Güncelleme Tarihi:
En çok da yeni yetmelerin giyim tarzlarını, yaşam biçimlerini, beğenilerini görünce anlıyorum yaşlandığımı.
Mesela ben en son Nilüfer ile Sezen Aksu’da kalmıştım. Şimdikilerin dinlediklerini tanımıyorum bile.
Yıllar oldu mesaj atmadım cep telefonundan. Ama henüz ergenlik çağındaki yeğenlerimin, hiç ellerinden düşürmedikleri cep telefonları ile dakikada 30 tane mesaj attıklarında anlıyorum az çok ne yaptıklarını. Muhtemelen açılmaya cesaret edemedikleri ama ilgi duydukları arkadaşlarıyla hasbihal ediyorlardır. Görmemezlikten geliyoruz doğal olarak. Eeee, her yaşın bir yakışığı var. Kim mazur görebilir ki, uzun ince parmakları ile “dıt dıt” mesaj çeken bu gençleri …
Yıldırım Demirören’in bu mesaj mevzuu gündeme gelince askerlik arkadaşım Hilmi’yi hatırladım nedense. Zavallı devrem, işi gereği sürekli daktilo kullanmak zorundaydı. Şimdi “bunda ne var ?” diyeceksiniz. Halbuki Hilmi’nin el parmaklarının, benim ayak baş parmağım kalınlığında olduğunu bilseydiniz, tuşa her vuruşunda 2-3 harfin basıldığını görseydiniz siz de unutamazdınız….
Yıldırım Demirören’in kendi beyanına göre çektiği mesaj aşağıdaki gibi :
"Başkan herhalde sizin ekibe kufr etmrk lazımmiski hakemler ftbolla hentbolu karstrmasnlar ve bn l kizil olduğu surece bndan snra karsndayim saygilar"
"Baskan levente soyle bzm plaj voleybol takimi sampiyon oldu kupa torenine davetli sende"
Demirören’in çektiği yine iyi. Geçenlerde bizim yeğenin mesajına baktım, 1 tane bile ünlü harf yok. Nedense askerlik günlerim aklıma geldi yine. Orda da 1 harf yerine 40 tane kodlama yapıyorlardı. İlk telsiz konuşmamda karşı tarafın söylediği “Damarda davutlayan Behçet Tevfik Rasim’lerin Kadri Osman Davut’u 142, malumatın olsun” cümlesi ile ne kadar da zıt..
Açıkçası koskoca kulüp ve federasyon başkanlarının koca koca parmaklarıyla mesajlaşması bana biraz ucuz geliyor. Konuşulmaya değer bir konu var ise açar, konuşursunuz. Mesaj çekilince 40 tane sorun baş gösteriyor.
Birisine mesaj çekince elinde bir kanıt oluyor. İster mahkemeye, ister bahse konu olan kişiye gösterilebilir. Ama konuşunca öyle mi, istediğinizi söyler kapatırsınız. Kanıt manıt kalmaz ortada. Eskiler “söz uçar, yazı kalır” diye boşuna mı söylemiş?
Sayın Demirören diyor ki “Sayın Mahmut Özgener ile aramdaki uzun yıllara dayanan ilişki ve dostluktan kaynaklanan ve samimiyet sebebiyle………………………..” Cümlenin tamamını yazmadım, ama cümlenin 1 paragraf uzunluğunda ve içinde de tam 5 tane “ve” olduğunu söylersem hak verirsiniz bana.
Öte yandan nasıl dostluksa bu, anlayana aşk olsun. Yahu, koskoca Federasyon Başkanısın, Yıldırım Demirören’i de az çok tanımışsındır herhalde? Ne o öyle mahalle kadınları gibi kendine gelen bir mesajı şuna buna fitliyorsun. Eğer temsil ettiğiniz kuruma yapıldığına inandığınız bir hakaret varsa, bunda da tutarlı olacak ve hakem odası basıp tehdit edenlerin üstünüze vazife olmayan voleybol maçlarına gitmeyeceksiniz.
Yıldırım Demirören önce “Mesajı ben yazmadım, ben söyledim başkası yazdı” dedi. Sanki Türk filmlerindeki gibi katibesi var.
Sonra “Orda kastedilen ‘.bn.’ değil ‘ben’ kelimesi dedi.
Sayın Başkan, bir Beşiktaşlı olarak eğer ettiyseniz küfürünüzün sebebini, etmediyseniz Levent Kızıl’a olan tepkinizin nedenini açıklamanızı beklerdim. Yapılan anketlerde en sempatik kulüp seçilen bir camianın haklı iken haksız durumuna düşürülmesine gönlüm razı değil.
Öte yandan Levent Kızıl’ın Beşiktaş’ın tepkisine yol açacak ne tür icraatları olmuştur, bilinmesi gerekiyor. Gerçekten de Levent Kızıl’ın böyle bir gücü var mı? Eğer varsa MHK ve Federasyon bu kadar kolay mı engaje oluyorlar?
Üzüldüğüm diğer bir taraf ise “Sarı Melekler”in başarısının küçültülmek istenmesi. Mesajın ana fikrinde, plaj voleybolü ile Avrupa Kupası finali oynayan Acıbadem FB Bayan Takımı bir tutulmak isteniyor nedense. Bir Beşiktaşlı olarak bu tutumu şiddetle reddediyor, bayan sporcularımızla gurur duyduğumuzu belirtmek istiyorum.
Yine gündemi değiştirdik.
Hem de kıçıkırık bir mesaj yüzünden.
Halbuki ben Beşiktaş konulu bir yazı yazacaktım.
Mesela her ne olursa olsun Beşiktaş Futbol Takımı’nın bu sene başarılı olduğunu, futbolcularının ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştıklarını yazacaktım. Rüştü’nün, Toraman’ın, Üzülmez’in, Ekrem’in özveriyle mücadelelerini yazacaktım.
Rakiplerinin aksine hiç haram puanının olmadığını, rakiplerinin ise sürekli hakemleri baskı altına aldıklarını, çamur yaptıklarını yazacaktım.
BJK-Trabzonspor mücadelesini, oynanan güzel futbolu, Egemen’in topa eliyle temasını, fakat hakemin kötü niyetle değil, hata ile penaltı vermediğini yazacaktım. Nedense hakem hatalarının hep Beşiktaş aleyhine, rakiplerinin lehine olduğunu yazacaktım.
Dediğim gibi, bir mesaj tüm yazacağım konuların üzerine tuz biber ekti.
Mtl kln.