Nadal'ı yenen Türk tenisçi

Güncelleme Tarihi:

Nadalı yenen Türk tenisçi
Oluşturulma Tarihi: Şubat 10, 2010 11:36

Ali Yenilmez'in, 28 bin metrekare üzerine kurulu 15 tenis kortlu dev tesisinde her yıl binlerce kişi tenis öğreniyor.

Haberin Devamı

Türkiye'de defalarca şampiyon olan ve ülkemizi Davis Cup'ta temsil eden Ali Yenilmez, şimdi İspanya'nın Mayorka Adası'nda bir tenis okulu işletiyor.

Daha önce de Hamburg'da 15 yıl tenis hocalığı yapan Ali Yenilmez, dünya klasmanına giren onlarca tenisçiyi yetiştirmiş. Dünya tenisinin bir numarası Rafael Nadal'ın yakın arkadaşı olan Ali Yenilmez, ünlü tenisçiyle sık sık antrenman maçı yapıyor.

Uzun yıllar Türkiye'de ve Almanya'da profesyonel tenis oynadıktan sonra tenis hocalığı yapmaya başlayan ve İspanya'nın Mayorka Adası'nda dünya tenis şöhretlerinin müdavimi olduğu okul açan Ali Yenilmez, Türk sporunda giderek artan ilgiyle karşılaşan tenis hakkında bilgiler verdi.

Ali Yenilmez, kendisi gibi tenis hocası olan ve Hamburger Polo Club'ın tenis bölümünün baş antrenörü olan kardeşi Burhan Yenilmez ile sorularımızı yanıtladı.

Haberin Devamı

"BALLBOY OLARAK BAŞLADIM"

Ali Yenilmez, tenise nasıl başladığını şu sözlerle anlattı:

"Ben ve kardeşlerim çocukluğumuzda İstanbul'da ballboy olarak başlayarak tenisle tanıştık. Okuldan sonra harçlığımızı çıkarmak için Hilton Oteli'nin tenis kortunda top toplayarak bu güzel spora ilgi duyduk. 11 yaşımda TED'nin düzenlediği bir turnuvaya katıldım ve birinci oldum. O dönemler ressam Bedri Baykam ve babası tenis oynamaya gelirdi. Bedri çok iyi oynuyordu. O beni turnuvalara katılmak için motive etti. Türk tenisin efsane ismi Nazmi Bari beni gördü. Stilimi beğendi. Beni kendi antrenmanına aldı. Onun katkısı çok büyük. Onunla her gün antrenman yapıyordum. Küçüklerde defalarca Türkiye şampiyonu oldu. 16 yaşındayken, hem büyüklerde, hem gençlerde Türkiye Şampiyonu oldum. Milli Takıma seçildim. Davis Cup'ta oynadım. Daha sonra kendimi geliştirmek için yurtdışına gitme arzum vardı hep. 17 yaşımda Rotherbaum Turnuvası için Hamburg'a geldim. Burada tanıştığım bir Alman aile beni konuk etti. Almanya'da yaşamaya başladım. Bütün Avrupa'daki turnuvalara gidiyordum. Avustralya ve ABD'ye gittim. Aynı zamanda Türkiye'deki ulusal turnuvalara katılıyordum. Ama artık yaşamım Almanya'da sürüyordu."

Haberin Devamı

Ali Yenilmez, "Aktif tenisi bırakıp, hocalığa geçmeniz nasıl oldu? şeklindeki soruya, "Aslında antrenörlüğe de oynadığım dönemde başladım. Çocuklara kurs veriyordum. Turnuva yaşamım bitince tamamıyla kendimi antrenörlüğe verdim. 2000 yılına kadar Hamburg'da tenis hocalığı yaptım. Kuzey Almanya'dan çıkmış ne kadar ünlü isim varsa mutlaka benim elimden geçmiştir. Çocuklar ve gençlerde neredeyse tüm Almanya birinciliklerini benim öğrencilerim adeta silip, süpürüyordu. Antrenörü olduğum Öjendorf Tenis Akademisi Almanya'nın sayılı tenis okullarından biri haline geldi. Çeşitli yaş gruplarında Almanya'nın ilk 10'una girenler arasında mutlaka beş, altı öğrencim oluyordu. Sadece Kuzey Almanya değil, tüm Almanya'da okul isim yaptı. Wimbledon Şampiyonu Michael Stich bunlardan biri. Kendi gençler kategorilerinde dünyanın ilk 10'una giren öğrencilerim oldu. Bayanlarda dünyanın ilk 20'sine kadar yükselen Natalia Medvedeva benim öğrencimdi" yanıtını verdi.

Haberin Devamı

"NADAL'I YENDİM"

Yenilmez, İspanya'ya yerleşme fikrinin nasıl doğduğunu, "Ailevi diyebiliriz. Çünkü İspanyol bir bayanla evlenip, oraya yerleşince, tabii ki orada da hobim ve mesleğimi sürdürmek istedim ve 10 yıl önce Tennis Academy Mallorca (TAM) adını verdiğimiz okulu ve tatil köyünü açtık. 15 tenis kortlu, yüzme havuzlu, 70 bungalovlu bir tesisimiz var. İspanya'da rekabet çok. Çünkü Nadal'ın ülkesi. İspanya'da müthiş bir tenis furyası var. Mayorka'ya tüm dünyadan tenis kulüpleri kamp yapmaya geliyor. Kendi okulumun dışında tüm Avrupa'da kurslar veriyorum. Gençlere tenis, antrenörlere de antrenörlük kursu veriyorum. Tüm dünyada tenis okullarından davet alıyorum. Ve bir hafta, iki haftalığına gidip, antrenörlere kurs veriyorum. Nadal ile de sıkça bir araya geliyoruz. Zevkine tenis de oynuyoruz. Bazen o, bazen ben kazanıyorum.

Haberin Devamı

Soru-cevap şeklindeki röportaj şöyle:

-Nadal ile tenis mi oynuyorsunuz?

"Elbette. O zaten adalı (Mayorka). Yani memleketi benim tenis okulumun bulunduğu ada. Orada yetişti. Yıllardır, daha üne kavuşmadığı dönemden beri tanışıyoruz. Adada herkes onu tanır ve sever. Ününe rağmen, çok sıcakkanlı ve sevecen bir genç. Buraya geldiğinde mutlaka okula uğrar ve bir kaç set oynarız. Ben okulda her yıl hayır amaçlı bir etkinlik düzenlerim. Oraya da katılır, açık artırma için raketini, kepini falan verir."

-Tenis artık zenginlerin sporu değil. Okulunuz profesyonellere mi, yoksa hobi olarak tenis yapanlara mı hitap ediyor?

"Yalnız profesyonellere değil, herkese hitap eden konseptimiz var. Hiç tenis bilmeyen öğrenmeye geliyor. Bilenler kendini geliştirmeye, bazıları da hem tatil yapayım, hem de biraz tenis oynayayım diye geliyor. Dünya çapında bir çok tenisçi de gelenler arasında yer alıyor.

Haberin Devamı

-Tenisin zenginlerin sporu olduğu gibi bir düşünce var mı?

"Dünyada ve Türkiye'de de geçmişte öyleydi. Ama artık çok değişti. Eskiden kort yoktu ki doğru dürüst. Şimdi her yerde kulüpler, kortlar var. Benim oynadığım zaman koca İstanbul'da TED, Yeşilyurt, Taşlık tenis kulübü gibi üç, dört tane tenis kulübü vardı. Şimdi bu sayı 30'dan fazla. Her yerde tenis kortu var. Türkiye, ülke olarak teniste bir atılım içinde. Çok yetenekli tenisçi gençler var."

- Sizi diğer tenis hocalarından ayıran özellik nedir?

"Farklı ülke ve kıtalardaki tecrübem. Avrupa, Avustralya ve ABD tenis çalışma sistemini biliyorum. Bu ülkelerde yaşadım. Onların tenis stillerini öğrendim. Hepsini harmanlayarak, kendime özgü bir sistem oluşturdum. Buna Grand Slam Teaching System diyorum. Okulumunda bu sistemi uyguluyorum. Bu sistemle hiç tenis bilmeyen bir kişi, biraz yeteneği varsa, bir haftalık eğitimle bu sporun temelini öğreniyor."

-Diğer spor branşlarıyla kıyasladığınız zaman tenis farkı ve çekiciliği nedir?

"Tenis spor ve oyun. Takım oyunu değil. Futbolda en az 22 kişiye ihtiyacınız var oynamak için. Tenisi iki kişi oynuyorsunuz. Bir de takım oyunu gibi değil, başkalarının hatası yüzünden kaybetme ihtimaliniz yok. Teke teksiniz. Oyunun sorumlusu sizsiniz. Futbolda öyle değil. Siz çok iyi oynarsınız, ama takım kötüdür ve kaybedersiniz. Teniste kazanmak kendi elinizde.

"TÜRKLERİN İLGİSİ NE YAZIK Kİ ÇOK AZ"

Baş antrenör Burhan Yenilmez ise, "Hamburg Polo Kulübü'nde tenis hocalığı yapıyorum. Kulübün tenis bölümü de var. Ben baş antrenör olarak tenis bölümünden sorumluyum. Geçen yıl teniste tarihinde ilk kez Hamburg Şampiyonu oldu. Takım Hamburg'un en üst liginde, Almanya'da 3. ligde oynuyor" diye konuştu.

- Türklerin tenise ilgisi nasıl?

"Türklerin ilgisi ne yazık ki çok az. Hale eskiden kalan 'tenis zengin sporu' önyargısı var yurttaşlarımızda. Oysa yıllık maliyeti bir futbol, yüzme ve başka sporlardan pahalı değil. Ancak kulüplerde aile üyeliği uygulaması olduğu için bir kereye mahsus yıllık ücret pahalı geliyor olabilir. Bu yaklaşık bin 800 Euro. Ama karşılığında kulübün tüm imkanlarından, tüm aile faydalanıyor. Tenis malzemeleri de çok pahalı değil. Tenis ayakkabısı 30-40 Euro civarında, raket 150 Euro. Bunları zaten en fazla yılda bir defa alıyorsunuz. Hesaplarsanız aylık ortalama 20-30 Euro'luk bir harcama söz konusu. Çocukların hangi spora ilgi duyduklarını, yetenekli olduklarını keşfetme fırsata verilmeli. Çocuk, arkadaşları gidiyor diye futbola gidiyor ve babası gençliğinde kendi futbol oynadığı için çocuğunu futbola yazdırıyor. Ama belki çocuk futbola elverişli değil, tenise elverişli. Aileler çocuğuna spor yaptırmayı düşünüyorsa sadece futbolu, kick boksu, karateyi düşünmemeli. Çocuğun ufkunu başka sporlara da açmalılar. 6-8 yaş arasındaki çocuklara bir kaç sporu deneme ve hangi spor dalının kendilerine uygun olduğunu keşfetme fırsatı vermeli aileler. Anne, baba 600-700 Euro verip, çocuğa en pahalı cep telefonunu, laptopu alıyor ama spor için harcayacağı 10-20 Euro fuzuli görüyor. Bu anlayış değişmeli. Zaten çocuk yetenekliyse, kulüp üstleniyor masraflarını. Almanya'da yetişen ve şimdi Türkiye Milli Takımı'nda veya Alman Milli Takımı'nda Türk gençleri var. Altıntop kardeşler, Serdar Taşçı, Mesut Özil gibi. Neden Alman ve Türk Tenis Milli Takımı'nda Almanya'da yetişen bir Türk kökenli tenisçi olmasın? Futbolda güzel bir spor. Ama tek bir spora takılıp kalmayalım. Dünya şampiyonlarında, olimpiyatlarda en başarılı olan ülkeler geniş bir yelpazede kitlesel sporu teşvik eden ülkeler."

-Tenisin çocuklarda nasıl bir etkisi var?

"Sporda başarılı olan çocukların okulda da başarılı olduğunu görüyorsunuz. Çünkü spor disiplinli çalışmayı, azmi öğretiyor gençlere. Zaten 'Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur" atasözümüzde de var bu. Spor yapan bir çocuk, genç sigara, alkol, şiddet gibi zararlı alışkanlıklar edinmiyor. Kulüpte spor yapan öğrenci her okul karnesini kulüpteki hocaya göstermek zorunda. Karne iyi değilse uyarılıyor, hatta kulüpten çıkarılıyor. Teniste sosyal çevre çok farklı. Bu sporun geçmişinden gelen bir gelenek. Seyircisi ağırlıkla akademisyen. Şimdi bir Türk kökenli tenisçinin Alman Milli Takımı'nda oynadığını ve başarılı olduğunu, Almanya adına bir Grand Slam kazandığını düşünün. Futbolda onlarca profesyonel Türk kökenli var Alman liglerinde. 2 milyon Türk'ün yaşadığı Almanya'da bir süper tenisçi çıkaramaz mıyız? Çıkar elbet ama o zaman gençlerimizi bu spora da yönlendirmemiz lazım. Bu gencin Almanların kafasındaki Türk imajının olumlu değiştirmekte katkısı emin olun inanılmaz büyük olur. Bu sosyal yönüyle de tenis düşünmek gerekir. Kimse alınmasın futbolla bu etkiyi yaratamazsınız. Şimdi Türkiye'de Marsel İlhan'ın başarısıyla tenisin popülaritesi arttı. Bu etki Almanya'daki Türklere de yansıyabilir. Türk çocukları tenise çok yatkın ve yetenekli. Çünkü mücadeleciler. Çocuklarda yetenek var ama aile bunu bilmiyor, görmüyor."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!