Güncelleme Tarihi:
BİR arkadaşımın işi için reklam şirketinde bekliyorum... Duvarda küçük bir tabelada, ‘‘Ne kadar konuşursan konuş, anlattıkların karşındakinin anladığı kadardır’’ sözüne takılıyorum. Mevlana'nın bu ünlü deyişini kafama bir taktım, bir taktım ki sormayın... Evet, ben derdimi anlatmakta zorlanıyorum. Bir şeyler söyleyip, düşüncelerimi ifade ettiğim insanla, göz, göze geliyorum. Biliyorum beni iyi dinliyor ama konuştuğum cümleler içinden bir kelimenin ucundan çekip, karşı saldırıya geçiyor. O zaman anlatamıyorum... Mevlana geliyor aklıma ve nasılsa, ‘‘yarısını anlayacak’’ diye, daha çok konuşarak, anlattıklarımın yüzde ellisini yükseltmeye çabalıyorum olmuyor...
Telefondaki ses, ‘‘Süleyman bey, ben Göztepeliyim. Siz Konya maçında sürekli Göztepe kalesinin arkasında durdunuz. Size yakıştıramadım’’ diyor... Böyle bir mantığa güleyim mi, ağlayayım mı bilemiyorum...
‘‘Kardeşim, fotoğraf çekiyorum. Göztepe kalesinin arkasında duruyorsam illa da mağlup olsun diye değil. Bana kaleci Bülent'in, Erkan'ın fotoğrafı da lazım. Diğer arkadaşım da Konya kalesinin arkasında. Nereden çıkarıyorsun bunları?’’. ‘‘Çat!’’ telefon kapanıyor... Anlamadı, anlatamadım ya da anlattığımın yarısı yeterli olmadı.
Dost meclisinde konuşulanları -ki çarpıtıp, ekleyerek- oluşacak düşmanlığı reytinge çevirmenin yanlışlığını dile getirsek, bıyık altından gülerek, ‘‘atlamışlar’’ diyenleri adam etme şansımız yok. Ya ben de onların masalardaki sohbetlerini yazsam, ah bir yazsam hemen muma dönerler ama kendime saygım var. Önce insan olarak... Sanıyorum bu düşüncelerimi de anlamayacaklar. ‘‘Bu kışkırtma emrini kimden aldınız?’’ diye sorsam köpürecekler. Örneğin ben en tepedekinin, ‘‘Ortamı biraz gerin’’ diye buyurduğunu öğrendim. ‘‘Aman çok germeyin, yırtıkları dikemezsiniz’’ derim ben...
Hazreti Mevlana'dan yıllar sonra Andolu'da konuşulan bir deyişi varki tam tersi, ‘‘Lafın tamamı aptala söylenir...’’ Yapmayın yahu, ben düşüncelerimi anlatmak için üç, dört misli konuştuğum halde kimse anlamazken, yarısını söyleyip anlamalarını beklesem, neler olur kimbilir.
O hafta kötü oynayan bir futbolcuyu eleştirdiğimde, ‘‘Kulüp düşmanı’’ ilan edilmenin mantığına, yönetimle ilgili doğru da olsa bir parçacık dokundurmalara karşı açılan isyan bayraklarına hep şaşırmışımdır. Kimse benden kendisi gibi fanatik düşünmemi, tuttuğu takımdan başka her takıma düşman olmamı beklemesin. Başarılı olan her takıma prim verip, İzmir'i düşünmek diye bir prensibim var. Bunu da hiç kimse için, babam için bile bozmam arkadaş. İki kulübün yöneticisini birbirine düşman ederek, reyting almanın modası, tam ama tam yirmi yıl geride kaldı.
Sonuç olarak insanlar istedikleri gibi anlamaya eğilimlidir. O nedenle, suç ve ceza dünyada sadece insanlar için vardır. Çünkü olanın, bitenin ne kadarını anladığımız, ne kadar uygar olduğumuz ve karşımızdakine ne kadar saygı duyduğumuzla doğru orantılı, hem de dosdoğru.
email:salasya@hurriyet.com.tr