Doğu Avrupa’lı 137 seçkin yolcu, uçaklarla gelerek Arjantin’in liman kentine ulaştıklarında, kutup gezisine çıkacakları
rüya gemi ‘MS’
Bremen kendilerini bekliyordu. Gemi yeni boyanmış ve 111 metre uzunluğundaydı. Kendilerini kaptan Heinz Aye güvertede karşıladı. Aralarında büyük tüccarlar, cerrahlar, banka müdürleri vardı. Gemi, Güney kutbu Antarktika’da tur yapacaktı. Yolcuların ödeyecekleri para 30 bin doları aşıyordu.
Yolculuk başaladı. 99 Antarktis seferi yapan deneyimli kaptanın kılavuzluğunda herşey çok iyi gidiyordu, buzdağlarını aşıyorlar veya botlarla buzdağlarına çıkıyorlar, ‘kayıp kıta’ Artarktika’nın büyülü atmosferinin keyfini çıkartıyorlardı...
Ancak, rüyaların gemisini bu son seferi büyük bir felaketle sona erecekti. Arjantin’in Ushuaia limanından demir alan
‘Bremen’ gemisi 21 Şubatta Rio yönünde seyrederken, ani bir fırtınaya yakalandı. Herşey sanki
John Carpenter’in ‘Fog’ filmindeki gibi seyrediyordu. Barometre gözle görülür şekilde düşüyor, deniz kaynamaya başlıyor, gökyüzü kararıyor, 35m yüksekliğinde dev dalgalar geminin çelik gövdesini dövmeye başlıyordu. Helikopter pisti çöküyor, radar direği parçalanıyor, yolcular ölüm korkusu içinde can yeleklerini giyerek
yemek salonunda toplanıyordu. Bir yolcu daha sonra ‘Tanrının nefesini hissettim’ diyecekti.
Gemi yarım saat manevra yapamadan ve 40 derece yan yatarak dalgalarda sürüklendikten ve denizin ve fırtanın ortasında çırpınıp durduktan sonra yoğun çabalarla kurtarılabilecekti. Bremen büyük hasar almıştı.
Okyanus cehennemiDipsiz okyanus ya da okyanus cehenneminde çaresiz kalan insan öyküleri edebiyat dünyasında sıkça işlenen konulardır.
Kaptan Ahab, Robinson ya da
Odysseus olsun, denizleri anlatan yazarların hepsi dalgaları fırtınalarla birleştirip betimlemeye ve korkunç anlar yaratamaya bayılırlar.
Dünya denizlerinde 39 bin ticaret gemisi dümen kırmaktadır. Aslında edebiyatçıların bu tür öykülerine pek çoğu tanıklık etmektedir. Bir çoğu açık denizlerde fırtınalara yakalanıp büyük dalgalarla boğuşmakta, bazıları da dev dalgaların kucağında ceviz kabuğu olup batıp gitmektedir.
Peki rüzgar gerçekten de 35m yüksekliğinde dalgalar yaratabilir mi? Deniz bilimciler (oşinografi uzmanları) uzun araştırmalar sonucunda heyecanlı bir doğa olayının izini buldular:
Dev dalgaları rüzgar değil okyanus üretiyordu! Okyanus, korkunç dalgaların sahibiydi!
Geçen ekim ayında Norveç’te bir araya gelen ‘WaxWave Projesi’ ekibi kazalarla ilgili bir rapor sundu. Rapor çok önemli sonuçlar içeriyordu: 1995-1999 yılları arasında kuzey Atlantik’te 27 gemi batmış, 48 tanesi de büyük hasar almıştı.
Dünya genelinde durum daha kötüydü. Llyods Sigorta şirketi kayıtlarına göre, geçen yıl 167 gemi batmıştı. En büyük kayıplar kötü hava şartlarında yaşanmıştı.
‘Eskiden, birden bire ortaya çıkan esrarengiz dev dalgaların öyküsü sadece denizci palavraları olarak kabul edilirdi, ama artık deniz kazalarından, dev dalgaların (‘Freak Waves’) sorumlu olduğunu biliyoruz’ diyor matematikçi
Janau Hennig. Üç farklı dalga türüŞimdiye dek denizin büyük gırdaplar, dalgalar oluşturarak gemileri yuttuğu veya büyük hasarlar verdiği yedi riskli bölge saptanmıştı. Bunlar arasında
Bermuda Şeytan Üçgeni, Güney Afrika’nın doğu sahillerindeki
Agulhas Boğazı ve Kuzey Denizi de vardı.
Araştırmacıları dev dalgaları üç gruba ayırdılar:
Büyük bir uğultuyla on kilometre kadar sürüklenenler: ‘
Dik dalgalar’ (‘Freak Waves’)
Üç büyük dalgadan oluşan gruplar: ‘
Üç kardeşler’
Aniden ortaya çıkan ve normal çalkantıyı dört katına çıkaranlar: ‘
Tekli dalgalar’.
Bulgular oşinografi uzmanları için sürpriz oldu. Çünkü onlara göre kasırgalar denizi ancak 15m kadar kabartabiliyordu. Buna önlem olarak spetrol ondaj platformları su seviyesinden 35m yükseğe kurulur. Ve kurala göre, denizin bu limiti ancak yüz senede bir aşma olasılığı vardır.
Gemi inşaat yönetmeliği de farklı değerlere göre düzenlenmişti. Dünyanın en katı teknik yönergelerini uygulayan Germanischa Llyod, dalga limitini 16,5m olarak hesaplamış. ‘Gemilerin gövdeleri bu sınıra kadar dayanabiliyor’ diyor bir firma temsilcisi.
Oysa Lloyds’un sadece 2000 yılına ait kabarık kayıp listesi bile bu önlemin yeterli olmadığını gösteriyor. Üstelik ‘Bremen’ gemisi feláketinden sadece on gün sonra ‘
Endeavour’ gemisi de dalgalara kapılarak avarya oldu. 90m uzunluğundaki bu gemi de 30m yüksekliğindeki dalgalarda sürüklenmiş ve bir ara tümüyle denize batıp çıkmıştı. Şans eseri kazayı büyük hasarlarla atlattıktan ancak günler sora karaya ulaşabilmişti.
Katil dalgalar 200 metre uzunluğundaki kargo gemilerini bile denizin karanlıklarına çekiyordu. 1969’den beri en az 11 süper gemi denizin darbeleriyle parçalanmıştı. Katil dalgalar sadece gemileri değil, örneğin Kuzey denizinideki ‘Dünyanın en uzun’ petrol platformlarını bile vuruyordu.
Dev dalgaların gizi ne?Peş peşe yaşanan kazalardan sonra şaşkına dönen araştırmacılar şimdi dev dalgaların gizini çözmeye çalışıyorlar.
Bazı görüşlere göre, sera etkisi nedeniyle atamosferin dinamiği artmıştı... Almanya’nın Berlin, Hamburg ve Hannover kentlerinde, araştırmacılar büyük tanklarda yarattıkları yapay dalgalarla deneyler yapıyor. Dalga tasarımcısı
Günter Clauss, hidrolik pervanelerle istediği boyuttu çalkantılar üretirken, yardımcısı
Manou Henning de dalgaları formüllere döküyor ve dalga fiziği kaos araştırmasının bir bölümüdür, diyor.
Mantıklı sistemlere oturtulamayan dev dalgalar adeta canavarları andırıyor:
Önce büyük bir gürültüyle suyu emiyorlar.
Eğer yollarına bir engel çıkarsa, suyu üzerine boşaltıyorlar.
Hızları saate 50km’yi bulan sular geniş düzlemlerde toplandıktan sonra farklı yüksekliklerde kabararak, asimetrik sivri tepeler oluşturuyorlar.
Peki ama bu dev dalgalar neden bu kadar ansızın ortaya çıkıyor? Laboratuvardan elde edilen sonuçlar şöyle: ‘Bremen’ gemisini alabora eden ‘Freak Wave’ (dik dalga), tekli dalgaların üst üste binmesiyle meydana geldi.
Bu dalga türünü oşinografi uzmanı
Walter Kühnlein, deney tanklarında şu şekilde elde etti: Önce 300m uzunluğundaki havuzda küçük dalgalar üretti; hemen arkasından peşlerine daha süratli ve daha büyük olanlarını sürdü. Araştırmacı bu süreci, tüm dalgaların aynı noktada üst üste bineceği şekilde ayarladı. 120m sonra dev bir dalga, büyük bir güçle çelik bir duvara çarparak iyice yükseldi ve büyük bir gürültüyle salonun çatısını havaya uçurdu!
Özellikle de dalgaların öne doğru kıvrılmış ‘sivri dişleri’ çok tehlikeliydi. Çarpma sırasında havayı emiyor ve yoğunlaştırıyorlardı. Bu sırada 15 barlık bir basınç oluşuyordu. Kühnlein’a göre de bu basınç gemi gövdelerinin eğrilmesi için yeterli oluyor. Bir yetkili, uçakların kara kutularına benzer sefer kayıt araçları ve dalga radarlarından yararlanılmasını önerdi.
Erken uyarı sistemiAncak şimdilik bir erken uyarı sistemi üzerinde duruluyor. Alman Hava ve Uzay Yolculuğu Dairesi’nin uydusu 60 dakikada bir deniz yüzeylerinin fotoğraflarını göndermekte. Uzmanlar, yeni bir yöntemle riskli bölgelerin görüntülerini de elde etmeye deneyecekler.
Ayrıca gemi yönetim sistemlerinin yenilenmesi isteniyor. Örneğin 7500 konteyner taşıyan dünyanın en büyük yük gemisi küçük bir Joystick ile çalışıyor. Fakat bu kumanda anahtarı ya da bilgisayar ıslandığında tüm sistem çöküyor. Hiçbir vananın ve pistonun elektriksiz çalışmadığı durumlarda daha fazla kurtarma araçlarına ihtiyaç duyuluyor
Gemi motorlarının yoğun elektrik enerjisine ihtiyacı vardır. Araştırmacılar bu sistemin de yeni teknolojilerle güçlendirilmesi konusunda uyarıyor.
(Kaynak: Spiegel, sayı 51, 2001)Dev dalgalar nasıl oluşuyorTeorik olarak dev dalgaların 50m’ye kadar ne şekilde yükseldikleri henüz bilinmiyor. Deney havuzunda yalnızca ‘dik dalga’ (‘Freak Wave’) türü üretilebildi. Dik yüzeyli dalgalar birkaç dalganın üst üste binmesiyle meydana geliyor. Daha yavaş seyreden bir dalganın peşinden gelen süratli dalgalar aynı anda öndeki dalgayı geçebiliyorlar. Bu durumda normalden dört misli büyüğünde dev bir dalga oluşuyor ve dik olarak birkaç saniyeliğine suyun üzerine fırlıyor. Ucu kıvrılan dalga sonra yeniden denize karışıyor.