Güncelleme Tarihi:
Bursaspor hakkederek şampiyonluğu kazandı. Tüm sezon boyunca rakiplerine oranla daha istikrarlı, daha futbola yakın, daha güçlüydüler. Sonuçta eğrisi doğrusuna geldi ve Fenerbahçe oynadığı futbol kırıntılarıyla aslında belki de olmaması gerektiği yerden geri döndü.
Geçenlerde İngiliz spiker Chelsea maçını anlatırken ‘Puan tablosu yalan söylemez’ dedi. Sezon bittiğinde tepede olan haklıdır, hakketmiştir ve ondan sonra sadece tebrik ve kutlamalara yer kalır.
Bursaspor‘un önünde bulunmaz bir fırsatlar galerisi var. Sadece ekonomik olarak değil, Bursa’nın haritadaki yerini iyice ortaya koyacak bir Şampiyonlar Ligi macerası geliyor. Bursa Atatürk Stadı’nda Milli Takım’ın Hollanda ve Almanya maçlarını hatırlıyorum ve seneye oraya gelecek devleri zor dakikaların beklediğini düşünüyorum.
Yayıncı kuruluş için de süper bir son oldu. Decoder satışlarını Anadolu’ya yaymak ve pazarı genişletmek markasının parasal değeri gittikçe artan Süper Ligimiz için şarttı, bu sezon hem kupa hem lig sonuçları pazarlanacak güzel bir ‘Anadolu İhtilali’ markası bıraktı Digiturk’un kucağına.
Fenerbahçe cephesine gelince işler biraz daha farklı. Skor yorumculuğu böyle günlerde adamın kafasına şaplağı yapıştırıveriyor. Fenerbahçe’nin son birkaç haftaki arzulu futbolu dışında koca bir sezon hiçbir şey yapmadığını, son maçlarda girilen havaya kadar pozisyona bile giremeden maç tamamladığını hep birlikte seyrettik. Fenerbahçe son haftalarda puan tablosunda öne geçince, bir şakşak yağmuru, daha gelmeyen başarıdan ona buna pay biçme ve kredi dağıtma telaşı dün gece sona erdi. Aykut Hoca’lar, Aziz Başkan’lar, Dahi Daum’lar gözümüzün önünden bir film şeridi gibi geçip gitti. Fenerbahçe hızlı başladığı ve aradığı golü bulduğu maçta gol attıktan sonraki planını uygulamaya fırsat bulamadan beraberliğe düşünce önce afalladı, sonra iyiden şaşırdı. Dakikalar geçip de Onur geçilemeyince panik ve korku futbolcuları çıkmaza soktu.
2006 baharından sonra 2010 baharı da Fenerbahçe’nin şampiyonluğu avuçlarından kayıp giderken seyrettiği bir mevsim oldu. Fenerbahçe açısından işin kötü tarafı maçı kazanamamak veya şampiyonluğu kaybetmek değil. Futbol da hayat gibi garip. İşin kötü tarafı son 15 dakikada staddan çalınan marşlar, maç sonu yapılan anonslar, Fenerbahçe sevdalılarının içine düşürüldüğü durum. İşin kötü tarafı Fenerbahçe’de basın odası, toplantı salonu basan sözde taraftarların olması, işin kötüsü kendi futbol mabetlerini yakanların olması. Fener’linin içini burkan bugün bu olmalı, kaçan şampiyonluk değil.
Yıllar önce Tarsus İdman Yurdu beraberliğin Süper Lige (o zamanki birinci lig) çıkmak için kendisine yettiği maçta 90 da Yeni Salihlispor’dan golü yemiş ve Boluspor lige çıkmıştı. Tarsus’ta maç bitiminde Bolu’nun da yenildiği haberi stad hoparlörlerinden anons edilmiş, Tarsuslular evlerine lige çıktım sanarak gönderilmişti. Bunca iletişim devriminden sonra aynı noktaya Fenerbahçe Stadı’nda dönmüş olmamız hem ayıp hem de Fenerbahçe’nin nasıl yönetildiği görmek açısından düşündürücü.
Rekabet içinde diğer takımların Fenerbahçe’nin şampiyonluğunu istememesi gayet normal. Özellikle de üst sırada kapışılan takım Bursaspor olunca karşısında hangi ‘büyük’ takım olursa olsun gönüllerin yeşil-beyaza kayması beklenmeliydi zaten. Bunun için ne Beşiktaşlısı ne de Galatasaraylısı eleştirilmemeli. Bu karşı duruş üzerinden Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’ye antipati getirdiğine de ben katılmıyorum.
Aziz Yıldırım’ın yaptığı sayısız hata içinde bunun lafı olmaz. Şimdi moda olmuş ya herkes anlatacaklarını sonraya atıyor, kendine mistik havalar veriyor; ben de şairden bir mısra ödünç alayım: ‘Onu da sonra anlatırım.’