Yaşam tarzı ve aşırı stres nedeniyle ortaya çıkıtğı sanılan midedeki iltihaplanma ve gastrite helikobakter pilori adı verilen bakterilerin yol açtığını gösteren ve antibsiyotik tedavisinin yolunu açan Avustralyalı Barry Marshall ve J. Robin Warren Tıp Nobel ödülünü paylaştılar.
İşin ilginç yönü, bilim dünyası bu iki bilim insanının bulgularını önce reddetti. İddiayı saçma olarak gördü ve hatta bir dizi "karşı bilimsel araştırma" bile yapıldı ve yayımlandı! Ancak onlar yılmadılar, iddialarını durmadan yeni araştırmalarla ve tedavi uygulamalarıyla kanıtladılar.
Artık bugün bu "keşifler" tıpta genel kabul gördü.
İki bilim adamının bu keşifleri aslında 25 yıl önceye kadar gidiyor. Hastaların yüzde 50’sinin midesinin alt kesimlerinde oluşan ülserde "helikobakter pilori bakterilerinin" bakterilerini gördüler. Bakteriler orada ve onikiparmak bağırsağı ülserinin de yüzde 80’inde etkindi. Helikopbakter pilori, iltihap oluşumu, gastrit ile yara oluşumunde kesin olarak "suçluydu".
Hayır diyenler
Robin Warren Nobel ödüllerinin internet sitesinde yayımlanan bir söyleşide şöyle diyor:
"Orada midemde ülsere neden olan bir bakteri var, dediğim zaman kimse inanmadı. İnsanların ikna olmasını beklemek için 15 yıl uzun bir süre, üstelik çok sıkıcı, ancak ben işimi sürdürdüm çünkü bulgularım doğruydu. Barry ve ben o bakterileri görüyorduk ama insanlar neden göremiyordu, bir türlü anlamıyorduk. Tıp ise ülserin nasıl oluştuğuna ilişkin eski bilgileri öğretiyordu: midede bir şey büyümez. Bir bakteriyi yuttuğumuz zaman midede sterilise olur bağırsaklara inmez.. gibi."
Bilim adamları inanılmaz bir şey yaptılar, 1984 yılında kendilerini kobay yerine koydular, Barry, Heliko pilori bakterisini laboratuvar ortamında üretti ve iddialarını kanıtlamak için de yuttu ve gastrit oldu! Ancak kendilerini tedavi de ettiler!
Dünya genelinde birçok insan bu tür antibiyotik tedavisiyle mide hastalıklarından kurtulmakta. Ve bu arada Helikobakter pilori’nin mide asidenden nasıl korunduğu, nasıl saptandığı ve ne gibi sonuçlar doğurdu da öğrenildi.
Mide kanseri
Bilim dünyası şimdi Helikobakter pilorinin aslında bedenimizde, midemizde çok yaygın bulunduğunu gördü, bütün dünyada antibiyotikle yok edilen bu bakterinin, mide ülseri ve kansere yol açabilecek oluşumlara da yol açtığı belirlendi.. Ve antibiyotik tedavisiyle bu kanserojen olayların sayısı düşürüldüğü gibi,
yemek borusu kanseri ve mide yanması olayları da önemli ölçüde engellendi.
İnsanların hemen hemen yarısında bulunduğu belirtilen Helikobakteri Pilori’nin, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, zengin ülkelere kıyasla daha fazla yaygın olduğu biliniyor.
Helikobakter pilori ile kronik enfeksiyon, iltihap ve kanser arasındaki ilişkinin belirginleşiyor. Bakteriyi alan hastaların %10-15’inde zamanla sindirim sorunları ve ülser oluşuyor, giderek on iki parmak bağırsağı da etkisi altına alıyor. Bazı hastalarda Helikobakter pilori midenin orta kısmı olan korpus bölgesine de bulaşmasıyla iltihaplanmayı yaygınlaştırıyor. Uzmanlar bu gelişmenin, kanser ölümlerinde dünyada ikinci sırada olan mide kanserine de zemin hazırladığı düşüncesinde..
NOBEL FİZİK ÖDÜLÜ
Ölçülebilen zamanı küçülterek hayatımıza sokan buluş
Bu yılın fizik ödülü kuantik-optik alanında ve üç bilim adamı arasında paylaştırıldı. Fizik ödülü, lazerle çalışan hassas tayfölçerin (spektroskopi) geliştirilmesine katkıları nedeniyle ABD’den Colorado Üniversitesi öğretim üyesi 71 yaşındaki John L. Hall, Harvard Üniversitesi’nden 80 yaşındaki Roy J. Glauber ve Münih Ludwig-Maximilian Üniversitesi Öğretim üyesi Theodor W. Haensch’e verildi.
1,29 milyon dolarlık ödülün yarısı, Roy Glauber’e "optik koheransın kuantik kuantum mekanik teorine yaptığı katkı" nedeniyle verildi.. Diğer iki fizikçi ise ödülün diğer yarısını aralarında paylaştı. İki bilim adamının katkısı "lazere dayanan hassas spektroskopi ve optik frekans kam tekniği" konusundaki çalışmalarıyla kazandı.. Sonuçta, bu katkılarla, dünya yörüngesinde uydulardan yararlanarak küresel yer saptamalarında kullanılan lazerle en hassas yer ölçümlerine katkı sağladılar.
Bilim adamlarının buluşu, bilinen zaman ölçüm birimini daha yüksek basamaklara çıkartılmasını sağladı. Fizik bilimi, ölçümler konusunda çok duyarlıdır. Örneğin metre gibi standart ölçü birimlerinin saptanması 19.yy’dan da önce gerçekleşti. 20.yy’da zamanı ölçmek için ise sezyum elementinin atomlarının titreşimleri esas alındı.
Saniyedeki titreşim
Bir saniyenin kaç sezyum atomu titreşimine denk geldiğini bilmek ister misiniz: Tam 9 192 631 770!
Peki ışığın hızı nasıl ölçülüyor günümüzde? 1/ 299 792 458 saniyede aldığı mesafeyle! Bu anlamda fizik tam bir ölçü birimi olarak ortaya çıkıyor! Eğer bu hassasiyet olmasaydı, bilim çok zor durumda kalırdı..
Ancak bilime bu hassasiyet bile yeterli olmadı. Daha hassas ölçümler gerekirdi! Örneğin uzaydan GPS ölçümlerinde yeri belirlemelerde bazen metreye yakın sapmalar oluyordu.. Bilim coğrafi konumların cantimetre doğruluğunda belirlenmesini istiyordu.
Bunun için de daha yüksek hızda titreşen mihenk taşlarına gerek vardı
Işık ölçümlerinde kullanılan lazer, bu arayışların odağında duruyordu. Bilim adamları, lazerin elektromanyetik spektrumunda daha stabil bir frekans yakaladılar. Ancak bu frekansı yakalamakvarolan cihazlarla mümkün değildi. Bu nedenle Hall ve Haensch, bir frekans tarayıcı, sentezleyici cinaz geliştirdiler. Bu cihaz, ışığın titreşimlerini, bugüne kadar ölçülebilen en küçük aralıkta ölçebiliyor, dolayısıyla en hassa zaman birimi elde ediliyor.
Yol gösterici
Şimdi bu cihaz sayesinde hem uzaydan ve uzaydaki ölçümler şaşmadan yapılabiliyor, hem de mesela dünya üzerinde saatlerin ayarı saniyenin çok çok küçük birimlerinde doğru olarak gerçekleştirilebiliyor. Uzaydan GPS (coğrafi konum belirleme) cihazları ile yeryüzündeki mesafelerin santimetre, neredeyse milimetre düzeyinde doğru olarak ölçülebilme olanağı yaratılmış oldu.
Şimdi gelelim, bu ikilinin dışında kalan, Amerikalı bilim adamı Roy Glauber’in rolüne! Fizikçimizin 1960’lı yıllarda geliştirdiği bilimsel araştırmalarla, diğer iki fizikçinin en hassas ölçümleri geliştirmesine yolu açmıştı.. Dalga-parçacık ikiliği olarak bilinen kuantum mekaniği kavramını ışığın doğasına uyguladı ve buradan önemli sonuçler elde etti.. Bu araştırma, fizik kuantum alanında bugün yapılan çalışmalara yol gösterdiği için, Glauber fizik ödülüne ortak edildi..
NOBEL KİMYA ÖDÜLÜ
Modern kimya sanayisine büyük katkı
005 Nobel kimya ödülü ise karbon atomlarının gruplaşarak eski bileşiklerinden ayrılıp özgün bileşikler oluşturmasındaki katkılarından dolayı Fransız Petrol Enstitüsü’nden Yves Chauvin, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden Robert Grubbs ve Massachusetts Institute of Technology’den Richard Schrock’a verildi. 3 bilim adamı organik birleşimlerde "Metathesis yönteminin’’ geliştirilmesi için çalıştılar. Metathesis yöntemi "bir dans gösterisinde partner değiştiren çiftlere" benzetiliyor.
Bu yöntem bir çok yeni molekülün oluşturulması için fırsat sağlıyor. Dolayısıyla yeni ilaçların keşfedilmesine kapı açılmış oluyor. Metathesis sözcüğü "yer değiştirme" anlamına geliyor. Kimya sanayiinde doğrudan kullanılıyor. Üç bilim insanı metathesisin daha etkin, daha az çevreye zararlı, daha basit ve çevre dostu kullanımındaki katkılarından dolayı ödülü kazandı.
Organik kimyanın doğuşu ta 1828 yılına uzanır. Bugün sanayi, o tarihte Alman kimyacı Friedrich Wöhler’in temellerini attığı organik kimya üzerinde yükseldi ve hayatımızı zenginleştiren, kolaylaştıran, sağlık veren ürünler üretiliyor. Plastikten tutun, benzine ve ilaçlara kadar. Tabii karbon da burada başrol oynuyor.
Uzun zincirler
Karbon tabii ki hayatın temel elementlerinden biri. Kendisiyle istikrarlı bağlaşıklar ve ip veya çember biçiminde uzun zincirler oluşturabilir. Tabii sadece kendisiyle değil, aynı zamanda oksijenle, azotla veya diğerleriyle.
Nobel kazanan bilim adamları, elde ettikleri bir polimerin moleküler yapısında ilginç değişimler keşfettiler, bağlantılar yer değiştiriyordu, ancak bunun nedenini keşfetmeleri de daha sonraki yıllarda oldu.
Böylece organik kimya reaksiyonları için çok temel yapı taşları ortaya çıkartılmış oldu. Şimdoi buna dayanarak endüstri yeni üretim süreçleri planlıyor, dahası yeni ilaçların hem daha ucuz, hem çevre dostu ve çok daha az atıkla üretimi de gündemde.
Nobel’i paylaşan bilim adamlarından en yaşlısı, 74 yaşındaki Yves Chauvin "Bu ödül geç kaldı, bu konudaki keşfim tam 40 yıl önceydi ve ben şimdi yaşlı bir adam oldum!"