Güncelleme Tarihi:
Avrupa yüzme şampiyonasını başarıyla düzenlememize karşın evsahibi ülke olarak havuzda varlık gösteremedik. Başarısızlık nedenlerini ve nasıl daha iyiye gideceğimizi araştırdık ve şu sonuca ulaştık: 1990'dan sonra milli takımda değişen ödül sistemi, yüzücülerin motivasyonunu azalttı. Paraları havuz yapımına harcadığımız için yüzücülerimizi uluslararası yarışmalara sokmadık. Milli takım erken buluşma rekoru kırarak şampiyonadan 6 gün önce biraya gelebildi! Federasyon Başkanı'nın Derya Büyükuncu'yu hedef alan sözleri tüm sporcuların moralini bozdu. Federasyon, yeniden yapılanma adına, sadece milli takımın başına yabancı antrenör getirmeyi planlıyor. Milli takım çalıştırcısı Özüak'ın 1996'dan beri gündeme getirdiği yapısal reformların dikkate alınması ileri bir adım olabilir.
24. Avrupa Şampiyonası bir hafta önce bitti. Ancak biz şampiyonayı konuşmayı bitiremedik. Önce organizasyon başarımız nedeniyle kendi kendimizi kutladık. Son günlerde de, Yüzme Federasyonu Başkanı Haluk Toygarlı ve milli takım sporcuları arasındaki tartışmayı izliyoruz. Tartışmayı karşılıklı suçlamalardan çıkarıp, somut verileri ortaya koymak ve daha olumlu bir noktaya getirmek amacıyla ‘‘yüzmede nasıl başarılı olabiliriz’’ sorusunun yanıtını araştırdık.
Yüzme Federasyonu ve milli yüzücüler arasındaki tartışma bakan Haluk Toygarlı'nın ‘‘Yeniden yapılanmaya gideceğiz’’ sözüyle noktalanmış görünüyor. Yeniden yapılanmadan ne kastetdiğini sorduğumuzda Toygarlı şunları söyledi: ‘‘Kulüplerden bağımsız ve devamlı olarak görev yapacak bir milli takım teknik direktörünü, büyük ihtimalle bir yabancı çalıştırıcıyı takımın başına getireceğiz. Sporcular klüplerin hakimiyeti altında kalıyorlar. Kulüp antrenörleri sporcuları, kulüplerin katılacağı yarışmalara göre hazırlıyor. Milli takım adına çok kötü yüzen bir yüzücü, kısa bir süre sonra kulübü adına daha iyi bir derece yapıyor. Bu yüzden kulüp antrenörleri büyük ihtimalle buna itiraz edecekler.’’ Toygarlı milli takımda sporcuların motivasyon sorunu olabileceğini ısrarlı sorularımız sonucunda kabul ediyor ve ‘‘Gerekli önlemleri almaya çalışacağız,’’ diyor.
TESİS SORUNU
Peki ya tesis sorunu? Toygarlı böyle bir sorun olduğunu düşünmüyor. Varolan tesisleri dolduracak sayıda yüzücümüzün olmadığını belirtiyor.
Federasyon Teknik Kurulu Başkanı ve Milli Takım Antrenörü Yılmaz Özüak öncelikle yaşanan tartışmadan çok üzgün ve milli takım adına kayıplarla sonuçlanmasından korkuyor: ‘‘Uğur Taner'i, Can Ergenekon'u kaybettik, bunlara başkaları da eklenmesin. Uğur, Barcelona Olimpiyatları’ndan bir yıl önce, antrenörüyle birlikte öğrenim gördüğü Amerika'da hazırlık için 18 bin dolar aldı. Olimpiyatlarda salise farkıyla B finalini kaçırdığı için yardım kesildi. Barselona'ya turist olarak gittiği söylendi, rencide edildi. O da milli takımdan affını istedi. Uğur, şimdi ABD milli takımının kelebekte birinci adamı. Can, Akdeniz Oyunları'nda birinci ve ikinci olmasına karşın, milli takım çok eleştiri aldığı için en verimli çağında yüzmeyi bıraktı’’.
Özüak öyle örnekler veriyor ki, yüzmede ne kadar geri olduğumuzu çok kolaylıkla anlıyoruz. ‘‘Tüm Türkiye'de lisanslı yüzücü sayıs 6 bin. 9 milyonluk İsveç'te ise, 30 bin yüzücü var. Hollanda milli takımı 2 hafta önceden şampiyonanın yapılacağı kente gidip çalışmaya başlıyor. Biz ilk kez bu şampiyonadan 6 gün önce, o da eksik kadroyla biraraya gelebildik. Hollandalı yüzücüler 8 ay milli takımla, 1,5 ay kulüpleriyle çalışıyorlar.’’ Özüak 90'dan sonra değiştirilen ödül sisteminin de milli takımın başarısını düşürdüğünü söylüyor. Eskiden Balkan Şampiyonaları’nda dereceye girenlere bir yıl boyunca cüzi bir aylık bağlanırken, yeni düzenlemeye göre Avrupa ve daha üst düzeydeki şampiyonalarda elde edilen dereceler ödüllendiriliyor. Bu durumda da kimse ödül almıyor. Aynı yüzücüler külüplerinde daha özverili çalışıyorlar, çünkü her tür başarıyı ödüllendiren bir sistem var.
TEK FEDERASYON YETMEZ
Yılmaz Özüak sporcularmızın son iki yılda hiçbir uluslararası yarışmaya götürülmediğine de dikkat çekiyor. Bu uygulamanın gerekçesi ise traji-komik: ‘‘Avrupa şampiyonası düzenleyeceğiz, paralar oraya harcanacak!’’.
Özüak, Türkiye'de belli bir sistem olmadığı için yabancı çalıştırıcıların da elinden bir şey gelmeyeceğini belirtiyor.
Özüak'ın yeniden yapılanmadan bahseden Toygarlı'dan çok daha kapsamlı önerileri var. Özüak, önerilerini 1996 yılında bir rapor halinde federasyona sunmuş. Ancak çeşitli zamanlarda tekrar tekrar gündeme getirmesine karşın bu öneriler dikkate alınmamış. Yılmaz Özüak, önerilerini şöyle özetliyor: ‘‘Bir federasyon yeterli değil. Bölge federasyonları kurulmalı. Bu federasyonlara bağlı genç ve büyüklerin antrenörleri, sporcuların form durumlarını takip etmeli, yeni sporcuları izlenmeli. Her hatfa sonu milli takım çalışması yapılmalı. Belli dönemlerde de yurtiçinde ve dışında milli takım kampları düzenlenmeli. Bu kamplarda, doktor, masör ve yüzme psikoloğu olması lazım. Tüm bu işleri biz tek başımıza yapmaya çalışıyoruz.’’
Cüneyt Koryürek: Yabancı antrenör sorunları çözmez
Böyle bir tartışmanın hiç olmaması lazım. Bir ülkede sporu geliştirmenin iki yolu var. İlk yol kitleye geniş spor olanakları tanırsın ve sporcularını oluşan bu geniş kaynaktan seçersin. Bunu yapamıyorsan ikinci yolu tercih edersin. Bazı yıldızlar bulur, onlara sarılırsın. Onların çok iyi dereceler yapmasını sağlarsın. Gençler de onları örnek alır.
Bu açıdan Derya'ya yapılanlar güzel. Derya, halter ve güreş dallarından sonra en çok devlet yardımı gören sporcu. 540 tane cumhuriyet altını, binlerce dolar almış. Ev için para verilmiş, yarışmada masrafları karşılanmış.
Onun ‘‘bana bakmıyorlar’’ demesi yanlış olduğu gibi, federasyonun yarış arefesinde yanıt vermesi de yanlış. Şampiyona sonunda, ‘‘Beklediğimiz başarıları alamadık. Bundan sonra ödül vermeyeceğiz,’’ denilirdi. Bu kadar basit. Belki de ondan çok şey bekliyoruz. Herkes Carl Lewis olamaz.
ÇALIŞMA YETERSİZ
Yabancı antrenör gelmesiyle sorunlar çözülmez. Federasyon kulüplerle koordinasyon içinde olmalı. Milli yüzücünün hangi yarışmaya katılacağı ve hazırlanma programı bir yıl önceden kulüplere bildirilmeli. Çünkü bizim sporcumuz yeterince idman yapmıyor. Oysa dışardakiler çok ağır ve uzun idman yapıyor. Bizim gençlerimizin onlardan farkı yok. Öyleyse bir sakatlık var. Bu da çalışmanın ve çalıştırıcının kalitesinden kaynaklanıyor. O zaman sadece iyi çalıştırıcı gerekli değil. Sporcunun da iyi ve ağır çalışması gerekiyor. Spor bir din gibidir, buna inanırsın veya inanmazsın. Şampiyon olmak istiyorsan bunun gereklerine inanacaksın. Kendini tamamen spora vereceksin.
KONSANTRASYON GEREKLİ
Ayrıca yüzme, 50 metrelik bir havuzda gidip gelmekle sınırlı olduğu için bıktırcıdır. Bu yüzden gencin büyük bir konsantrasyonla yüzmeye sarılması lazım. Bu da kavgayla değil, karşılıklı anlayış ve destekle olur. Sporcular olmasa federasyon olamaz. Yetenekli sporcu da federasyon olmazsa başarısını ilerletemez. Federasyonun yapacağı şey varolan kabiliyetlerin alınıp cilanlanmasıdır.
Ama federasyonun bu noktada bir hatası var. Sporcuların uluslararası yarışmalara katılması da önemsenmiyor. Yurtdışına giden sporcuya turist gibi bakılıyor. Yabancı rakiplerle yarışmadan, güçlü rekabet olmadan sporcu kendini geliştiremez. Rekabetin yüksek olmadığı ufak gruplara mahkum sporcuları panayır pehlivanına benzetiyorum. Bizimkiler rakiplerini gazetelerden tanıyorlar. Sonra uluslararası bir yarışmaya çıkınca dizler titriyor. Deneyimleri de yok ki!
EĞİTİM SİSTEMİNİN YÜKÜ
Yüzme için bütün yıl idman yapılması gerekiyor. Bizim eğitim sistemimizin getirdiği ağır yük çocukların spor yapmasına imkan vermiyor. Çocuk hayatını spor ve eğitim arasında bölüyor ve ne sporda, ne eğitimde başarılı olabiliyor. Bu yüzden dünyanın en iyi çalıştırıcısını getirsen bile o adam çalıştıracak yüzücü bulamaz. Sistem mili eğitimden değişir. Sporda her şeyin temeli okuldaki çocuktur. Ona spor imkanı tanımadığınız sürece sporcu yetişmesi ve dolayısıyla sporda başarı beklenemez.