, çok sayıda ekstra antrenman yaptım ve sezona fizik açıdan çok kuvvetli başladım. Hatta ilk dört maç oynamamıştım. Zaten fizik olarak hazırsam sahada istediklerimi yapıyorum.Yoksa sıkıntı yaşıyorum. Bu sezonun öncesinde de ekstra anternmanlara devam ettim.
Gol vuruşlarına ve bitiriciliğe yönelik antrenmanlar yapıyor musunuz?
– Tabii ki. Her takım antrenmanından sonra sahada kalıp yardımcı hocalarımızla çalışmaya devam ediyorum. Son vuruşlar üzerinde, frikik üzerinde duruyoruz. Çünkü hâlâ eksiklerim var. Bu çalışmanın meyvelerini de topluyorum: Bu sezon frikikten topu üç kez rakip kaleye soktum. Biri gol sayılmadı.
BUNUN SON ŞANSIM OLDUĞUNU BİLİYORUM
Kafa vuruşlarında eksiğiniz olduğunu söylüyorsunuz...
– Doğru. Hele şimdi kırık burunla iyice zorlanacağım! (Gülüyor) Bu eksiğimi kabul ediyorum. İyi sıçrıyorum ama darbeli vuruşu yapmakta sıkıntı çekiyorum biraz. Maçta da böyle pozisyonlar az geliyor.
Beş takımda oynadıktan Trabzonspor’da zirve yaptınız. Şenol Güneş’in size nasıl bir katkısı oldu?
– Şunu hep söylüyorum: Şenol Hoca yeteneklerimi bildiği için beni transfer etti. Başlangıçta kötü maçlar da oynadım. Ama o beni İstanbul takımlarındaki gibi sıyırıp bir kenara bırakmadığı için, ısrar ettiği için bu noktaya geldim. Tabii son şansım olduğunu biliyorum.
Trabzon sadece futbola odaklanmak için de uygun bir şehir...
– Böyle olmasının avantaj ve dezavantajları var. Sonuçta 26 yaşındayım ve hayatım da sadece futboldan ibaret değil. Trabzon’da bunun sadece futbol olduğu düşünülüyor. Sosyal hayatımız pek yok. Kulübün tesislerinden iki hafta hiç çıkmadığım oluyor. Trabzon için de hayat takımdan ibaret. Trabzonspor galipse o hafta diğer her şey unutulur. Bu tabii orada da büyük baskı anlamına geliyor.
Trabzon’da nerede yaşıyorsunıuz?
– Geçen iki sezon ev arkadaşım Selçuk İnan’dı. O gidince ben de kulüp tesislerinde kalmaya başladım. Orada sabah kalkınca kahvaltım önümde. Her şey hazır. Benim için rahatlık. Ama ailem gelince evde kalıyorum.
Genç ve yakışıklı bir oyuncusunuz. Giyim kuşamla aranız nasıl?
– Doğrusu Trabzon’dayken genelde eşofmanla dolaşıyorum. Ancak özel bir geceyse şık bir kıyafet giyiyorum. Alışveriş için de İstanbul’u, özellikle de İstinyepark’ı tercih ediyorum. Yurtdışından kıyafet satın alayım diye bir merakım hiç olmadı.
AŞK ROMANLARI OKUYORUM
Trabzon’da futbol dışında yapacak fazla aktivite yok. En fazla arkadaşlarla balık yemeye gidiyoruz. Bir de burada kitap okumaya çok merak saldım. En çok da aşk romanları okumayı seviyorum. Son olarak Mimar Sinan’ın aşkını anlatan ‘İki Cami Arasında Aşk’ romanını okudum.
FOSFORLU KRAMPON FORVET İÇİN İDEAL
Bir süredir Nike’in turuncu fosforlu Mercurial kramponlarını giyiyorum. Sahada farklı görünmek gibi bir amacım hiç yok. Ama bu çarpıcı renk sayesinde sahada takım arkadaşlarım beni göz ucuyla bile görebiliyor. Bence bir forvet oyuncusu için ideal.
BU HAFTA SENİ GÖREMEDİK
Trabzon’da herkes futbolla ilgili. En küçük çocuktan en yaşlısına kadar. Bir keresinde kötü oynadığım bir Ankaragücü maçından sonra 80 yaşlarına bir teyze geldi yanıma. “Burak, bu hafta oynadın mı?” diye sordu. “Oynadım” yanıtını verince, “Biz seni sahada göremedik de” demesin mi!
EN SEVDİĞİM ÜÇ GOLÜM
* 2009-10’un son maçında Fenerbahçe’yi şampiyonluktan eden gol
* Geçen sezon Beşiktaş maçında atarken burnumu kırdığım galibiyet golü
* Bu sezon Sivas maçında rakibin anonsu yapılırken attığım gol