OSMANLILAR KEDİ MİDİR? İlber Ortaylı Hocam, Ermeni

Güncelleme Tarihi:

OSMANLILAR KEDİ MİDİR İlber Ortaylı Hocam, Ermeni
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 21, 2001 00:00

OSMANLILAR KEDÄ° MÄ°DÄ°R? Ä°lber Ortaylı Hocam, Ermeni Soykırımı'nın Fransa Parlamentosu'nda kabul edilmesinin ardından Kırmızı Koltuk'a konuk oldu. Hocamız, Türk milleti ve devletinin Ermeni Tehciri'ne nasıl bakması gerektiÄŸini büyük büyük bir sarahatle bir kez daha öğretti. Ve, bir kitaptan bahsetti... Efendim, bu kitapta Avrupalılar'ın geçmiÅŸ asırlarda, kıta dışındaki güçlerin halklarını nasıl gördüğü tafsilatla anlatılıyormuÅŸ. Her millete bir kulp takınca, ortalık hayvanlar resm-i geçidine dönüyor. Åžimdi uzmanlık sorusu geliyor! Avrupalılar'ın, Osmanlı denince aklına hangi hayvan geliyormuÅŸ dersiniz? KEDÄ° !!Avrupalılar o çaÄŸlardaki dar kafaları ile, "Kedi" ile tam neyi kastediyorlardı, bilinmez. Amma velâkin, ben kendi payıma dehÅŸetli iftihar ettim. ArkadaÅŸlarım tarafından her "kedi kız" nitelemesine maruz kaldığımda nasıl gurur duyduysam, aynen öyle. (Belki onlar "Ä°llâllah!" diyorlardı, ama ne gâm?) Ä°lber Hoca'nın yorumu, günahı ve sevabı yanyana, "griler"le bezeli. "Kedi nedir? Akıllı, zeki, kurnaz, hep kiÅŸiliÄŸini koruyan, dört ayağının üstüne düşen ama nankör ya da hain bile. Kedinin "nankör" tamamen insanların uydurması olup bilimsel dayanaktan yoksun bir safsatadır. Bu, bir. Diplomasi dünyasında "vefa" diye bir ÅŸey var mı? Millî menfaat gerektiriyorsa, bal gibi nankör de olunur. Asıl olmazsanız, sakata gelirsiniz. Sık sık bizim başımıza geldiÄŸi gibi. Bu, iki. Ezcümle, Osmanlı'nın kediye benzetilmesi harika bir ÅŸey. Bu da, üç... DiyeceÄŸim, senelerdir kediler üstüne söylenmiÅŸ neye rast gelirsem, bir deftere kaydederim. Bu son benzetme, konuya "âciliyet" kazandırdı. EteÄŸimizdeki taÅŸları -sıkıcı olmamak için- herhangi bir konu tasnifi yapmaksızın, parti parti dökelim bari. Izninizle, minik bir not eklemek istiyorum. Bu dizi, "kedilerin kedisi", bugün hanemizdeki kedi ailesinin "en büyük ninesi", ilk kedim, Ankara kedilerinin -bence- en güzeli BEYZA'nın anısına yazılmaktadır... Beyza'nın 2.5/4.5 aylık dönemini kapsayan ilk fotoÄŸraf albümünü yaptığımda, kapağına şöyle yazmışım: "Kar tanem, Nur tanem, Bir tanem... Beyza'm..." *** "Ä°nsanları tanıdıkça kedileri daha çok seviyorum..." (Bu yazının olduÄŸu kartı, bembeyaz cin bakışlı bir kedi süslüyor. Ancak, bu sözün sahibi bir insan da olabilir tabii.) "ETKÄ° tepki yaratır." (Isaac Newton'un devrim yaratan ünlü fizik kanunu! Kartta, hain bakışlı bir kedi ile cam fanusta kanlı katil nazarları tehditler savuran bir yırtıcı balık var. Bu husumet tablosunda, Newton Kanunu çoktan ispatlanmış; zira, hain ve de ÅŸaÅŸkın kedinin bir bacağı yenmiÅŸ, safi kemik kalmış!) "Kediler üzerine yazmak affedilmez bir ÅŸeydir. Hemen hemen herkes zâten kediler hakkında yazmıştır. Kedi edebiyatı oldukça kalabalıktır." (Anja Meulenbelt, "Benim Sevgili Kedilerim"in yazarı.) Kitabın kısa tanıtım yazısı şöyle devam ediyor: "Kedi üzerine yazanların çoÄŸu da -kuÅŸkunuz olmasın, bu bir istatistik veri- kadınlardır. Kadınlar, kedilerini, hayatlarına girip çıkan, zamanlarını hattâ yataklarını paylaÅŸtıkları 'kedi'lerini paylaşırlar. Gerçekte, anlatılan kediler midir, yoksa baÅŸka bir 'cins' midir, düşünmek gerekiyor. Meulenbelt'in kitabında birkaç sayfa ilerledikten sonra göreceksiniz ki, aslında anlatılan biraz da erkeklerdir. Benzerlerine daha önce de rastlandığı gibi, 'kedi' kisvesi altında erkekler de yazılmakta." "Ben kedi sevmeyenleri sevmem." (... demiÅŸ Nurullah Ataç.) "Ama, kedi sever gibi sevmemeliyiz sevdiklerimizi..." (Bu da Bilge Karasu'dan...) "UyuÅŸamayız, yollarımız ayrıSen ciÄŸercinin kedisi, ben sokak kedisi.Senin yiyeceÄŸin kalaylı kaptaBenimki aslan aÄŸzında.Sen aÅŸk rüyası görürsün, ben kemikAma, seninki de kolay deÄŸil kardeÅŸimKolay deÄŸil haniBöyle kuyruk sallamak tanrının günü..." (Orhan Veli...) "KEDÄ°CÄ°LÄ°K" "Kedici" hırsızın eylemi, iÅŸi; balkona, pencereye asılmış halı, örtü vb.yi kedi fırlatarak düşürüp çalma. (Hulki Aktunç, "Türkçe'nin Büyük Argo Sözlüğü", 3. Basım.) KEDÄ° DE ÜŞÜR... "Delikanlı kedi der ki: 'Bu akÅŸam üşürüm, beni kimse ısıtamaz, ben bile üşürüm, üşüüüürüüüüüm!!!" ('Yeni Binyıl'da 10 Åžubat 2000'de yayınlanan resimde, sarman kedi bir iÅŸportacı tezgâhının üstüne tünemiÅŸ. Üşüyor gibi... Geçen kış kanapede paltoyla bile yattığım günler olduÄŸundan, kendimle müthiÅŸ özdeÅŸleÅŸtirip, yanına 'Hayatımın kedisi' diye not düşmüşüm. Hep 'Bu akÅŸam ölürüm.' diyecek halimiz yok ya; kimi ölür, kimi de üşür...) ÖZGÃœR KIZ? "Özgür kız mı? O kız hayatını nasıl kazanıyor? Kariyer basamaklarını ikiÅŸer ikiÅŸer çıkmak için hangisini tavladı? Kime, beyaz dizilerdeki gibi, 'Özgürsün, beni istediÄŸin gibi al.' dedi? Dikkatinizi çekmedi mi; aÅŸk ideologlarının çoÄŸu aynı zamanda kediseverdir. Üç kere aÅŸk, bir kere de kedi üzerine yazarlar. 'Bağımsızdır' falan diyerek, kediyi iliÅŸkilerin ikonu haline getirirler. Ama, ne hikmetse, bu özgür kızlar Kötü Kedi Åžerafettin ile takılıp Varsıl Sarman ile evlenirler." (Emre Aköz, "Sabah"ın 'polemik' sayfasında -28 Ocak 2001- Buket Aşçı'nın 'AÅŸk, ihanet ve siyaset üzerine' sorularını yanıtlıyor...) Vallahi arkadaÅŸlar, ben "Åžu AÅŸk Meselesi"nde ne biriktirdiysem, 5 kısım tekmili birden yazdım. Bir daha bu konuya avdetim asla câiz deÄŸildir. Emre'nin tesbiti doÄŸru olabilir de, kimin "kedi"yi iliÅŸkilerinin ikonu yapacağı da o kiÅŸilerin kendilerinin bileceÄŸi bir husustur. Åžu da var ki, erkeklerin efendi-köle iliÅŸkisini daha emniyetli buldukları, kadınların -"Özgür kız" ya da deÄŸil- da bağımsız, müdanaasız karakterleri nedeniyle kedilere hayranlık duydukları genel kabul gören bir görüş. YUMOÅž... "Küçücük, simsiyah bir top gibiydi... Kasım ayıydı ve Ankara sonbaharla kış arasındaki hududu geçmeye hazırlanıyordu. Åžimdi 9 yıl oldu. Küçük bahçeye bakan evimizin penceresine geldiÄŸinde küçücük, simsiyah bir YumoÅŸ'tu. Birinci gün, muhteÅŸem bir inatla bize, kızımın ve benim gözlerimin içine baktı. Ben divanın üzerinde televizyon seyrediyordum, o da beni... Pencereyi açıp biraz süt verdik. Sütü içti, yine pencerenin kenarına yerleÅŸip, tatlı inadını sürdürmeye devam etti. (...) Kararını vermiÅŸti. Bizi seçmiÅŸti. Bu evin kedisi olmaya karar vermiÅŸti. Simsiyahlığı umurunda deÄŸildi. Kara kediymiÅŸ, uÄŸursuzluk getirirmiÅŸ gibi safsataları iplemiyordu. Kararını vermiÅŸti. Bizi seçmiÅŸti. Evin kedisi olacaktı. (...) Nereden gelmiÅŸti, annesi hangi kediydi, nerede doÄŸmuÅŸtu? Hiçbir zaman bilemedik... Åžimdi 9 yaşında. Evin tek ve ebedî hâkimi olarak hüküm sürüyor. Bu evi kendine yuva olarak seçmekle bize ne kadar büyük bir lütufta bulunduÄŸunu her gün hissettiriyor. Biz de ona minnet borcumuzu her gün ödüyoruz." (ErtuÄŸrul Özkök'ün 26 Haziran 1994 tarihli Pazar Yazısı. Ä°lginçtir, bu yazı Beyza'nın bana geliÅŸinin ertesi günü yayınlanmıştı.) KEDÄ° VE KORKU "Uzaklara bırakılırBazen kediler.Bir daha gelmesinler diye,Sevilmedikleri yerlere.Ama yıldızlarÖteden beriDostudur kedilerin,Elleriyle götürürler onlarıKovuldukları evlere." (Yalvaç Ural, "Mırnâme"den.) KEDÄ°SÄ°Z EV OLMAZ... "Kedi gereklidir her ev içine.Tamamlar onu. Mobilyaları parlatır,Köşeleri yuvarlatır (...) En son biblodur o,En yüce taçlanma." (Stéphane Mallarmé) "TAÅžINMAK ISTEMIYORUUUM!" Kediler evcimendir... Adı üstünde: Kedi bu. Ev, kedinin evi... Ayrılmaz... Taşınmak da nesi?.. Ev birdir ve deÄŸiÅŸmez. Öyle oradan oraya... Tövbe tövbe!(Buraya kadarı, haberin 'spot'u gibi, takdim yazısı idi. Åžimdi, evi taşınma arifesindeki kedinin ÅŸikâyetlerini dinliyoruz.) "....Ve, nihayet anladım: Taşınıyoruz! Bir kediyi strese sokmak için ellerinden geleni yapıyorlar vallahi. Onlar içinsorun yok tabii. Koy eÅŸyalarını kartonlara, yerleÅŸtir yerlerine, tamam. BitmiÅŸtir. Benim için öyle mi?.. Åžimdi bir sürü sorunla uÄŸraÅŸ, iÅŸin yoksa; yeni yemek yeri, su yeri, tuvalet yeri... Hadi onlar neyse, balkon, bahçe? Yeni komÅŸuların köpeÄŸi, bebeÄŸi filan var mı bakalım? Kaçıncı kat? Sonra, o evde daha önce kimler oturmuÅŸ, kokular ne âlemde? Ya mobilyalar? Yenilenecek mi? Minderim n'olacak?Yeni evi de kaç gün boyunca arşınlayıp araÅŸtırmam, kokumu bir güzel her yere bulaÅŸtırmam gerekecek, iyi mi... Acaba kaçsam mı? Şöyle, hazır ev halkı türlü iÅŸle meÅŸgulken, kapı aralığından tüyüversem mi? Bu muhit tanıdık nasıl olsa, başımı sokacak bir yer bulurum. ArkadaÅŸlarım da var. Öbür tarafta başımıza ne gelecek belli deÄŸil ki... Ya, nereden çıktı bu taşınma iÅŸi! Bir kediye yapılmaz ki bu..." (4 ÅŸubat 2001 tarihli "Sabah"ın 'Insan ve Hayvan' sayfasındaki ADP kaynaklı yazıdan.) Bu konu bitmez... Kediseverlere selâmla, ve kedisevmezlere inat! Jülide ERGÃœDER - 21 Åžubat 2001, ÇarÅŸamba Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!