Güncelleme Tarihi:
Paris 2024 Olimpik ve Paralimpik Oyunları’nda milli takımlarımızın giyeceği formaların lansmanı Paris’te sporcularımızın katılımıyla yapıldı. Türkiye’nin Olimpiyatlardaki 100.Yılına özel olarak tasarlanan Adidas'ın koleksiyonunun tanıtımında, bu yaz kariyerindeki üçüncü olimpiyat oyunlarına katılmaya hazırlanan Neslihan Yiğit Arın’la konuştuk...
Her zaman en klasik soruyla başlamak lazım, badmintona nasıl başladın?
Badmintona 9 yaşında ilkokulda, beden eğitimi öğretmenimin beni takıma seçmesiyle başladım. Hiç bilmediğim bir spordu. Gerçekten o anki heyecanla koşa koşa gittiğimi hatırlıyorum. İyi ki de gitmişim.
Ben daha geç başladın zannediyordum…
Hayır, ilkokul üçüncü sınıfta başladım.
Ve sonrasında hep aynı hocayla devam ettin. Seni keşfeden Çağatay Taşdemir’le buralara kadar geldin…
Evet, başlangıcımdan şu ana kadar, daha doğrusu 1,5 sene öncesine kadar hep Çağatay Hoca ile devam ediyordum, bir buçuk senedir de eşimle birlikte çalışıyoruz. Evlendikten sonra artık antrenörlüğümü de o yapıyor.
Annen başlangıçta senin yaptığın sporu hiç bilmediğinden, adını bile söyleyemediğinden şikâyet ediyormuş…
Gerçekten öyle. Yani bana bile o zaman sorsalar, badminton ne, nasıl bir spor, olimpiyatlarda yarışılıyor mu? Gerçekten bilmiyordum. Sadece şunu hatırlıyorum; hoca bana: “Cumartesi antrenman şu saatte” dediğini ve benim iki saat önceden gidip okulda beklediğimi hatırlıyorum. Annem de peşimden koşuyor: “Neslihan nereye gidiyorsun sabahın köründe?” Ama gerçekten onların da desteklerini unutamam, onların sayesinde de buralara kadar geldim.
Sporcular genelde düz duvara tırmanan çocuklar oluyor ya… Sen de öyle miydin?
Evet. Gerçekten çok hareketli bir çocuktum. Annem yerimde durmadığımı söylüyor, ablama bisiklet alırlarmış, hayır ilk önce ben süreceğim, dermişim. Ellerimde hala bisikletin izleri var ufaklıktan kalma. En iyisi spora gitsin, birazcık enerjisini atsın, eve gelince yorulur belki diye spora yönlendirmişler.
Ablayla kaç yaş var arada?
3 yaş var ablamla aramda.
Benim bir teorim var; ilk çocuklara daha fazla özeniliyor ve baskı yapılıyor. İkinci çocuklar, önlerinde de daha boy pos olarak kendilerine yakın bir rol model olduğu için olsa gerek, her şeyi daha hızlı yapıyorlar ve öğreniyorlar. O yaparsa ben de yaparım diye koyulan hedef, daha boyu boyuna denk bir hedef çünkü… O yüzden onlardan hep daha iyi sporcular çıkıyor…
Doğru diyorsunuz aslında. Hiç bu bakış açısıyla bakmamıştım. Ama çok var ikinci çocuk sporcu.
Çağatay hoca ilk başta nasıl seni keşfetti? Çünkü badminton hani çocuklar kendi aralarında oynarken keşfedilebilecek bir spor değil…
Okula geldiklerinde birkaç sportif test yapmışlardı: Koşu yarışı, çabukluk vs. tarzında ama şunu net bir şekilde hatırlıyorum. Ben seçildikten belli bir süre sonra, sanırım 1-2 sene sonra, herkes sporu bırakmam gerektiğini söylüyordu, çünkü çok zayıftım, bu kız çok cılız, nasıl sporcu olacak, artık devam etmese mi diyorlardı.
Çağatay hoca gerçekten o dönemde beni bırakmadı. Neslihan iyi bir sporcu olacak ki daha çok yeni başlamıştım, bunu sezebilmesi bile benim için çok değerli. Bilmiyorum ki o zaman ne düşündü, ne gördü, ne hissetti ama iyi ki de diyorum bırakmamış beni ve buralara gelmişiz.
Çağatay Hocanın branşı badminton olduğu için sende onu görmüş olabilir bence, çünkü ince uzun bir çocuk Türkiye’de ilk olarak bu branşa yönlendirilmez. Bu fizikle başka sporları da yapabilirdin büyük olasılıkla…
Evet, kesinlikle öyle. Çağatay hocanın branşı badmintondu gerçekten ve o beni direkt badmintoncu olarak aldı. Neslihan sen voleybola git, atletizmle uğraş vs demedi açıkçası.
Peki başka spor dalında da başarılı olur muydun sence?
Bence olabilirdim. Çünkü çok hırslı bir çocuktum. Bir şeyi başarmak ve en iyi şekilde yapmak her zaman hedefim. Bir yola çıktıysam ve o yolda hedefim madalya ise, o madalyayı almak istiyorum. Onun için elimden geleni her şeyi yapıyorum; fedakârlıksa fedakârlık. Bazı şeylerden de vazgeçmem gerekiyorsa, madalya için vazgeçiyorum açıkçası.
Aklında kalan ya da keşke bu sporu yapsaydım dediğin bir spor var mı?
Ben Neslihan Demir ile büyüdüm. Her izlediğimde böyle bir sporcu olacağım, diyordum. O zaman hiç spor yapmıyordum. Baba diyordum, ben Neslihan gibi bir sporcu olacağım. Voleybol, badminton ayrımı yapmıyorum. Gerçekten bu branşta mutluyum, aldığım başarılardan mutluyum. Umarım daha iyileri olur, daha da gururlanırız.
Badminton seninle başladı gibi bir şey oldu. Olimpiyatlara ilk gittiğinde henüz lisedeydin.
Evet, 17 yaşındaydım.
Ve Badmintonda ilk kez olimpiyatlara katılan sporcumuz olmuştun... Nasıl hatırlıyorsun o zamanları?
O zamanlar gerçekten olimpik hedefim yoktu, olimpiyatlara hazırlanmıyordum, önümde iki büyüğüm vardı, ben de onlarla maça gidiyordum tecrübe amaçlı. Bir anda büyük ihtimalle o rahatlıkla, üst üste altı turnuvaya gittim, altısında da şampiyon oldum. Kimse tarafından beklenmiyordu bu, ben de beklemiyorum, herkes diyor ki bu kız nereden çıktı? En son birden dünya sıralamasında otuzlara kadar geldim, bu Türkiye tarihinde de bir ilk. Hiç kimse böyle bir şeye şahit olmamıştı ve çok ufağım. Herkes bir garip gözlerle bakıyordu. Benim için inanılmaz güzel bir tecrübeydi. Sadece şeyi hatırlıyorum; olimpiyatlarda sahaya çıktım, arkamı dönüp hocama: “Burası çok büyük, ben hiç hayatımda o kadar büyük bir arenada maç yapmamışım, çok büyük burası ben çok heyecanlandım” dediğimi hatırlıyorum. Ama güzel bir deneyimdi benim için. Dediğiniz gibi böyle yollardan geçtik, ilk önce emekledik, sonra koştuk, şimdi buralara kadar geldik. Şu an daha bilinçliyim, anın tadını çıkarıyorum. Zaten hedeflerimiz de çok değişti.
Geriye dönüp baktığında kariyerinde, tabii ki olimpiyatlar bence de apayrı bir yerde duruyor ama diğerlerinden farklı bir yere koyduğun bir madalya, bir yarış ya da bir an var mı?
Çok net söyleyebilirim: 2013 Akdeniz Oyunları. Mersin’de yapılmıştı. Benim için anlamı çok büyüktü. Çünkü giderken anneme, buradan altın madalya alacağım, söz sana da bir ev alacağım diye gitmiştim. Sonra hem çift bayanlarda hem de tek bayanlarda altın madalya kazandım, annemi aradım. Orada röportaj yaparken de bunu söylemiştim; anneme bir söz verdim ve onu tuttuğum için çok mutluyum, demiştim. Benim için çok anlamlı bir madalyaydı o.
Peki şu anda hedeflerini sorsam, bundan sonrası için ne söyleyebilirsin?
En büyük hedefim açıkçası, geçtiğimiz hafta Avrupa Şampiyonası vardı. Avrupa Şampiyonası büyüklerde madalya kazanmak istiyordum. Daha önce iki kere üçüncü olmuştum. Bu sefer bu madalyanın rengini değiştireceğim dedim ama yine de üçüncü oldum, değiştiremedik. Şimdi üçüncü kez olimpiyatlara gidiyorum. Daha önce hiç gruptan çıkamadık. Gruptan çıkıp çeyrek final, yarı final… Buralara gelmek istiyorum. Türkiye’nin adını daha da duyurmak istiyorum aslında, artık gelişiyor, başarabiliyorlar, adım adım ilerliyorlar dedirtmek istiyorum.
Bir branşta, üçüncü kez olimpiyat… Gerçekten bu 12 sene, 13 sene o sporda zirvede kalmak demek. Yani olimpiyat öyle kolay kolay ulaşılabilir bir hedef değil çünkü. O motivasyon… Mesela Tokyo ertelenmesi seni nasıl etkiledi?
Tokyo ertelendiğinde önce çok üzülmüştüm. Çünkü tam top seviyedeydim, iyi bir performanstaydım, direkt olimpiyatlara gitmek isterdim. Sonra bir senelik ara oldu, hiç maça gitmedik, rakiplerim nasıl çalıştı bilmiyorum keza ben de hiç maça gitmediğim için kendi performansımı tartamıyorum. Direkt maça çıktım, kötü olmadı ama belki daha iyi olabilirdi. Çünkü bunu şu an hala bile ölçemiyorum, nasıl olurdu kısmı bende yok. Ama şu an mesela daha farklı bakıyorum, fiziksel olarak evet diyorum, hazırız ama mental açıdan bu süreç beni daha fazla yoruyor açıkçası. Çünkü artık olumsuzluk düşünmek istemiyorum. Hep olumluyu düşünmek istiyorum. Her şeyimi buna göre organize ediyorum, buna göre yatıyorum, buna göre kalkıyorum, her şeyimi buna göre planlıyorum. Evliyim, sürekli bir iş çıkıyor, akşam geç bir program oluyor, imkânı yok gidemeyiz diyorum, çünkü ben bu saatte yatmalıyım, sabah bu saatte kalkmam gerekiyor. Umarım bu sefer o eşiği geçebiliriz.
Antrenörünün eşin olması belki işini kolaylaştırıyordur, seni çok iyi anlıyordur...
Evet, beni anlayabiliyor. Ben de onu yönlendiriyorum. Genelde şöyle oluyor; Hakan yarın antrenman yapmam lazım, bu saatte kendimi hazır hissediyorum, bu saatte hazır ol lütfen, diyorum. Sağ olsun gerçekten çok destekliyor beni bu konuda.