Güncelleme Tarihi:
SON düdük çaldığında bir çok Beşiktaşlı ağlıyordu Dolmabahçe’de.
Yağmur bekleniyordu İstanbul’da dün ama tam da son düdüğün çalmasıyla bardaktan boşanırcasına olacağını kimse tahmin etmemişti.
Fenerbahçe’ye ‘sıfır pozisyonsuz’ maçta 1 gol hediye eden futbol ilahları, sanki yağmuru da gözyaşı niyetine yağdırdı siyah beyazlılar için.
Kadıköy’deki derbide de Beşiktaş, ‘sıfır pozisyon’suz 1 puanı kapıp gelmişti. O gün de Fenerbahçeliler feveran etmişti, lakin onlar da çok az pozisyona girmiş ve gol de atamamışlardı.
Dünse Beşiktaş, attığının yanında en az 2 net pozisyon bulup, sayısız da atak yaptı…
KALECİ
“Fenerbahçe maçlarını iyi oynayamıyor” denilen Şenol Güneş, belki de kariyerinin en iyi Fenerbahçe derbisini oynadı.
Geçen sezon 3-2 kazanırken bile Fenerbahçe’ye çok sayıda şans vermişti.
Oysa dün, Güneş, maçı saniye saniye çok iyi örgütlemişti. Elbette ‘son saniye’ hariç. Ama onda da kusur onun değil, kaleci Fabri’nindi.
Eski bir kaleci olan Şenol Güneş, geçen sezon da bu sezon da kalecilerin kritik hatalarıyla Avrupa’dan elendi. Ve geçen sezon, yine kalecinin kritik hatasıyla Akhisar’da lig şampiyonluğu riske attı, dünkü gibi…
Nedir Beşiktaşlıların bu kalecilerden çektiği?
Jurkovic’i hatırlarım. Denizlispor’dan 35 metreden yediği golle şampiyonluğu Galatasaray’a ikram etti.
Fevzi, ayağının altından geri pası kaçırdı ve o da Galatasaray’ı sevindirdi.
Şuurlu olarak yaklaşık 30 yıldır şahitlik ettiğim Beşiktaş’ın futbol macerasında şampiyonluğu kurtaran bir tek kaleci gördüm, o da Zafer Öğer’di. Trabzon’da sayısız golü önlemiş ve Beşiktaş, Gökhan Keskin’in de attığı golle 1-0 kazanıp şampiyon olmuştu. Zafer’den hariç kalecinin şampiyonluğa etki ettiği başka bir performans hatırlamıyorum.
“Cordoba” diyenlere şunu derim: O takım 100. yılda kalede kim olsa şampiyon olurdu.
Derbide kaybedilen 2 puan için taktiksel olarak söylenecek çok şey yok.
Sadece her ihtimale karşın “2. golü bulmanız lazımdı” diyebilirsiniz. Neylersiniz ki Quaresma, iyi bir gol vuruşu olmadığını bir türlü anlamak istemiyor!
Aboubakar, olacağı değil, olmayacağı atıyor.
Ve fakat işte hiç değilse Fabri de yenilebilecek olanı yese de yenilmemesi gerekeni yemese, değil mi…
KAPTAN
Takımların, hele de ‘büyük’lerin kaptanlık pazubandının çok büyük ağırlığı vardır. Bu bandı takmak için sadece iyi futbolcu olmak değil, iyi de sporcu olmak gerektiğine inanıyorum.
Tarihte bir çok kaptan vardır ki her renkten taraftarın kalbini fethetmiştir. Çok uzaklara gitmeyelim. Misal Fenerbahçeli Oğuz Çetin, misal Galatasaraylı Cüneyt Tanman, misal Beşiktaşlı Rıza Çalımbay…
Bir kaptan sahada bir taraftar gibi davranmamalıdır. Suni şeylere tenezzül etmemelidir. Volkan Demirel, çok iyi bir kaleci ve fakat sahadaki davranışlarıyla ‘iyi sporcu’ kategorisini bile isteye reddedip, kendisine yazık ediyor.
Fenerbahçe kaptanının birinci amacı herkesin saygısını kazanmak olmalıdır bence. Değil mi ki bu camia “Fenerbahçe’nin büyüklüğü şampiyonluk büyüklüğü değildir” der…
Madem, Talisca’dan ‘sorry’ diyeceksin de neden maç içinde ortalığı yangın yerine çevirmek istedin? ‘Profesyonel davranış’la açıklamak, vaziyeti kurtarır mı?
Ve Talisca da ‘sorry’yi kabul etmeyip ‘parmak işareti’ yapmış…
Neyse cezası verilsin… Gazeteci döven Başakşehirlilere verildiği gibi!
Derbideki bu sportmenlik dışı haller, bir başkanın bir başka başkanı tokatladığı gün yaşandı, bu arada!
Aydınus, maçın başlarında vermesi gereken sarı kartları ‘nasihatlerle’ geçiştirdi. Maçı Beşiktaş’ın kazandığına da kendince hükmettiği için o ikinci sarıları da rahat rahat çıkardı bence.
Fakat sonuçta, Fabri öyle bir gol yedi ki hakikaten Aydınus’u da kurtardı…