Murathan Mungan kalede Yaşar Kemal defansta

Güncelleme Tarihi:

Murathan Mungan kalede Yaşar Kemal defansta
Oluşturulma Tarihi: Haziran 22, 2002 01:53

Her şey, Seul Belediyesi tarafından Türkiye-Çin maçı vesile kılınarak düzenlenen ‘‘Edebiyat Günleri’’ sırasında oldu. Türkiye'den davet edilen romancı Latife Tekin ve şair Haydar Ergülen'le birlikte Osaka üzerinden Seul'e doğru yol alırken, Semerkant üzerinde filizlendi fikirler.

Türkiye-Çin maçında, sahaya edebiyatçılardan kurulu bir takım çıksaydı ne olurdu acaba? Seul Dünya Kupası Stadyumu'nda maçı izlerken, Orhan Pamuk'un rakip defanstan top söktüğünü, Murathan Mungan'ın kalenin önüne çöktüğünü, Ahmet Altan'ın kendisine pas verilmediği için isyan edip çimlere gözyaşı döktüğünü gördük. Ben, Latife Tekin'le Haydar Ergülen'in yalancısıyım...

Fikri ortaya atan Latife Tekin'di galiba. Yoksa Haydar Ergülen miydi? Seul Dünya Kupası Stadyumu'ndaki iki dev skorboard'da Türk Milli Takımı'nın kadrosu yer alırken, edebiyatçılardan kurulu bir futbol takımı düşüncesi, belki de kendiliğinden geldi gündeme. Üstelik bu işi edebiyat tarihçilerine bırakacak kadar vakit de yoktu. Maç neredeyse başlayacaktı.

Edebiyat Milli Takımı'nın kalesine Murathan Mungan'ın geçirilmesi konusunda herhangi bir tartışma yaşanmadı. ‘‘Yüksek Topuklar’’ yazarı, topuk avantajını da kullanarak korurdu kaleyi nasıl olsa.

Geri dörtlüyü tertip etmek o kadar kolay olmadı. Buna rağmen, Yaşar Kemal ismi üzerinde kendiliğinden bir ittifak doğdu. İri cüssesi ile ‘‘top geçer adam geçmez’’ tanımına bu kadar uyan başka kim vardı? Üstelik, ‘‘Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana’’ ve ‘‘Karıncanın Su İçtiği’’ romanlarıyla puan cetvelinde ön sıralara tırmanmıştı.


SAVUNMA ZAAFA UĞRAMASIN

Geri dörtlünün sol tarafı için Ahmet Altan ismine de itiraz eden çıkmadı. Gerçi transfer görüşmelerine erken başlamıştı ama ‘‘İsyan Günlerinde Aşk’’ta sergilediği oyunla da hayli taraftar toplamıştı. Asıl tartışma, Hilmi Yavuz ve Orhan Pamuk ismi birlikte zikredilince yaşandı. Latife Tekin mi, yoksa Haydar Ergülen miydi, ‘‘Yahu kardeşim, bu arkadaşlar soyunma odasında bile geçinemiyorlar, bir araya gelince savunmayı zaafa uğratırlar’’ diye dertlenen? Yine de, ‘‘milli mesele’’ söz konusu olduğunda eski kırgınlıklarını unutacaklarına dair fikir birliğine varıldı.

Adalet Ağaoğlu, Fazıl Hüsnü Dağlarca ve Attilá İlhan. Orta saha pek fazla gürültüye meydan vermeden çözümlendi. Ancak, Adalet Ağaoğlu'nun son maçta ciddi biçimde sakatlanması, Fazıl Hüsnü'nün bütün uyarılara rağmen kebaba ağırlık verip kilo alması ve Attilá İlhan'ın da, ‘‘Teşvikiye Camii imamı olmadan maça çıkmam’’ diyebileceği ihtimali tartışmaya sebep oldu.

Latife Tekin ve Haydar Ergülen, bilhassa Attilá İlhan'ın kadro dışı bırakılmasının daha makul, Fazıl Hüsnü'nün yedek kulübesinde oturtulmasının daha makbul olacağını düşünüyorlardı galiba. Adalet Ağaoğlu'na ise 'teknik ve taktik' açıdan itiraz eden yoktu da, sakatlığı düşündürüyordu. Buna rağmen, onların yerine, 'altyapı'dan yetişen Ayfer Tunç, Cem Akaş ve Küçük İskender'e prim veren olmadı. Çünkü hiçbirinin henüz milli maç tecrübesi yoktu.


ELİF ŞAFAK’IN HANDİKAPI

Asıl kavga ileri üçlü söz konusu olduğu zaman yaşandı. Latife Tekin, ileri üçlünün kadınlardan müteşekkil olması gerektiği konusunda ısrarlıydı. İlk ortaya atılan isim Perihan Mağden oldu. Gerçi fazla hırçındı ve sık sık kart görme ihtimali vardı ama rakip takımın oyuncularıyla sıkı bir mücadeleye gireceğinden de kimsenin kuşkusu yoktu. ‘‘İki Genç Kızın Romanı,’’ hayli fikir vericiydi bu açıdan. Hatta, arada fırsat yaratıp diğer oyuncuları oyundan bile düşürebilirdi.

Peki ya Elif Şafak? Onun da handikapları vardı. Perihan Mağden'e göre fazla sakindi, ‘‘Bit Palas’’ romanı gürültüye gelmişti bir miktar. Takım oyununu tutturmakta zorlanabilirdi, fazla 'bireysel' kalıyordu.

Belki ‘‘Zargana’’ kod ismiyle kadroya dahil olan Hakan Günday kapatabilirdi bu ikilinin boşluğunu. Adı çok fazla duyulmamıştı ama ilk iki maçında gösterdiği performans bunu müjdeliyordu. Rakip kale önünde 'çoğalmayı' bildiği kadar, savunmaya geri dönmeyi de biliyordu.


TEKNİK DİREKTÖR DOĞAN HIZLAN MI FETHİ NACİ Mİ?

En önemli soru uzun uzun tartışıldı: ‘‘İyi ama teknik direktör kim olacak, bu takımı sahaya kim sürecek, kim taktik verip yeri geldiğinde oyuncu değiştirecek?’’ Uçak, Yeşilköy'e doğru alçalırken Fethi Naci ve Doğan Hızlan isimleri etrafındaki tartışmalar devam ediyordu. Aynı zamanda birer futbol uzmanı olan yazarların, Semih Gümüş, Tanıl Bora ve Ümit Kıvanç'ın isimleri de telaffuz edildi. Ama teknik direktör bulunamadan uçak İstanbul'a indi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!