Güncelleme Tarihi:
Çokluk (kesret) kavramına değinen ayetler, bir gerçeği daha ifadeye koymaktadır:
İnsanlık tarihi boyunca çoğunluk daima iğretinin, kötünün ve değersizin yanında yer almıştır ve alacaktır. Bu konuya açık ve net biçimde değinen ayetler 30'a yakındır. (Örnek olarak bk. Yûnus, 92; Bakara, 243; Hûd, 17; Yûsuf, 38, 40, 68, 103; Rûm, 30; Ğâfir, 61, 82)
Mal ve evlat çokluğuna yani niceliğe güvenip niteliği ihmal etmek ve çokluğun verdiği sahte gururla şımarıp azmak, bir yıkım ve düşüş belirtisi ola¬rak gösterilmiştir. Bu noktada örnekler, etkili ve canlı olsun diye, çoğunlukla Muhammed ümmetinin hayatından seçilmiştir.
Ne ilginçtir ki, Kur'an sadece 3 tanesinin adını andığı Asrısaadet savaşlarının birini (Huneyn Savaşı'nı), Müslümanlara nüfus çokluğuna aldanmamaları konusunda ders vermek üzere gündeme getirir:
“Yemin olsun ki, Allah size birçok yerde yardım etti. Huneyn gününde de. Hani,çokluğunuz sizi böbürlendirmişti de bu, hiçbir işinize yaramamıştı. Tüm genişliğine rağmen yeryüzü size dar gelmişti. Sonra da sırtınızı dönüp kaçmıştınız.” (Tevbe, 25)
Çoklukla övünmenin aldatıcılığını bir ibret tablosu halinde ve bir evrensel ilke olarak Kur'an'ın şu ayetinde müthiş bir güzellikte bulmaktayız:
“De ki, ‘Pisin çokluğu seni hayrete düşürse de pisle temiz bir olmaz.” (Mâide, 100)
Çoğunluk ve çokluk, niteliksizliğin bir ifadesi olduğu içindir ki, akıllarını işletmeyen, gerektiği gibi düşünmeyen, gerektiği gibi araştırmayan, gözlemlemeyen daima çoğunluktur. (örnek olarak bk. 6/103)
Çokluğun en yıkıcı ve yozlaştırıcı belası, mal ve evlat çokluğu ile övünmek ve bu çoklukta öne geçmek üzere yarışmak (tekâsür) olarak gösterilmiştir. Esasen, nüfus çokluğu ile mal çokluğunu talep eden duygu ve tutku aynı zemine oturur.
Bu zemin azma ve aldanma zeminidir.
“Bilin ki, iğreti-sefil hayat, bir oyun ve eğlenceden, bir süsten, aranızda bir övünmeden, mallarda ve evlatlarda çoğalma yarışından başka bir şey değildir...” (Hadîd, 20)
Aynı zamanda bir surenin de adı olan tekâsür, insanın niteliğe karşılık niceliği öne çıkarışını kınamak için kullanılmaktadır. Seviyesiz, onuru düşük bir hayatın temsilcileri mal ve evlat çokluğu ile böbürlenmeyi ve hayatı böyle bir çoklukta öne geçmenin bir yarış arenası haline getirmeyi esas alırlar:
“Aldatıp oyaladı o çokluk yarışı sizleri. Öyle ki, ziyaret edip saydınız kabirleri. Ama iş öyle değil, yakında bileceksiniz. Hayır, hayır! İş öyle değil. Yakında bileceksiniz. İş sizin sandığınız gibi değil! Ne olurdu, kesin bir bilgiyle bilseydiniz! Yemin olsun o cehennemi mutlaka göreceksiniz! Yine yemin olsun, onu gözünüzle apaçık göreceksiniz. Sonra o gün, nimetlerden kesinlikle sorguya çekileceksiniz!” (Tekâsür Suresi)
Mal ve nüfus çokluğu ile övünmeyi kınayan bu sure gösteriyor ki, böyle bir övünmenin sonu hüsrandır. Bu hüsran, cehenneme yuvarlanmak, yani doğal dengelerin bozulmasıyla vücut bulacak olan felaketlerin kucağına düşmek şeklinde tecelli edecektir. (Küresel Âfetler kitabından)