OSMANLILAR KEDİ MİDİR? İlber Ortaylı Hocam, Ermeni Soykırımı'nın Fransa Parlamentosu'nda kabul edilmesinin ardından Kırmızı Koltuk'a konuk oldu. Hocamız, Türk milleti ve devletinin Ermeni Tehciri'ne nasıl bakması gerektiğini büyük büyük bir sarahatle bir kez daha öğretti. Ve, bir kitaptan bahsetti... Efendim, bu kitapta Avrupalılar'ın geçmiş asırlarda, kıta dışındaki güçlerin halklarını nasıl gördüğü tafsilatla anlatılıyormuş. Her millete bir kulp takınca, ortalık hayvanlar resm-i geçidine dönüyor. Şimdi uzmanlık sorusu geliyor! Avrupalılar'ın, Osmanlı denince aklına hangi hayvan geliyormuş dersiniz? KEDİ !!Avrupalılar o çağlardaki dar kafaları ile, "Kedi" ile tam neyi kastediyorlardı, bilinmez. Amma velâkin, ben kendi payıma dehşetli iftihar ettim. Arkadaşlarım tarafından her "kedi kız" nitelemesine maruz kaldığımda nasıl gurur duyduysam, aynen öyle. (Belki onlar "İllâllah!" diyorlardı, ama ne gâm?) İlber Hoca'nın yorumu, günahı ve sevabı yanyana, "griler"le bezeli. "Kedi nedir? Akıllı, zeki, kurnaz, hep kişiliğini koruyan, dört ayağının üstüne düşen ama nankör ya da hain bile. Kedinin "nankör" tamamen insanların uydurması olup bilimsel dayanaktan yoksun bir safsatadır. Bu, bir. Diplomasi dünyasında "vefa" diye bir şey var mı? Millî menfaat gerektiriyorsa, bal gibi nankör de olunur. Asıl olmazsanız, sakata gelirsiniz. Sık sık bizim başımıza geldiği gibi. Bu, iki. Ezcümle, Osmanlı'nın kediye benzetilmesi harika bir şey. Bu da, üç... Diyeceğim, senelerdir kediler üstüne söylenmiş neye rast gelirsem, bir deftere kaydederim. Bu son benzetme, konuya "âciliyet" kazandırdı. Eteğimizdeki taşları -sıkıcı olmamak için- herhangi bir konu tasnifi yapmaksızın, parti parti dökelim bari. Izninizle, minik bir not eklemek istiyorum. Bu dizi, "kedilerin kedisi", bugün hanemizdeki kedi ailesinin "en büyük ninesi", ilk kedim, Ankara kedilerinin -bence- en güzeli BEYZA'nın anısına yazılmaktadır... Beyza'nın 2.5/4.5 aylık dönemini kapsayan ilk fotoğraf albümünü yaptığımda, kapağına şöyle yazmışım: "Kar tanem, Nur tanem, Bir tanem... Beyza'm..." *** "İnsanları tanıdıkça kedileri daha çok seviyorum..." (Bu yazının olduğu kartı, bembeyaz cin bakışlı bir kedi süslüyor. Ancak, bu sözün sahibi bir insan da olabilir tabii.) "ETKİ tepki yaratır." (Isaac Newton'un devrim yaratan ünlü fizik kanunu! Kartta, hain bakışlı bir kedi ile cam fanusta kanlı katil nazarları tehditler savuran bir yırtıcı
balık var. Bu husumet tablosunda, Newton Kanunu çoktan ispatlanmış; zira, hain ve de şaşkın kedinin bir bacağı yenmiş, safi kemik kalmış!) "Kediler üzerine yazmak affedilmez bir şeydir. Hemen hemen herkes zâten kediler hakkında yazmıştır. Kedi edebiyatı oldukça kalabalıktır." (Anja Meulenbelt, "Benim Sevgili Kedilerim"in yazarı.) Kitabın kısa tanıtım yazısı şöyle devam ediyor: "Kedi üzerine yazanların çoğu da -kuşkunuz olmasın, bu bir istatistik veri- kadınlardır. Kadınlar, kedilerini, hayatlarına girip çıkan, zamanlarını hattâ yataklarını paylaştıkları 'kedi'lerini paylaşırlar. Gerçekte, anlatılan kediler midir, yoksa başka bir 'cins' midir, düşünmek gerekiyor. Meulenbelt'in kitabında birkaç sayfa ilerledikten sonra göreceksiniz ki, aslında anlatılan biraz da erkeklerdir. Benzerlerine daha önce de rastlandığı gibi, 'kedi' kisvesi altında erkekler de yazılmakta." "Ben kedi sevmeyenleri sevmem." (... demiş Nurullah Ataç.) "Ama, kedi sever gibi sevmemeliyiz sevdiklerimizi..." (Bu da Bilge Karasu'dan...) "Uyuşamayız, yollarımız ayrıSen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi.Senin yiyeceğin kalaylı kaptaBenimki
aslan ağzında.Sen aşk rüyası görürsün, ben kemikAma, seninki de kolay değil kardeşimKolay değil haniBöyle kuyruk sallamak tanrının günü..." (Orhan Veli...) "KEDİCİLİK" "Kedici" hırsızın eylemi, işi; balkona, pencereye asılmış halı, örtü vb.yi kedi fırlatarak düşürüp çalma. (Hulki Aktunç, "Türkçe'nin Büyük Argo Sözlüğü", 3. Basım.) KEDİ DE ÜŞÜR... "Delikanlı kedi der ki: 'Bu akşam üşürüm, beni kimse ısıtamaz, ben bile üşürüm, üşüüüürüüüüüm!!!" ('Yeni Binyıl'da 10 Şubat 2000'de yayınlanan resimde, sarman kedi bir işportacı tezgâhının üstüne tünemiş. Üşüyor gibi... Geçen kış kanapede paltoyla bile yattığım günler olduğundan, kendimle müthiş özdeşleştirip, yanına 'Hayatımın kedisi' diye not düşmüşüm. Hep 'Bu akşam ölürüm.' diyecek halimiz yok ya; kimi ölür, kimi de üşür...) ÖZGÜR KIZ? "Özgür kız mı? O kız hayatını nasıl kazanıyor? Kariyer basamaklarını ikişer ikişer çıkmak için hangisini tavladı? Kime, beyaz dizilerdeki gibi, 'Özgürsün, beni istediğin gibi al.' dedi? Dikkatinizi çekmedi mi; aşk ideologlarının çoğu aynı zamanda kediseverdir. Üç kere aşk, bir kere de kedi üzerine yazarlar. 'Bağımsızdır' falan diyerek, kediyi ilişkilerin ikonu haline getirirler. Ama, ne hikmetse, bu özgür kızlar Kötü Kedi Şerafettin ile takılıp Varsıl Sarman ile evlenirler." (Emre Aköz, "Sabah"ın 'polemik' sayfasında -28 Ocak 2001- Buket Aşçı'nın 'Aşk, ihanet ve siyaset üzerine' sorularını yanıtlıyor...) Vallahi arkadaşlar, ben "Şu Aşk Meselesi"nde ne biriktirdiysem, 5 kısım tekmili birden yazdım. Bir daha bu konuya avdetim asla câiz değildir. Emre'nin tesbiti doğru olabilir de, kimin "kedi"yi ilişkilerinin ikonu yapacağı da o kişilerin kendilerinin bileceği bir husustur. Şu da var ki, erkeklerin efendi-köle ilişkisini daha emniyetli buldukları, kadınların -"Özgür kız" ya da değil- da bağımsız, müdanaasız karakterleri nedeniyle kedilere hayranlık duydukları genel kabul gören bir görüş. YUMOŞ... "Küçücük, simsiyah bir top gibiydi... Kasım ayıydı ve Ankara sonbaharla kış arasındaki hududu geçmeye hazırlanıyordu. Şimdi 9 yıl oldu. Küçük bahçeye bakan evimizin penceresine geldiğinde küçücük, simsiyah bir Yumoş'tu. Birinci gün, muhteşem bir inatla bize, kızımın ve benim gözlerimin içine baktı. Ben divanın üzerinde televizyon seyrediyordum, o da beni... Pencereyi açıp biraz süt verdik. Sütü içti, yine pencerenin kenarına yerleşip, tatlı inadını sürdürmeye devam etti. (...) Kararını vermişti. Bizi seçmişti. Bu evin kedisi olmaya karar vermişti. Simsiyahlığı umurunda değildi. Kara kediymiş, uğursuzluk getirirmiş gibi safsataları iplemiyordu. Kararını vermişti. Bizi seçmişti. Evin kedisi olacaktı. (...) Nereden gelmişti, annesi hangi kediydi, nerede doğmuştu? Hiçbir zaman bilemedik... Şimdi 9 yaşında. Evin tek ve ebedî hâkimi olarak hüküm sürüyor. Bu evi kendine yuva olarak seçmekle bize ne kadar büyük bir lütufta bulunduğunu her gün hissettiriyor. Biz de ona minnet borcumuzu her gün ödüyoruz." (Ertuğrul Özkök'ün 26 Haziran 1994 tarihli Pazar Yazısı. İlginçtir, bu yazı Beyza'nın bana gelişinin ertesi günü yayınlanmıştı.) KEDİ VE KORKU "Uzaklara bırakılırBazen kediler.Bir daha gelmesinler diye,Sevilmedikleri yerlere.Ama yıldızlarÖteden beriDostudur kedilerin,Elleriyle götürürler onlarıKovuldukları evlere." (Yalvaç Ural, "Mırnâme"den.) KEDİSİZ EV OLMAZ... "Kedi gereklidir her ev içine.Tamamlar onu. Mobilyaları parlatır,Köşeleri yuvarlatır (...) En son biblodur o,En yüce taçlanma." (Stéphane Mallarmé) "TAŞINMAK ISTEMIYORUUUM!" Kediler evcimendir... Adı üstünde: Kedi bu. Ev, kedinin evi... Ayrılmaz... Taşınmak da nesi?.. Ev birdir ve değişmez. Öyle oradan oraya... Tövbe tövbe!(Buraya kadarı, haberin 'spot'u gibi, takdim yazısı idi. Şimdi, evi taşınma arifesindeki kedinin şikâyetlerini dinliyoruz.) "....Ve, nihayet anladım: Taşınıyoruz! Bir kediyi strese sokmak için ellerinden geleni yapıyorlar vallahi. Onlar içinsorun yok tabii. Koy eşyalarını kartonlara, yerleştir yerlerine, tamam. Bitmiştir. Benim için öyle mi?.. Şimdi bir sürü sorunla uğraş, işin yoksa; yeni
yemek yeri, su yeri, tuvalet yeri... Hadi onlar neyse, balkon, bahçe? Yeni komÅŸuların köpeÄŸi, bebeÄŸi filan var mı bakalım? Kaçıncı kat? Sonra, o evde daha önce kimler oturmuÅŸ, kokular ne âlemde? Ya mobilyalar? Yenilenecek mi? Minderim n'olacak?Yeni evi de kaç gün boyunca arşınlayıp araÅŸtırmam, kokumu bir güzel her yere bulaÅŸtırmam gerekecek, iyi mi... Acaba kaçsam mı? Şöyle, hazır ev halkı türlü iÅŸle meÅŸgulken, kapı aralığından tüyüversem mi? Bu muhit tanıdık nasıl olsa, başımı sokacak bir yer bulurum. ArkadaÅŸlarım da var. Öbür tarafta başımıza ne gelecek belli deÄŸil ki... Ya, nereden çıktı bu taşınma iÅŸi! Bir kediye yapılmaz ki bu..." (4 ÅŸubat 2001 tarihli "Sabah"ın 'Insan ve Hayvan' sayfasındaki ADP kaynaklı yazıdan.) Bu konu bitmez... Kediseverlere selâmla, ve kedisevmezlere inat! Jülide ERGÃœDER - 21 Åžubat 2001, ÇarÅŸamba Â
button