Güncelleme Tarihi:
‘‘Eskiye rağbet olsa, bitpazarına nur yağardı’’ demişler.. Bu söz, her zaman geçerli değil..
Siz, rahmetli Süha Akçay, Ruhan Öngür'ü tanır mıydınız? Ya -ömürleri uzun olsun- Salih Erdem, Şamil Ekinci, Ahmet Celal Ataman, Nizamettin Algan, Utku Bozoğlu, Ergin Kulaçoğlu, Nihat Özgür, Besim Kahraman'ı bilir misiniz? İsmini şu anda anımsayamadığım veya yakından tanıma zevkine erişemediğim daha nice değerlerle tanışabildiniz mi?
Peki; Şenol, Necmi, Turgay, Kadir, Ali Kemal, Necati, Cemil, Faruk Özak, Tuncay, Hüseyin, Atay, Bekir, Ali Yavuz, Ahmet, Güngör, İskender, Serdar, Hüsnü, Necdet ve bunlara yakın kıymetteki futbolcuların heyecanını paylaşabildiniz mi?
Yaşınız 40'ın üzerindeyse, belki.. Altındaysa, çok azıyla.. Çünkü, hemen hemen hepsi sahneden çekildi.. Kimi tanrının takdiriyle, kimi küserek, kimi de yaş haddinin doğal sonucu olarak, bordo-mavili kulüple aktif bağlantısını bıraktı.. Aralarındaki ‘‘gönül bağı’’ dışında, pek fazla ilgileri kalmadı..
O dönemlerde bana ‘‘Trabzon'a maça gidiyorsun’’ talimatını verdikleri zaman, gözlerim parlardı.. Yanlış anlamayın, seyahatin lüksü filan yoktu.. İki yıl süreyle havaalanı kapatılmış, karda kışta otobüslerle gidip dönmüştük.. Oteller, şimdiki gibi konforlu değildi.. Ama, o yöneticiler, o futbolcularla aramızda öyle bir sıcaklık, öyle bir iletişim vardı ki, tarif edilemez.. Bordo-mavililerin şampiyon olduğu ilk sezon, başından sonuna dek Trabzon'u izleyen, mahalli basın dışında çok az kişiydik.. O kadar inanmıştım ki, şampiyon olacağına.. ‘‘İstanbul dükalığını’’ yıkacağına.. ‘‘Bu takımın şampiyon olacağını önceden biliyordum’’ diyen kıdemli yazarları yanımızda gördüğümüzde, Karadeniz ekibi zaten şampiyonluğu garantilemişti!
Aradan 25 yıl geçmiş.. Hala, eski dostlarımızla, ağabeylerimizle o günleri anar, hatıralarımızı yadederiz.. Bordo-mavililer hakkındaki günlük yazılarım ağır da olsa, aramızda saygılı bir diyalog vardır.. Bunun ölçüsü, hiçbir zaman kaçmaz.. Trabzon kadar, kimin hangi niyetle yazdığını, fikirlerin samimi boyutunu objektif kriterlerle değerlendiren bir yöreyi, arasanız da bulamazsınız..
Para, saadet getirmez.. Kimseyi, kamuoyu vicdanında layık olduğu seviyeden daha yükseklere çıkarmaz.. Hazım zorluğu çekenleri, rahatlatmaz.. Önemli olan, kalıcı değerlerdir.. Aradan çeyrek asır geçtikten sonra bile hatırlanmak, güzel şey.. Şimdikilerin isimlerini 3-5 yıl sonra anımsayabilecek miyiz acaba? Ne dersiniz?