Güncelleme Tarihi:
Seni tanıyarak başlayalım röportaja. Dakar doğumlu olduğunu biliyoruz. Ailenden, kaç kardeş olduğundan ve babanın işinden bahseder misin bize?
Dediğiniz gibi Senegal’in Dakar şehrinde doğdum, 19 Nisan 1990’da. Orta halli bir ailede büyüdüm. Sekiz kardeşiz. Beş erkek, iki de kız kardeşim var. Babam orada bir otobüs firmasında şoför olarak çalışıyordu. 4 yıl önce kendisini kaybettik. Ailede benim dışımda iki futbolcu daha var. Abilerimden biri Azerbaycan’da, kardeşlerimden biri de Senegal’de profesyonel olarak futbol oynuyor.
Futbolla tanışman nasıl oldu peki? 18 yaşında futbola başlamışsın. Şimdi 24 yaşında olduğuna göre sadece 6 sezondur meşin yuvarlakla berabersin. Bu durum senin için bir dezavantaj oluşturdu mu?
Aslında küçük yaşlardan itibaren sokaklarda arkadaşlarımla top oynuyordum. Ancak o dönem, babam futbol oynamamı istemiyordu. Kendisi gençken futbol oynamamış, o yüzden futbolla herhangi bir yakınlığı yoktu. Okuluma gidip eğitimime devam etmemi istiyordu. 12-13 yaşındayken futbol oynamaya başlayabilirdim kısacası. Ancak daha sonraki yıllarda da futbol oynama isteğim devam edince 17-18 yaşlarında futbola başladım. Dakar’daki Ouakam kulübünde 1 sene amatör olarak oynadıktan sonra profesyonel futbola adım attım. Bu dönemlerde hep Didier Drogba’yı örnek aldım kendime. Çünkü o da genç yaşta değil benim gibi 17-18 yaşlarında futbol oynamaya başlamıştı ve ardından da 22-23 yaşından itibaren tanınmıştı. Şu an 24 yaşındayım ve 6 sezonda yaptığım disiplinli ve yoğun çalışma temposuyla benden önce futbola başlayan oyunculardan hiçbir eksiğim kalmadığını düşünüyorum.
Ouakam’dan Brann’a yani Norveç’e kiralanışın nasıl oldu? Kim keşfetti seni Avrupa futbolu için?
Norveç takımları ile çalışan bir oyuncu menajeri sayesinde gerçekleşti bu transfer. Ouakam ile 2011’de şampiyonluk yaşadıktan sonra geldi bu teklif. Norveç’in Brann takımının beni kiralamak istediğini söyledi. Ben de kabul ettim ve 6 ay boyunca Brann forması giydim.
Norveç’e ilk geldiğinde Avrupa futboluna ve özellikle de iklime adaptasyon sorunu çektin mi?
Norveç’e transfer olduğumda Ocak ayıydı ve hava gerçekten çok soğuktu. Afrika’nın sıcak ikliminden böyle bir havanın olduğu yere gelmek çok zordu benim için tabii ki. Ancak bu tarz dış faktörlerin benim oyunumu etkilememesi gerektiğini düşündüm ve sadece başarılı olmaya odaklandım.
Brann’da yaşadığın ciddi sakatlık yüzünden uzun süre futboldan uzak kalmışsın. O günlerde yaşadığın zorlukları anlatabilir misin?
Brann’a transfer olduktan sonra olumsuz hava koşullarına rağmen ilk iki ay gayet iyi bir dönem geçirmiştim. Sezon başında oynanan hazırlık maçlarında başarılı bir performans ortaya koymuştum ve teknik direktörümüzün benden istediklerini sahaya doğru şekilde yansıtmıştım. Ancak daha sonra kasığımdan ciddi bir sakatlık yaşadım ve uzun bir süre bırakın top oynamayı, doğru düzgün koşamadım bile. Bu sakatlığımdan ötürü 6 ay sonunda beni artık kulüpte görmek istemediklerini belirttiler. Benim için çok zor bir dönemdi. Bu olaydan sonra tekrardan Senegal’deki kulübüm Ouakam’a döndüm.
Sezon başında Akhisar’a gelmeden önce St.Etienne tarafından denendiğin yönünde iddialar var. Bu iddialar doğru mu? Eğer doğru ise St.Etienne ile anlaşamamanın nedeni neydi?
2012’nin Aralık ayında St. Etienne kulübü ile antrenmanlara çıktım. 10 günlük bir denenme süreci yaşadım orada. Ancak bu 10 günün sonunda kulüpten beni almak istediklerine dair herhangi bir haber çıkmadı. Dolayısıyla bu 10 günlük deneme sürecinden sonra St. Etienne’den Ouakam’a geri döndüm.
Pek de başarılı sayılamayacak ve çok kısa süren iki Avrupa deneyiminden sonra sezon başı Spor Toto Süper Lig ekiplerinden Akhisar Belediye Gençlik ve Spor’un yolunu tuttun. Akhisar’a transferin nasıl gerçekleşti?
Akhisar’a transferimde, kulübün oyuncularından Senegalli Ibrahima Sonko’nun çok büyük etkisi oldu. Kendisi beni yakından tanıyordu ve yeteneklerimi, yapabileceklerimi biliyordu. Beni Hamza Hocaya önermiş. Hamza Hoca da bu öneriyi kabul edip sezon başında denenmem için antrenmanlara çağırdı. Antrenmanlarda da beğenilince transferim gerçekleşti.
Akhisar Belediyespor'un geçen sezonun ikinci yarısından itibaren yakalamış olduğu bu başarının sırrı sana göre neden kaynaklanıyor?
Akhisar küçük bir yer ve burada herkes birbirine çok yakın. Tam bir aile ortamı var. Futbolcular olarak çok fazla dışarı çıkmıyoruz. Büyük şehirlerde yapılabilecek birçok sosyal etkinlik burada yok. Bu durum da takımdaki herkesi birbirine daha yakın yapıyor ve bağlıyor. Ayrıca takımdaki herkesin arasında çok büyük bir saygı var. Diğer yandan kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Maçlara her zaman oyunumuzu ortaya koymak ve keyif almak için çıkıyoruz. Üzerimizde ciddi bir kazanma baskısı olmuyor. Kaybettiğimiz zaman da üzerimizde ciddi bir eleştiri olmuyor. Durum böyle olunca maçları kazanma ihtimalimiz artıyor.
Spor Toto Süper Lig'i biraz tanımlar mısın? Hangi özellikler ön planda bu ligde?
Süper Lig, her geçen gün büyüyerek daha zorlu bir hâle geliyor bana göre. Çünkü ligdeki kaliteli oyuncuların sayısı sürekli olarak artıyor. Taktiksel hamlelere oranla fiziksel güç daha ön planda. Bu da oyuncunun mücadele gücünün, koşu hızının daha çok ortaya çıkmasını sağlıyor. Oyun içinde güçlü kalan oyuncu ve takım, taktiğe çok odaklanmadan oynamak istediği futbolu sahaya daha iyi yansıtabiliyor.
Türkiye’de top oynayan ve görüşmekte olduğun Afrikalı futbolcular kimler? Bunun dışında, Spor Toto Süper Lig’de en beğendiğin oyuncular kimler?
Türkiye’de oynayan Senegalli futbolcuların hemen hemen hepsiyle diyalog içindeyim. Özellikle Eskişehirsporlu Diomansy Kamara ile sık sık konuşuyoruz. Erciyesli Kader Mangane ile MP Antalyasporlu Lamine Diarra ile de sürekli görüşüyorum. Onlar benim abilerim gibi burada. Ayrıca İstanbul’a geldiğim zaman ya da karşılaştığımız maçlardan önce ve sonra Didier Drogba, Moussa Sow ve Pierre Webo ile de görüşüyoruz. Kendileri gerçekten çok iyi insanlar ve bana daha iyi olabilmem için tavsiyeler veriyorlar her zaman. Süper Lig’de birbirinden kaliteli oyuncular var. Fenerbahçeli Emre Belözoğlu gerçekten çok iyi bir futbolcu. Onun oyun stilini çok beğeniyorum.
Oldukça hızlı bir forvetsin. Bu anlamda şu ana kadar ligimizde seni en çok hangi defans oyuncusu zorladı?
Türkiye’de en çok Bursaspor ile yaptığımız karşılaşmalarda zorlandım. Bursaspor’un gerçekten çok iyi defans oyuncuları var. Ayrıca Galatasaraylı Semih Kaya da karşısında oynamaktan oldukça zorlandığım bir futbolcu. O da çok başarılı bir defans oyuncusu bana göre.
Kariyerinde bundan sonraki hedeflerin neler?
Futbola geç başladığımı biliyorum. Kariyerimdeki 6 yılın 5’e yakınını da ülkemde geçirdim. Bu yüzden artık kaybedecek zamanım olmadığının farkındayım. En başından beri disiplinli olarak çok çalışmamın nedeni de bu yüzden. Hedefim önümüzdeki 6-7 yıl içinde dünyanın en iyi 10 futbolcusundan biri olmak, bir dünya markası haline gelmek. Neden olmasın ki? Ancak bunun için çok ama çok çalışmam gerektiğini son derece iyi biliyorum. Bir gün, FIFA Yılın Oyuncusu Ödülü’ne de sahip olmayı çok istiyorum ayrıca. Tabii ki bunu gerçekleştirmek oldukça zor ama asla imkânsız değil. Yapabileceğimi düşünüyorum. Sadece çok ama çok çalışmam gerekli.
Son olarak, boş zamanlarında neler yaparsın?
Kitap okumayı severim. İyi bir oyuncu olmak için maçlar ve antrenmanlar dışındaki zamanda kendimi rahatlatıcı şeyler yapmam gerektiğini biliyorum. Ben de kitap okuyarak rahatlıyorum. Brezilyalı ünlü yazar Paulo Coelho’nun kitaplarını okumayı çok seviyorum özellikle. Boş zamanlarımda ya da takımla birlikte yaptığımız seyahatler sırasında bulduğum ilk fırsatta onun kitaplarını okuyorum. Bazen bir kitabını beş kere üst üste okuduğum bile oluyor. Benim için hiç sorun değil. Bitirip tekrardan okuyorum. Bunun dışında arkadaşlarımla sinemaya gittiğim de oluyor. 2-3 günlük tatillerde ise gezmek için İzmir, İstanbul ya da Bursa’ya gidiyorum.
Bu Coelho hayranlığının sebebi ne?
Futbolcular genelde kadınlar, para ve araba hakkında konuşur. Samimiyetsizliğe gerek yok; her erkek gibi ben de bunları severim. Ama hayatta farklı şeyler de var. Paulo Coelho, bunlar olmadan da mutlu olunabileceğini gösteriyor. Onun kitaplarını okurken farklı hissediyorum. Bana hayata dair çok şey öğretiyor; aile, ikili ilişkiler, meslek… Örneğin futboldaki hatalarımı ve başarılarımı değerlendirmeme yardımcı oluyor. Öte yandan futbolcu olmak bir anlamda çok ilginç ve sizi toplumdan kaçınılmaz bir şekilde ayrı bir yere koyan bir olgu. Futbolu bıraktığım zaman normale döneceğimin farkındayım ve Paulo Coelho beni bu normalleşmeye hazırlıyor.