Güncelleme Tarihi:
Banu YELKOVAN - Avrupa Şampiyonası’na giderken 10 maçta sadece 1 mağlubiyet alan, hepi topu 3 gol yiyen, son yılların en sevilen, en popüler milli takımında tüm isimler aynı kalırken ne değişti de bu hale geldik sorusu dünyanın büyük gizemlerinden biri olarak tarih sayfalarında yer alsaydı, başlangıç günü olarak o iki farkla öne geçip 3-3 bitirdiğimiz Letonya maçı yazılırdı muhtemelen. O günden sonra peşimizi bırakmayan kötü şansı, belki yine bir Letonya maçında kırmış olduk.
SiHiRLi BiR DEĞNEK DEĞDi
İlk yarısı biterken skorun ya da sıkıcı oyunun tüm ağırlığını milli takımla henüz birkaç antrenmana çıkabilmiş Stefan Kuntz’un sırtına yıkmak haksızlık olacaktı. Yine de tüm umudunu formda bir Cengiz’in yaratıcılığına bağlamış bir grup görüntüsündeki ay yıldızlıları izlerken gayet hakkaniyetli bir şekilde Alman teknik adamın da kötü gidişata herhangi bir dokunuş yapamadığını söyleyebilirdik.
Yine olasılık hesaplarına kalan Dünya Kupası umudumuz 70. dakikada, Türk Duvarı’ndan yıkık bir Berlin Duvarı’na dönen defansımızın bakışları arasında kaleyi bulan topla söner gibi oldu. Merih’in kendi kalesine attığı gol, Letonya’nın son üç maçında kaydettiği ilk goldü. Sonra sanki sihirli bir değnek takımımızı uyandırdı. Beraberlik golü 76.dakikada oyuna sonradan giren Serdar Dursun’dan geldi.
EN BÜYÜK YANLIŞI YAPTILAR
Son dakikaları iyiden iyiye tek kaleye dönen maçta, tüm çabamıza rağmen gol atamadıkça kendisi mütevazı, bütçesi mütevazı Letonya’yla oynadığımız altıncı maçı da beraberlikle kapatmaktan korkmaya başlamıştık ki en büyük yanlışı yaptılar ve Burak Yılmaz’ı ceza sahası içinde düşürdüler. Oyuncunun itirazları sonrasında VAR’a giden hakem penaltıyı verdi, Burak kaçırmadı ve milli takım resmen küllerinden doğdu.