Ne güzel şey...

Güncelleme Tarihi:

Ne güzel şey...
Oluşturulma Tarihi: Ekim 17, 1998 00:00

Hasan YILMAER
Haberin Devamı

Almanya maçını, Marmaris'in güzelim beldesi İçmeler'de bir grup dostla birlikte izledim. Çoğunluğu mimar, biri işadamı bir de iki günlüğüne kaçamak yapmış ben.

Hepimizin takım rengi başka ama, o geçe kırmızı-beyaz'a meftunuz. Tekin İnşaat'ın kurucusu, Gökova'yı dünyaya tanıtan Akyaka projesinin uygulayıcısı ve büyük emek harcayan Mahmut Tekin'in başı bilgisayarıyla dertte. ‘‘Kan uyuşmazlığı gibi rem uyuşmazlığı olmuş’’ diyor. Kızgınlığından başından çıkan duman neredeyse gözle görülecek. Bir gözü TV'de, bir gözü bağırsaklarını dağıttığı cihazda. O iyi bir Fenerli, ‘‘Şu Rüştü'ye bak, aslanım ikinci Alman panteri’’ diyor. Firmanın atom karıncası, çat burada çat kapı arkasında koşturup duran lisanssız rallici hep gülücüklü mimar Gürsel Gökkaya, maçı kafasından çıkartmadığı BJK kepiyle izliyor ve Oktay'ı övüyor.

İçmeler'in çalışkan çocuğu Birol Uysal'sa sonradan haklı çıkacağı biçimde Hakan'a gözlerini dikmiş ‘‘Golü o atacak göreceksiniz’’ diye fal açıyor. Gönlündeki rengi saklamayı becerebilen yedi böceğin içindeki tek çiçek mimar Nebahat Uzel, makine sağlam olsaydı iki saatte bitireceği işi iki haftada gece gündüz uğraşıp çizmek zorunda kalmanın yorgunluğu yanında, bu kadar kişiye kahve yetiştirme çabasında.

Bu hayhuylar ‘‘Tuh be kaçtı be... Aman aman, Allah korusun...’’lar arasında o tarihi an geldi: Hakan kafayı koydu, Alman kalecisi çırpınmalar içinde topu ağlarda gördü. Biz de, maçın topluca izlendiği yerde olduğu gibi yumak oluverdik. O anda ne Galatasaraylıydık, ne Fenerli, ne BJK'lı ne de bir başka takımdan...

Hakan hepimizin santrforu; Rüştü hepimizin panter kalecisi, Oktay hepimizin pasörü, Abdullah hepimizin gözbebeğiydi.

Kavgacılar gördünüz mü?

Ülkenin bir ucunda olan ama hemen her köşesinde yaşanan bu olayı, statlara kavga çıkartmak için gelen ‘‘Ölmeye...öldürmeye geldik’’ diye haykıranlara sunuyorum. İnanıyorum ki, 47 yıl sonra yaşanan bu gururu onlar da o gece hepimiz gibi kimin nereli olduğuna bakmadan yanındakinin boynuna sarılarak kutlamıştır.

İşte gördük ki, hangi takımdan olursa olsun, nerede oynarsa oynasın, bu çocukların her biri bizim çocuklarımız.

Bir gün sonra gazetede, o grubun içinde sadece benim yaşadığım Berlin'deki mucizenin yaratıcısı, o günlerde hayranlıkla izlediğim, bugün ise dostluğuyla gurur duyduğum sevgili kaptan Turgay Şeren'in Rüştü'nün boynuna sarılmış fotoğrafını gördüm, gözlerim yaşardı.

Sen çok yaşa büyük kaptan Sarı-Kırmızılıların ve Milli Takım'ın unutulmaz kaptanı, herkese bir kez daha ders verdin.

Ne güzel şey böylesine olayları yaşamak, böylesine büyük insanları izlemek... Kavgacılar gördünüz mü?

Finlandiya'ya yenilmişiz,yenilmişsek yenilmişiz döner gidip orada yeneriz, onlar bizim çoçuklarımız.

Liğde rakibiz ama kederde kıvançta beraberiz .Ne olur bunu böyle bilelim...



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!