Güncelleme Tarihi:
İslamcı yazar Emine Şenlikoğlu, 41. kitabında çuvaldızı kendilerine batırıyor
Dünyamı karartan yobazlar
Kitaptan alıntılar
(...)
‘‘Tarkan'ın annesi Vera, Hıristiyandı fakat onun kadar güleryüzlü ve dürüst bir Hıristiyan'a hiç rastlamamıştım. Olduğundan farklı görünmüyordu. Yapmacık tavırlardan uzaktı. İnandığı kadarıyla adaletliydi. İki de bir ‘‘Yobaz Müslümanlar'la yobaz Hıristiyanlar olmasa, biz Müslümanlar'la gül gibi geçiniriz. Aramızda hiçbir sorun yok, hiçbir zaman olmaz da’’ derdi. Ama ben ne demek istediğini hiç mi hiç anlayamazdım. Koca genç kızdım halbuki anlamam gerekiyordu. Şimdi anlıyorum ki, gençlere duyduğunu anlayabilecek ufuk verilmiyor. Çevreye, olaylara karşı duyarsız yetişiyor bazı gençler. Çünkü gençliğin düşünecek zamanı gasp edilmiş durumda.’’
(...)
‘‘Fakat dedem, ‘‘O bir Hıristiyan, neden onunla samimi oluyorsun?’’ diye beni bazen de döverdi.
Yobazı iyi tanıyorum. O yobazlar benim dünyamı karartmışlardı. Alıştım onlardan ışık görmemeye.’’
(...)
‘‘Bizde bir inanış vardır; hep Hıristiyanlar'dan zulmeden çıkar, Müslümanlar'dan çıkmaz zannederiz. Ya da Müslümanlar'dan zalim çıksa da onu söylememek gerektiğine mi inanılır? Bunu anlayamıyorum. Bence zalim, Müslüman diye ifşa edilmiyorsa, bu da başka türlü bir zulüm oluyor. Bu da adaletsizlik oluyor ama Müslümanlar'ın çoğu bunu bilmiyor.’’
(...)
‘‘Ne kadar din ve ideoloji varsa, biraraya gelip biz insanlık olarak bir değişiklik yapalım. Yani diyorum ki, acaba dostça düşmanlık yapılamaz mı? Yani düşmanlıklara bile bir çözüm üretmeliyiz.’’
(...)
‘‘Dedemin psikolojisini anlamıştım ama yine yobazca davranmasını affedemiyordum. Müslümanlar içinden öyle zalim çıkmaz, demesi bana inandırıcı gelmemişti. Şartlanmış biri, Müslüman bile olsa zalim olabilirdi.’’
(...)
‘‘Evimize geldiğimde, sevinçten yorgun düştüğümü farkettim... Akşam namazından sonra hemen y attım. Yattığım yerden düşünmeye başladım, aslında ben de Aynur kadar aldanmıştım. 'Sizin, elinizi ayağınızı çaprazlama keseceğim' ayetini Allah'tan delil sanıyordum. Meğer Firavun'un nasıl bir Firavun olduğuna delilmiş. İnsan nasıl olurdu da bu kadar aldanabilirdi. Uzandığım kanepede, kendi kendimi yuhlayarak uyumuşum.’’
(...)
‘‘İnsan hayatı söz konusu olduğunda, kişi açlıktan ölecekse, ölmeyecek kadar yemek şartıyla domuz etini bile helal kılmıştır. Ölmeyecek kadar ye diyor. Kan aldırmak da öyle.’’
Özeleştiriyi
rahmet
olarak
görüyor
Hıristiyan Gülü'nü ne zaman ve neden yazmaya karar verdiniz?
- 1979'da yazmaya karar verdim. Fakat o zaman konuyu oturtamamıştım. Yaşanmış hayattan almak istiyordum. Daha sonra konuyla ilgili kitaplar okumaya başladım. Yaşanmış bir olayı takip etmeye başladım. 1992'de Avustralya'ya gitmiştim. Evinde misafir kaldığım hanımla sokağa çıktık. Baktım, karşı evin avlusunda bir kadın bikinisini giymiş, güneşleniyor. Ben de hello dedim. Kadın çok duygulandı. Yanımdaki hanımın tercüme etmesini rica ettim. Yanına gidip neden bu kadar duygulandığını sordurdum. ‘‘Üç yıldır bu hanımla kapı komşuyuz, bir defa bile selam vermedi. Sizin selamınız bu yüzden beni çok duygulandırdı’’ dedi. Yanımdaki hanım, ‘‘Bir kitapta okumuştum, gavura selam verilmez, gavur hastalansa geçmiş olsuna, ölse başsağlığına gidilmez. Bu yüzden selam vermiyordum.’’ Bu olay, bardağı taşıran son damla oldu. Tamam, mutlaka bunu yazmalıyım dedim. Hurafeler, o Müslüman kadını yanlış yönlendirmişti. İslam bu değildi, bunun açığa çıkması gerekiyordu.
Yehova Şahitlerini o kadar ayrıntılı yazmışsınız ki çok iyi tanıyor gibisiniz?
- Gençlik yıllarımda benimle çok uğraşmışlardı. Birbirimizi kendi dinimizden yapmaya çalışmıştık. Bu yüzden onları iyi tanıyorum.
Kitabınızı kimlere mesaj vermek üzere kaleme aldınız?
- Bu kitabı Türkiye sınırları dışını da düşünerek yazdım. Kitabı yazarken bir ben vardım bir de karşımda tüm dünya. Herkesin faydalanabileceği bir kitap yazmak istedim. İnsanlık ilişkilerinden bahsediyorum.
ŞARTLANMANIN DEHŞETİ
İslamcılara eleştiri içeriyor?
- Kitapta, Müslümanlar'ın yobazıyla, Hıristiyanlar'ın yobazı ilk planda. Şartlanmanın dehşetini ifade etmeye çalıştım.
İğneyi kendimize de batıralım mı demek istediniz?
- Bu kelimeyi tersinden alalım. Bunun tersini söylüyorum. Kendimize de başkalarına da batırmayalım.
Ama ben özeleştiri anlamında sormuştum?
- Evet, tabii ki romanda özeleştiri var. Özeleştiriyi de rahmet olarak görüyorum.
Biraz açar mısınız?
- Hep biz iyi olamayız. İnsanlıkta bir grup en iyidir, içinde hiç kötü yoktur diye bir şey yok. İster Kabe'de ister havrada, kilisede yetişsin içinden kötüler çıkacaktır.
Kitabı yazarken şirazenizin Müslümanlar'dan yana ağır basmak istediği durumlar oldu mu?
- Haksızlıkları dile getirirken hayır, kendi dinimi anlatırken evet. Ama haksızlığı anlatırken hayır. En ufak bir fark gözetmedim.
Kitabı okuyanlardan tam da bu noktada eleştiri geldi mi?
- Şu ana kadar okuyanlar, ‘‘Biz hakikaten yanlış bakıyormuşuz. Bakış açımızı düzeltti.’’ dediler.
Kitabı yazarken bir tür kendi özeleştirinizi yaptınız diyebilir miyiz?
- Tabii. Müslümanlar'ın da hatasını dile getirdim. Kendi gözümle iki kesimde de gördüğüm yobazlıklar, yanlışlar vardı. Evet. Daha önce Müslümanlar'ın hepsi dört dörtlüktür, içinde hiç kötü insan olmaz zannederdim. Gençlik yıllarımda, Avrupalılar'ı da çok medeni, içinde hiç kaba insan olmaz zannederdim. Sonra gördüm ki, Müslümanlar'ın içinde de kötü vardır, Avrupalı'nın da kabası olabilir. O zaman dengeli bakmak lazım. Müslüman'ın bilinçlisi çok iyidir; Hıristiyan'ın da. Bilinçli bir Hıristiyan asla işkence yapmaz.
OLUMSUZ ELEŞTİRİLER
İslamcı kesimde bu tarz bir kitap yazılmış mıydı?
- 10 yıldır araştırıyorum. Konusu itibariyle İslam ve Hıristiyan aleminde ilk kitap.
Kitabınızın denk geldiği dönem de ilginç.
- Kitaba başladığım da bu dönemden hiç haberim yoktu. Diyaloglar kişilere göre farklı olduğu için, benim anladığım manada ele alınırsa fena da olmadı. Bunun pek üzerinde durmuyorum.
İslami kesimden gelecek tepkilerden korkuyor musunuz?
- Sadece İslami kesimden değil, her kesimden. Olumsuz yönden eleştiri bekliyorum. Daha çok okumayanlardan geleceğini düşünüyorum. Bundan dolayı korkuyorum. Ama ben korkmaktan korkmuyorum. Gelen telefonların çoğunda, kitabı okumamışlar ama isminden dolayı eleştiriyorlar.
Bu gelecek tepkilere göre devamını yazmayı düşünüyor musunuz?
- Bunu ilk hatırlatan siz oldunuz. Gelen tepkiye göre cevap verebilirim, belki yıllar sonra.
Kitabın sunuş cümleleri
‘‘Bir kitabı bitirmeden o kitap hakkında konuşma yapmak için ya ön yargılı, ya da cahil olmak gerekir.’’
(...)
‘‘Eski çağların insanlarıyla kendimizi kıyasladığımızda, övünecek bir şeyimizin olmadığını göreceğiz. Onlardan daha fazla öldürüyoruz! Onlardan daha çok kavga ediyoruz! Onlardan daha gerilerdeyiz!’’
(...)
‘‘Öteki dinlerin mensuplarıyla yani bütün dünya ile temelde akrabayız. Hepimiz ilk insanın evlatlarıyız. O halde hangi dinden olursak olalım, birbirimize iftira atmamalı, birbirimizin yaşama hakkını kısıtlamamalıyız.’’
(...)
‘‘Bir ırktan üç-beş kişi bir hata yaptığı zaman, bu hata o ırkın bütün mensuplarına ödetiliyorsa, insanlıktan bahsetmek nasıl mümkün olur?’’
(...)
‘‘Öteki dinin mensuplarıyla amca çocuklarıyız. Birbirimizi kendi dinimize davet edebiliriz. Fakat davete icabet yoksa, birbirimizi olduğu gibi kabul etmek zorundayız.’’
İslamcı yazar Emine Şenlikoğlu'nun son kitabı ‘‘Hıristiyan Gülü’’ çıktı. Kitap, Şenlikoğlu'nun diğer kitaplarından oldukça farklı. Bir tür özeleştiri niteliği taşıyor. Müslüman'ın yobazıyla, Hıristiyan'ın yobazı arasında hiçbir fark olmadığını vurguluyor. Şenlikoğlu, kitabının sonunda diyor ki: ‘‘... Ve ileri gitmek istiyorsak şunu da düşüneceğiz: Hep haklı olan biz olamayız. Bazen düşmanımız bile haklı
konumda olabilir.
İnsanlık bunları ayırt ettiği zaman, insan olduğundan dolayı övünme hakkına daha çok layık olacaktır.’’ Şenlikoğlu'yla kitabı üzerine konuştuk.
Hristiyan Gülü
Kitap, Yehova Şahidi'yken Müslümanlığa dönen Cemile'nin etrafında geçiyor. Cemile'nin villa komşusu Vera ise iyi bir Hıristiyan karakteri. Cemile'nin dedesi ise yobaz Müslüman... Kitap, İslamcı kesime, ‘‘İğneyi kendimize batıralım’’ mesajı veriyor. Kitaptaki teşekkür bölümünde Emine Şenlikoğlu, ‘‘Bu kitabın etkili olması için her zamanki gib Es-Semiu olana seslendim (Esas duyana, Allah'a). Seslenişim onunla benim aramda kalacaktır.’’ diyor.