Güncelleme Tarihi:
Ünlü tarihçi İlber Ortaylı ile İstanbul üzerine yazılmış en iyi rehber kitaplarını kaleme almış olan John Freely İstanbul'u konuşursa ne olur? Dinleyen ‘‘Eyvah İstanbul'u tanımıyormuşum! Layıkıyla sevmiyormuşum!'' diye kıvranır.
TARİH Profesörü İlber Ortaylı ile İstanbul üzerine yazılmış en iyi rehber kitaplarını kaleme almış olan Profesör John Freely İstanbul'u konuşurlarsa ne olur?
‘‘Eyvah İstanbul'u meğer tanımıyormuşum'' ya da ‘‘Bu şehri láyıkıyla sevmiyorum'' gibi kuşkular içersinde kıvranır durursunuz.
TÜYAP Fuarı'nda bu müthiş ikiliyi dinlerken aynen öyle oldu.
Çoğu Türkiye üzerine olmak üzere 27 senede tam 35 kitap yazan John Freely ‘‘İstanbul'un ruhuna aşığım. 20 yılda bu şehirde feci şeyler oldu ama İstanbul'un ruhu aynen duruyor'' dedi. İlber Ortaylı ise ‘‘İstanbul'u, sokaklarını avare avare dolaşın ruhunu ele geçirin'' tavsiyesinde bulundu.
İlber Ortaylı'ya bakarsanız İstanbullular iki kategori.
Birinci kategoridekiler, gerçek İstanbullu olmayanlar ve dolayısıyla bu kente karşı ilgisiz olanlar. Bunlara ‘‘negatif İstanbullu'' diyor İlber Ortaylı. Kentte birşey vermedikleri gibi birşeyleri de alıp götürüyorlar.
Metropol olamadı
Peki ikinci kategoride kimler var?
İstanbul'u ‘‘barbarlar istila etti'' diye şikayet edip, hem şehrin tarihini bilmeyenler, hem de bu şehir için birşey yapmayanlar işte bu kategoride.
İlber Ortaylı'ya göre bunlara ‘‘İstanbul'un en eski Bizans mabedi hangisidir'' diye sorsanız bilmezler. Üstelik ‘‘Ayasofya'' diye bir de yanlış cevap verirler. ‘‘Kadıköylü ise karşı yakayı, Beyoğlu'nu bilmez. Boğazlı ise hayatında Üsküdar'ı görmemiştir.'' Anlayacağınız en fecisi ikinci kategoride olmak.
Profesör İlber Ortaylı'ya dönersek o İstanbulluları suçlamaya devam ediyor. Birinci kategoridekiler mi okkanın altında, ikinciler mi belli değil!
‘‘Bu insanlar İstanbul'da yaşayıp Sultanahmet'e Mavi Cami diyorlar. Divan Yolu üzerindeki türbeler nedense mozole oluyor. Kepazelik. Bir de abartma huyumuz var. Bitli Beyoğlu büyütülüyor, büyütülüyor. Neredeyse Paris olacak. Oysa öyle değil. Gidin bakın Champs Elysees'ye benziyor mu? İstanbul batılı anlamda bir metropol olmadı hiç.''
İstanbul'u İstanbul'u yapan ne o halde?
Bizantion, Konstantinopoli, İstanbul.
‘‘Bu şehir çok güzel, çok orijinal. Değişik kültürler büyük bir sentez oluşturmuşlar. En önemlisi milli bir merkez değil, beynelminel bir merkez'' diyor İlber Ortaylı. ‘‘Taşkent'ten, Basra'ya değişik coğrafyalardaki şehrin evlerinde İstanbul resimleri bulursunuz.''
İstanbul 19. yüzyıla kadar bir dünya merkezi olmuş, 19. yüzyıldan itibaren ise Slav ve Müslüman dünyasının merkezi.
Herkes suç ortağı
Peki nasıl seveceğiz İstanbul'u? Daha doğrusu sevgimizi nasıl göstereceğiz?
‘‘Şehir 10 milyonu geçti. Bunun 1 milyonu gerçek İstanbullu ise neden 100 bini sokaklara dökülüp çirkinlikleri protesto etmiyor'' diye soruyor Ortaylı. ‘‘Hukuken sahip olduğumuz şehre gönlümüzden sahip olamıyoruz.'' Çünkü yeşillikleri koruyamıyoruz, eski yapıların tahrip edilmelerine göz yumuyoruz. Hepimiz suç ortağıyız neticede.
‘‘Gezin İstanbul'u aylak aylak. Bakın neler göreceksiniz. dünyanın en güzel serseriliği bu şehirde yapılır Paris'te değil.''
Profesör Freely İstanbul'a 1960 yılında gelmiş. O da Ortaylı gibi İstanbul'un gezip öğrenilmesi gerektiğini düşünüyor. ‘‘Şehirler insanları okullardan daha fazla eğitirler'' diyor. Sokaklar, müzeler, halk kütüphaneleri neler verebilirler insana. Hele bu şehir İstanbul olursa,
‘‘İstanbul ilk geldiğimden çok farklı. Kıyılarını, sokaklarını tanıyamıyorum artık. Ama o ruhunu hiç kaybetmedi. Ona kızsanız da gönlünüzü almasını biliyor.''