Oluşturulma Tarihi: Mart 27, 2005 21:18
İnsanlar, "çıplak maymun" olarak kabul edilebilir, 5 milyon saç folikülüne sahip. Aslında bu sayı, bizim boyutlarımızda bir maymununkine eşit, ancak onlardan daha çıplak gözükmemizin nedeni, primat kuzenlerimize göre vücudumuzdaki kılların çok ince olmaları.
"Notting Hill" filminin galasında güzeller güzeli Julia Roberts, üzerinde kırmızı elbisesiyle muhteşemdi. Girişte yürüyordu, kolunu kaldırdı, toplanmış kalabalığa el salladıÉve dünyanın nefesi kesildi. Şok! Korku! Zarif kolunun başladığı yerde, koltuk altındaki kahverengi kıllar gerçek miydi? Erkeklerin mideleri bulandı, kadınlar inanılmaz ve şaşkın gözlerle bakakaldı. Basınsa çıldırdı.
Roberts’ın gözler önüne serdiği, neden bu kadar karmaşa yaratmıştı?
Vücudun bazı yerlerindeki kılları neden itici buluruz?
Neden kadınlar, onlardan kurtulmak için onlarca yol denerler? Evrim sürecinde, en az kıla sahip memeliler biz olduk ve mantıklı olan, vücutta kalan kılların mutlaka bir işe yarayacaklarıdır.
Bu duruma müteşekkir olmalıyız, ancak bizim hislerimiz karma karışık; kafamızın tepesindeki kılları uzatıp tarıyor, geriye kalanları "kökünden" yok etmeye çalışıyoruz. Artık erkekler bile bu sahneye çıkmaya başladı.
İnsanlar, "çıplak maymun" olarak kabul edilebilir, ancak 5 milyon saç folikülüne sahiptir. Aslında bu sayı, bizim boyutlarımızda bir maymununkine eşit, ancak daha çıplak gözükmemizin nedeni, primat kuzenlerimize göre vücudumuzdaki kılların çok ince olmalarıdır.
Teori çok
Evrimin neden bizi bu kadar pürüzsüz bıraktığına ilişkin bir çok teori var. Bunların en bilindiği, iki ayak üzerinde yürüyen insansıların ormanlardan çıkıp sıcak savanalara geçince, daha serin olabilmek için tüylerden arındığını savunuyor.
En tartışmalı olan görüşe göreyse, biz bir zamanlar suda yaşayan maymunlardık ve kıllar, suyun altında sıcak tutan, etkin bir katman değildi.
Bir de cinsel seleksiyon var. Buna göre, bilinmeyen bir nedenden ötürü atalarımız eş olarak en kılsız olanları seçti ve tüysüz döller yarattı. Belki de, yüzümüz ve vücudumuzdaki tüylerimizin yok olmalarının nedeni, birbirimizi daha iyi tanımak ve daha kolay iletişim sağlayabilmekti.
En güncel fikirse sağlık konusuna odaklanıyor. Reading Üniversitesi'nden Mark Pagel ile Walter Bodmer, kıllı bir derinin, kene gibi ektoparazitlerin yerleşmeleri için çok uygun bir ortam olduğuna dikkat çekiyor.
Bacak arası kıllar üzerine
Bu kuramları destekleyecek kanıtlar çok değil, ama neden bazı bölgelerde kıllarımızın yer aldığı üzerine fikirler çok daha şüpheci. Kafamızdaki saç bolluğu, doğal seleksiyonun bir sonucu olabilir. Çünkü atalarımızı öğle sıcağından koruyacak veya soğuk ortamlara adapte olmasını sağlayacak olan saç, hayatta kalma ve üreme şansını arttırmış olabilir.
Alternatif olarak, başımızdaki "kıllı taç" cinsel seleksiyona da bağlı olabilir. Bugün bile bazı kimselerin sağlıklı ve gür saçları çekici bulduğu bir kesin.
Peki pubik kılları neden kaldı? Bir görüşe göre, bu kıllar üretkenliğin birer simgeleri; yani onların büyümesi kadınların cinsel ilişkiye hazır olduğunu gösteriyor.
Bir başkası, kılların, cinsel organlara dikkat çekilmesini sağladığını savunuyor. Koruma da olası bir görev olarak kabul ediliyor. Pubik kılları, cinsel ilişki sırasında organa yastık görevi sunuyor.
Tazmanya Üniversitesi'nden David Stoddart, ipucunu bulmak için, en önemli koku bezlerimizin nerede olduğuna bakılması gerektiğini düşünüyor. Bu bezler koltuk altında ve pubikte bulunur ki, buradaki kıllar da kokuların yoğunlaşması ve olası erkekleri çekmesi adına çalışıyorlar.
Ama nefret ediyoruz
Tüm bu cinsel çekimlere karşın vücut kıllarımızdan nefret etmemiz aslında çok eskilere dayanıyor. Hem erkeklerin hem de kadınları bu kılları Eski Mısır, Roma ve Yunanistan’da bile aldıkları sanılıyor.
Ama asıl temizlik, 1915’te reklamcıların "muhteşem koltukaltı kampanyası"nı sunması, Gilette’in de ilk kadın jiletini piyasaya sürmesiyle başladı. İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru, Batı’daki kadınların çoğu bacak ve koltuk altlarındaki kılları alıyorlardı.
Artık erkekler bile kıllarından nefret eder oldu. Birçoğu artık her gün tıraş olurken bazıları da sırt, kalça ve skrotum bölgelerini temizliyorlar.
Bu kadar zamana, paraya ve acıya neden oluyorsa neden bu kadar pürüzsüz olmaya çalışırız?
Lafayyette College’da psikolog olan Susan Basow, kadınlara neden kıllarını aldıklarını sorduğunda, "daha kadınsı ve çekici hissediyoruz" yanıtını aldı. Aslında, hem bacaklarında hem de koltuk altlarında kıllar bulunan beyaz ten kadınlarını, hem hemcinsleri hem de erkekler temiz olanlara kıyasla daha itici buluyordu. Kıllı kadınlar ayrıca, daha az zeki ve daha az sosyal olarak tanımlandı.
Erkeksi vücut
Basow’a göre kadınlar, erkeklerle aralarındaki farklılığı en güçlü şekilde göstermek için kıllarını alıyor. Testosteron, yani bir erkek hormonunun neden olduğu vücut kılı, erkeksi olarak kabul ediliyor.
"Sosyal ortamlarda cinsiyetlerin rolleri ayırt edilemez olduklarında, cinsel farklılıklar da vücut üzerinde yapılmaya başlanıyor" diyor Basow.
İkinci bir neden, kadınların temiz haldeyken kendilerini daha bakir, masum ve genç hissetmeleri.
Basow’un üçüncü nedenine göreyse, kılları alarak kadının cinselliği "ehlileştiriliyor. Yani, eskiden günümüze kadar gelen inançlarda, kıl güç ve cinsellikle ilişkilendirilmiştir". Son olaraksa uzman, erkeklerin ve kadınların kendilerini hayvan köklerinden tamamen uzaklaştırmak istemelerini neden olarak gösteriyor.
Pagel ise farklı bir açıklama getiriyor: "Kılsız bir deriyi, müstakbel sevgilileri çekmek ve iyi genlere sahip olduğumuzu afişe etmek için kullanıyoruz. Bu, ‘Bak!, Bu kadar çok kıldan arınmış, dokunulmamış, kusursuz yerim var’ demeye benziyor. Vücudumda hiçbir parazit yaşamıyor. Benimle birleş."
Sırt dekoltesinin sırrı
Ayrıca kılın yer almadığı en geniş bölgemizin sırt olduğuna dikkat çeken Pagel, "Belki kadınların sırt dekoltesini bu kadar içeren giysiler giymesinin ve erkeklerin de bunu çekici bulmalarının nedeni budur" diyor.
Giderek kalabalıklaşan bir dünyada, kıllardan kurtulmanın pratik nedenleri de yok değil. Desmond Morris, "The Naked Woman-Çıplak Kadın" adlı yeni kitabında, koltukaltını tıraş etmenin, diğerlerine kokulu sinyaller yollamayı engellediğini vurguluyor. Belki de bu yolla cinsel seleksiyonu kandırmaya çalışıyoruz.
Pürüzsüz bir derinin görünmesi ve hissedilmesi yönünde bir evrim geçirdiysek ve eğer vücudumuzun büyük bir kısmını sergilememiz sosyal olarak artık normal karşılanıyorsa, daha çekici görünmek için neden teknolojinin son ürünlerini, elektroliz, lazeri neden kullanmayalım?
Nedeni ne olursa olsun, kılsız bir sosyal anlayış, Batı dünyasında inanılmayacak kadar güçlü; Julia Roberts olayında da görüldüğü gibi. Ünlü aktris, kıllarını hemen aldırdı, ancak üzeriden 5 yıl geçmesine karşın bu olay hálá konuşuluyor.